Kıymetli okuyucularımız her insan farklı bir evrendir. Her insan dünyayı zamanı olayları kendi iç dünyasının yansıması ile algılar bazen bir insanı endişeye sevk eden düşünce başka biri için düşünce bile değildir. Yaklaşık bir yıldır dünya Kovid-19 salgını ile mücadele ediyor. Mücadelede en önemli gündem haliyle sağlık alanını oluşturuyor. Hayat hızla akıp geçerken hayata dair bazı şeyleri ıskaladığımız ve ertelediğimiz gerçeğini göz ardı etmemek gerek. Bunlardan biriside sanat ve sanatçılarımız; işte bugün salgına bir gönül insanı bir sanatçı hissiyatından bakalım istedim. Kıymetli sanatçımız Feyzullah Çelebi’ye sözü bırakalım. Çok kıymetli, sosyal mecra arenasında bir biri ile iletişim kuran kıymetli dostlar…

Öncelikle hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetlerimle selamlıyorum…

Sosyal mecrayı genelde çok aktif kullanmayan bir kardeşiniz olarak birkaç konuya müsaadenizle temas etmek isterim. Malumunuz bir Kovid-19 salgını ile mücadele ediyoruz. Bu hastalık, hem dünyayı hem de ülkemizi etkisi altına almış bulunmaktadır. Öncelikle rabbim hekimsiz (zahir)ve tabipsiz(batın) bizleri bırakmasın. Devletimiz, Kovid-19 vakası başladığı günden bu ana kadar artısı ve eksisi ile her ne olursa olsun taktire şayan bir mücadele sarf etmiştir.

Neticede hepimiz bir beşeriz hatamız da olabilir ama aslolan halis bir niyetle gayrette durmak ve hizmette olmaktır.

HER HADİSENİN BİR HİKMET SEBEBİ VAR

Cenâbı Hak ayeti kerimede bizlere hitap ederken uyarı cümleleri ile hitap etmektedir.”Hiç akletmez misiniz?” “Hiç düşünmez misiniz?” “Hiç tefekkür etmez misiniz?”

hitâbını çok okumuş ve ya dinlemişizdir.Ancakyeryüzünde olan her hadisenin, zuhur ve hikmet sebebi vardır. Üzülerek ifade edeyim ki; hâlâ maske takmayarak, maskeyi gereği gibi kullanmayarak, sosyal mesafeyi hiçe sayıp rahat rahat dolaşarak, insanların Kovid-19’a yakalanmasına sebep olan nice insanlar ile karşı karşıya kaldığımızı gerek televizyon ekranlarında, gerekse sosyal medyada okuyor ve izliyoruz. Aziz Dostlar, kim bir başkasının ölümüne sebep olmak ister? Kimse istemez, diye düşünüyorum. Kişisel bir düşmanlığı yoksa tabi ki. Dolayısıyla kurallara riayet, Hakkın emridir. Bir akıl tutulması demek istiyorum. Bir zümre var ki hiçbir tedbir almadan Allah bizi korur diyen bir zümre…

Bir zümre var ki tedbiri alalım, ama isteğimiz gibi gezelim, yiyelim, içelim diyen. Sadece bir maske ile tedbir aldığını düşünen bir zümre..

Bir zümre de var ki dünya kanadı ile gerekli tedbir ve önlemleri alarak Allah’a hakiki manada tevekkül ederek, sabırla, ümit içinde bu hastalığı atlatmanın gayreti içindeler. Müjdeler olsun o kimselere...

HASTALIĞI MÜSTERİH BİR KALPLE KARŞILA

Hakkımızda neyin hayırlı, neyin hayırsız olduğunu ancak Cenâb-ı Hak bilir ve Cenâb-ı Hakk’ın varisleri de bizlere ışık tutar. Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin o veciz sözü aklıma geldi; “Hastalık gecesi geldiği zaman teslim ol ve sıhhat gündüzünü bekle. Sevmediğin bir gece geldiğinde teslim ol ve sevdiğin gündüzün gelmesini bekle. Hastalık, rahatsızlık, fakirlik ve hayal kırıklığı gecelerini müsterih bir kalp ile karşıla” diye buyurmaktadır…

Gerekli bütün tedbirleri alarak Allah’a tam manası ile inanıp iman edeceğiz. Aksi takdirde hüsranla karşı karşıya kalırız. Bugün, fihristimde kayıtlı olan 23 kişinin Hakk’a yürümesi ve yakınlarını taziye için aradığımı da şunu düşündüm. Bizler hakiki manada Allah’a kulluk edebiliyor muyuz, bizler Cenâbı Hakk’ın emir ve yasaklarına riayet edebiliyor muyuz? Biz nefsimizin esiri mi olduk, yoksa Rabbimizin kulu muyuz? Kulluğun gerekliliğini yerine getirenlere aşk olsun!

