Postmodern darbe 28 Şubat’ta neler oldu? İşte 28 Şubat süreci ile ilgili detayları sizler için haberimizde derledik. 1997 yıllarında gerçekleşen ve yüksek rütbeli askerler tarafından dizayn edilen askeri hareketlilik Türkiye tarihinde bir kara leke olarak günümüze kadar gelmiştir. 24. yılında 28 Şubat süreci ve sonrasında olan gelişmeler vatandaşlar tarafından merak edilince sizler için detayları haberimizde derledik. İşte detaylar…

Kadınların başörtüsü olduğu için okullara sokulmadığı, dinini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların adeta kamusal alandan silindiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların kâğıda döküldüğü günün adıdır 28 Şubat. 24. yılını geride bırakan darbe sürecinin hafızalarda bıraktığı izleri sizler için haberimizde derledik.

POSTMODERN DARBE 28 ŞUBAT’TA NELER OLDU? İŞTE 28 ŞUBAT SÜRECİ!

Türkiye tarihine “post modern darbe" olarak geçen ve toplum ile siyaset üzerinde derin postal izleri bırakan 28 Şubat'ı geride bırakalı 22 yıl oldu. “Hakkında duruşmaları devam eden davalar açıldı.

28 Şubat, 1997'de Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller hükümetinin silahlı kuvvetler tarafından istifaya zorlanmasıyla yaşandı. 27 Mart, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinin aksine, askerler 28 Şubat'ta yönetime bizzat el koymadı. Bunun yerine medya üzerinden bir savaş verildi. Askerlerin hükümeti görevden zorla almaması da 28 Şubat'ın "post-modern darbe" olarak anılmasına yol açtı. Askerlerin deyimiyle "demokrasiye balans ayarı" yapıldı.

TÜSİAD'ın, medyanın, askerlerin üçlü koalisyonuyla seçimle gelen iktidar, korku senaryoları ve nihayetinde askeri tanklarla yıkıldı. Ardından Refah Partisi kapatıldı, yöneticilerine siyasi yasak konuldu. Başarılı bir algı operasyonuydu, çünkü bütün fatura da o günlerde darbe yapılan insanlara kesildi. 28 Şubat'ta onlarca banka batırıldı, Türkiye milyarlarca dolar zarara uğratıldı. Gayrı safi milli hasılanın üçte biri buharlaştırıldı. Dönemin kuvvetli ve kudretli bir paşası '28 Şubat bin yıl sürecek' demişti. 28 Şubat bin yıl sürmedi şüphesiz ama ülkeye verdiği zararlar hala sürüyor.

BAŞÖRTÜ YASAĞI

Türkiye, 28 Şubat dönemi ile telafisi imkânsız bir döneme girmişti. “Şeriat geliyor" şeklinde suni korku politikasının ardından, özellikle başörtüsüyle okumak isteyenlere büyük bir linç kampanyası başlatılmıştı. Tek istekleri eğitimlerine devam etmek olan imam hatip ve üniversite öğrencilerine okul kapıları birer birer kapanmıştı. 1997 'de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi başörtülü hemşirelik bölüm birincisi törene alınmaması da o yıllarda yapılan zulmün sembolü oldu.

EN KARA LEKE

16 Ocak 1998'de kapatılan Refah Partisinin yerine Fazilet Parti'si kurulmuş 99'da yapılan seçimlerde tam 111 milletvekili çıkarmıştı. Bu vekiller arasından en dikkat çekeni ise Merve Kavakçı'ydı. Başörtülü olan Merve Kavakçı'nın vekil seçilmesi ilk günden olay olmuş, Mecliste başörtüsüyle yemin edip etmeyeceği tartışmaları başlamıştı. Meclis geçici başkanı Septioğlu'na ise Atatürk'ün kıyafet kararnamesi gösteriliyor ve Merve Kavakçı'nın başörtüsüyle meclise Genel Kuruluna giremeyeceği, yemin edemeyeceği hatırlatılıyordu.

İstanbul Milletvekili seçilen Merve Kavakçı 2 Mayıs Pazartesi günü Yüksek Seçim Kurulundan mazbatasını aldıktan sonra Meclisin açılış oturumuna katılmak için Nazlı Ilıcak'la beraber Genel Kurul Salonuna geldi. Merve Kavakçı'nın başörtüsüyle meclis Genel Kuruluna girmesi üzerine Demokratik Sol Parti milletvekilleri sıralara vurarak ve yuhalayarak protestolara başladılar.

Meclisteki protestolardan en çok akılda kalan ise DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ise Meclis kürsüsüne gelerek sarf ettiği şu cümleler oldu: "Burası hiç kimsenin özel yaşam mekanı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!"

Editör: TE Bilisim