1853’te başlayan Osmanlı-Rus Savaşı (Kırım Savaşı) sırasında Kars, Ardahan, Ağrı, Batum ve Kafkasya’daki cephelere gönderilmek üzere Trabzon’da toplanan askerlerin yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması için dönemin Trabzon Valisi Osman Efendi’nin, pilavcı başı istemesi üzerine “Kalkanoğlu” lakaplı Süleyman Ağa, Çarşıbaşı ilçesinden Trabzon’a getirildi.

Süleyman Ağa, Vali Osman Efendi’nin askerlerin yanı sıra pilavdan vatandaşların da yemesini istemesi üzerine Pazarkapı Mahallesi’nde açılan aşevinde halka pilav ve hoşaf dağıtımından da sorumlu oldu.

Ziyareti sırasında pilav dağıtım sisteminden rahatsız olan Vali Osman Efendi, Süleyman Ağa’dan pilavın eşit şekilde, terazi ile tartılarak verilmesini istedi. O günden sonra da pilav terazi ile tartılarak verilmeye başlandı.

Savaşın sona ermesinin ardından Süleyman Ağa, halkın talebi üzerine 1856’da aynı mevkide pilavcı dükkanı açtı.

Kalkanoğlu ailesinin dört ve beşinci kuşak fertleri, Türk Patent Enstitüsünden 20 yıl önce patentini aldıkları “Tarihi Kalkanoğlu Pilavı“nı, aynı yerdeki dükkanda pişirip terazide tartarak satmaya devam ediyor.

“Gönül vermeden yapılan hiçbir iş başarıya ulaşamaz”

Ailenin dördüncü kuşak temsilcisi Taner Kalkanoğlu yaptığı açıklamada, 160 yıllık geleneği Trabzon’da sürdürmenin mutluluğunu yaşadığını söyledi.

Kalkanoğlu, pilavın Türklerin geleneksel yemeklerinden olduğunu belirterek, çeşitli zorluklar yaşasalar da günümüze kadar gelmeyi başardıklarını anlattı.

Yaşının 70’e yaklaştığını, artık işin başında oğulları Ali ve Arda Kalkanoğlu’nun bulunduğunu aktaran Taner Kalkanoğlu, “İnşallah devam edeceğiz, çocuklarımda işin altyapısı var. Dedem pilav yaparken yanında babaannem dururdu. Dedem rahmetli olunca babaannem devam etti ve onun yanında da oğlu yani babam bu işi öğrendi. Babamdan sonra ise uzun yıllar annem pişirdi ve o sırada da ben öğrendim. Şimdi pilavı ben ve pişirmeyi benden öğrenen çocuklarım hazırlıyor.” ifadelerini kullandı.

Kalkanoğlu, gönül vermeden yapılan hiçbir işin başarıya ulaşamayacağına dikkati çekerek, “Çocuklarım artık usta oldu ancak yine de herhangi bir eksik ya da hata durumunda telafi etmek için başlarında duruyorum. Ben gidene kadar bu işi iyice öğrenmelerini istiyorum.” dedi.

“Kendimize göre bazı sırlarımız elbette ki var”

Günde 30 kilogram pilav sattıklarına işaret eden Kalkanoğlu, yemeği hazırlarken en iyi ürünleri tercih ettiklerini söyledi.

Kalkanoğlu, pilavın lezzet sırrının et ve kemik suyu olduğunu anlatarak, “Pilavımızı pişirirken pirinci haşlıyoruz. Yağını ise üstüne dağlıyoruz, yani pilavımızı salma denilen yöntemle pişiriyoruz. Ölçüleri bize kalsın, kendimize göre bazı sırlarımız elbette ki var.” diye konuştu

Editör: TE Bilisim