Yunus Kök-İstanbul/ÖZEL HABER

Yüce dinimizi istismar ederek kendine militan devşiren DEAŞ ve benzeri bir metotla fakat kendini gizleyip yaklaşık 50 yıl takiye yaparak devleti ele geçirmeye çalışan FETÖ ile mücadele ilgili kurumlar nezdinde devam ediyor. Emekli Jandarma Kurmay Albay Eray Güçlüer, her iki örgütle mücadelede gelinen noktayı gazetemize değerlendirdi.

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer.

FETÖ ile mücadelede gelinen noktayı nasıl buluyorsunuz, örgütün Türkiye’ye yönelik yeni bir stratejisi var mı?

FETÖ, PKK’dan daha tehlikeli bir terör örgütüdür. Milletimizin samimiyetini, iyi niyetini, maneviyatını sömürerek gelişmiş büyümüş bir terör örgütüdür. Özellikle 15 Temmuz ihanetinden sonra çok geniş kapsamlı operasyonlar yapıldı; ancak unutmayalım ki FETÖ’nün ilk başlangıcı 1966 yılına yani Graham Fuller’ın CIA’nın Türkiye masası şefi olarak atanmasından sonraki sürece dayanır. Bu kadar uzun yıllar faaliyet yürütmüş ve her alana sinsice sızmayı başarmış bir örgütle mücadelenin bu kadar kısa sürede bitmesi beklenemez.

“HUKUK VE SERMAYE ALANI ÖNEMLİ”

Örgütün 15 Temmuz benzeri bir ihanete girişecek gücünün kaldığına açıkçası pek imkân vermiyorum; zira devlet FETÖ’nün başını ezmiştir. Elbette yeniden bir toparlanma gerçekleştirmek için değişik kılıflar altında faaliyet yürütmeye çalışacaklardır. Bundan sebep mücadeledeki kararlılık devam etmelidir. FETÖ ile mücadelede gelinen nokta söz konusu olduğunda iki noktayı vurgulamak isterim;ilk olarak Adalet Bakanlığı içerisindeki yapılanmanın tam olarak bitirilebildiğini düşünmüyorum. İkinci konu ise sermaye çevresidir, ki bu alanda hâlâ pusuda bekleyenlerin olduğuna dair kanaatim var. Hukuk ve sermaye alanında yeniden toparlanıp diğer alanlara sirayet etmek isteyebilirler; dikkatli olunmalıdır.

“FETÖ İLE MÜCADELE KURUMSALLAŞMALIDIR”

FETÖ, dünyanın birçok noktasında derin bağlantılara sahip. Bu güçlerin kısa sürede, böylesine faydalanabildikleri bir örgütten vazgeçeceğini düşünmek doğru olmaz. Biz burada sabır ve kararlılıkla mücadelemize devam etmeliyiz. FETÖ ile mücadele devlet içerisinde muhakkak kurumsallaşmalıdır. Daha genel bir bakış açısıyla konuyu incelediğimizde, örgütün milli güvenliğimize kasteden diğer tüm terör örgütleriyle de işbirliği yapabildiği görüyoruz. Aslında FETÖ olsun, PKK olsun, DEAŞ olsun bunların hepsinin ipleri aynı kişilerin ve güçlerin elinde. Bunlar; Türkiye Cumhuriyeti devletine, Türk milletine düşman unsurların kullanışlı aparatlarıdır. Siyasal istikrarsızlık, iç yapıda bozulma ve ekonominin bozulması gibi durumlarda hemen ‘fırsattan’ istifade edebilecek yapıdadırlar.

DEAŞ’ın Türkiye içinde eylem yapma gücü var mıdır? ABD, DEAŞ’tan vazgeçti mi?

Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri operasyonlardan sonra DEAŞ’ın Türkiye içine terör ihraç edebilme kabiliyeti oldukça düşmüştür. Sınırdan geçiş için fırsat bulamıyorlar ve yurtiçindeki hücrelerine destek veremiyorlar. ABD’nin DEAŞ’tan vazgeçtiğini söylemek mümkün değil; çünkü DEAŞ, ABD için bir yere müdahaleye zemin oluşturma aracıdır. Aynı zamanda PKK’nın Suriye uzantısı PYD VE YPG gibi örgütlerde DEAŞ üzerinden meşrulaştırılıyor, kahramanlaştırıyor. Hiçbir küresel güç, kendi eliyle oluşturduğu terör aparatlarından kolayca vazgeçmez. Burada önemli olan bizim vereceğimiz cevaptır. Türkiye gerekeni yapmaktadır.

Kıran, Kapan ve Yıldırım örgütün belini kırdı | PKK defteri kapanmıştır

Gündem

Habere Git

Editör: TE Bilisim