Nefsine uyup aldananlara da Rabbim hidayet versin.

Peygamberimiz, bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmiş ve müminlerin dikkatli olmasını, bu hastalıklara tutulanların bir başkasına hastalığı bulaştırmaması için önlemler alması gerektiğini vurgulamıştır. Müslümanlara bulaşıcı hastalığa sebep olan zararlı hayvanlarla mücadele etmelerini ve mikropların üremesini önleyecek temizlik kurallarına da özen göstermelerini emretmiştir.

İslam dininin tebliğinden sonra Peygamber Efendimizin (sav) işaret ve teşvikleriyle dini ilimlerin yanında tıp bilimi de gelişti. Hz. Muhammed’in tıbba dair hadisleri tabip gözü ile ele alınırsa, bir bölümünün genel tıp konuları, bir kısmının da tedavi edici hekimliğe ait ilaç tarifleri olduğu görülür. Cenâbı Hak ayeti kerimede;”Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile.” (Nisâ sûresi, 78)diye buyurmaktadır. Yine bir başka ayeti kerime de “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız.” (Bakara sûresi, 195)

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE IŞIK

Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem;”Bir yerde vebâ olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde vebâ ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız” buyururken bizlere geçmişten günümüze ışık tutmaktadır. İslam tarihinin ilk zamanlarında, Hz. Ömer döneminde 25 bin insanın vebadan can verdiğini anımsayalım. Bir müfessirin çok güzel bir bakışı ile sözlerimi sonlandırmak istiyorum.İlahi rahmeti celbedecek, bela ve musibetleri defedecek en büyük dua, bu zor zamanlarda bir iyilik, bir güzellik başlatmalıyız…

ZORDA OLANA YARDIM ELİ!

Bu zor zamanlarda ev ve dükkân sahibinin kirasını ödeyemeyen kardeşine ikramı, en büyük duadır. Bir işverenin bu zor zamanlarda işe gidemeyen işçisinin ücretini vermeye devam etmesi en büyük duadır.Bir kimsenin alışverişini yapamayan zor durumdaki komşusuna yardımcı olması en büyük duadır. Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz diye ifade eden Yunus Emre Hazretleri’nin,Mevlana Celâleddinı Rumi Hazretleri’nin,Şeyh Şabanı Veli Hazretleri’nin, Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin ve nice gönül sultanlarının (Kur’an ve sünnet),ışığında olmak niyazı ile. Aşk olsun...Sevgi ve muhabbetlerimle…

SOSYAL MEDYADA KİRLİLİĞE ENGEL OLALIM

Artık telefonu elimize aldığımız daFacebook, Twitter, Instagram vs. hangi iletişim aracı olur ise olsun bazı kirliliklere artık bir dur diyelim…

Mahrem diye birşey kalmadı.Edep diye birşey kalmadı.Üzülerek ifade ediyorum malayâni işlerle avunmak bizlere birşey vermez.Tabii ki teknolojiyi kullanacağız, çağımızın en üst seviyedeki imkânlarını istifade edeceğiz ama bunları yanlış kullanarak yani şehevat,nefis,benlik çukuruna düşerek kurtuluşa eremeyiz.

Edep kelimesinin satırlarda kalmak yerine ruhumuzu sarmasını Hak’tan niyaz ederim. Dinin emir ve yasaklarına riayet edebilen, Hakk’a kulluk noktasında gayrette duran bir er olmayı rabbim bizlere nasip etsin.

Şimdi belki bu yazıyı okuyan bazı dost, arkadaş, can vs.yine getirdiler işi dine bağladılar diye içlerinden geçirebilirler. Çünkü şeytanın ve nefsin arzuları ile yaşayan, gönlü, edebi, imanı iktidar olmamış bir kişinin bedeni şeytanın oyuncağı ve maskarası olur. Buna verilebilecek en güzel cevap ve güzel dua: “Allah’ım bana Sen’i unutturmayacak mutluluk ver.”

Lütfen nefsimize avukat değil hakim olalım Hakim olmanın rehberi Kur’an ve sünnet ışığında ResûlullahAleyhisselam’ın yolundan giden varislerdir. Nice imtihanları misafir ediyoruzhiç hesapta yokken. Dolayısı ile gönderenin hatırına usule kurala riayet edelim.

Editör: TE Bilisim