Deniz Unay - Av. Kamil Ekinci / Analiz

HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemi yapan ailelerin bekleyişi devam ederken, bir oğlu dağa kaçırılan ve diğer oğlu PKK tarafından katledilen anne Necibe Çiftçi, Diriliş Postası'na konuştu. Çiftçi, "Torunum bana diyor ki; 'Nene benim babamı zalimler öldürdü, Allah rızası için benim amcamı zalimlerin elinden kurtar' ben de o zalimlerin elinden oğlumu kurtarana kadar bu mücadelemi sürdüreceğim" dedi. 5 yıl önce dağa kaçırılan oğlu Roşat için Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinden gelerek oturma eylemi yapan anne Necibe Çiftçi, bir evladının dağa kaçırıldığını bir oğlunun da terör örgütü PKK tarafından şehit edildiğini hatırlatarak oğlunun nasıl dağa kaçırıldığını ve diğer oğlunun nasıl PKK tarafından katledildiğini anlattı.

Haberin 1. bölümüne buraya tıklayarak erişebilirsiniz!..

“OĞULLARIMIZ HDP’DEN PKK’YA GÖTÜRÜLDÜ”

353 gündür çocukları için mücadele ettiklerini ifade eden Çiftçi,3 bin yıl da sürse bu mücadeleyi sürdürmekte kararlı olduklarını belirterek,“Biz bu HDP binasının önünde mücadeleye devam ediyoruz ve devamda edeceğiz. Bizim çocuklarımız zaten HDP il binasından HDP'den gidilmiş HDP ve PKK'lılar bir oldular militanlarını da araya soktular, çocukları kandırarak önce HDP'ye götürdüler, ardından HDP'de PKK'ya götürüp teslim etti. Biz onun için HDP il binası önüne geldik. Biz başka binaların önüne gitmemişiz niye gitmedik, bizim çocuklarımızı onlar almadılar bizim çocuklarımız HDP binasından götürüldü" diye konuştu.

“ÇOCUKLARA BİR ŞEY İÇİRMİŞLER”

Dağa kaçırılan oğlu Roşat’ın amcasının oğlu ile birlikte 2015’in Eylül ayının 15'inde parka gittiğini belirten anne Çiftçi, “Çocuklar parkta oyun oynarken, 2-3 kişi yanlarına gelmiş çay ısmarlamışlar. Çay içmişler o çaydan sonra çocuklar kendinden geçmiş o çocukları almışlar akşam üzeri bir sarı taksiye bindirip götürüp dağda PKK'ya teslim etmişler. Sonra çocuğum kayboldu. Üstünden bir ay geçmeden ben ve diğer oğlum Sami Çiftçi kalkıp peşinden gittik. PKK'nın kamplarına gidip dolaştık. Bu sırada diğer çocuğum da benim yanımdaydı. Yanımda bulunan çocuğum onlara, 'Nasıl bir devlet bir çocuğu ya da kişiyi yakalarsa nerede olduğunu söylüyor. Biz de gidip o çocuğu görüyoruz. Ama siz bizlerin çocuklarını kaçırıp sonrada kayıp ettiriyorsunuz' diyerek tepkisini gösterdi. Ondan sonra biz geri döndük.” şeklinde konuştu.

DİĞER OĞLU KATLEDİLDİ

Necibe Çiftçi, şunları söyledi: “Aradan 2 yıl geçtikten sonra 2017 Temmuz ayının 22'sinde gece yarısı PKK'lılar bizim bulunduğumuz eve geldiler. Önce elektrikleri kestiler, ardından Sami Çiftçi'yi zorla evin içerisinden çıkarıp ahıra götürüp elini ve gözlerini bağladıktan sonra insafsızca katlettiler. Benim bir ciğerim vardı o ciğerimi ikiye böldüler. Hem bir oğlumu dağa kaçırıp mağaralara mahkûm ettiler hem de gelip diğer oğlumu katlettiler. Şimdi benim torunum bana diyor; 'Nene benim babamı zalimler öldürdü, Allah rızası için benim amcamı zalimlerin elinden kurtar' diyerek bana sitemde bulunuyor. Ama inşallah Allah'ın izniyle devletin gücüyle ben diğer çocuğuma kavuşacağım ve o zalimlerin elinden kurtaracağım.”

KALEMİ ELİNDEN ALINAN ÇOCUK
[Av. Kamil Ekinci - Özel]
Ailelerin Diyarbakır HDP binasının önünde kurdukları direniş çadırına girdiğinizde, hemen sol tarafta Hamza Adıyaman’ın resmi sizi karşıladığında donup kalıyorsunuz.
Çünkü Hamza 9 yaşında kaçırılmış ve o masum çocuğun resminin üzerinde “elindeki kalemi aldılar” yazıyor.
İçinizde fırtınalar koparken “Bu nasıl olur, böyle bir şeyi kim, niye yapar?” gibi sayısız sorular zihninizde yankılanıp durmaya başlıyor.
Küçük Hamza’nın kaçırılma hikâyesi ise resminden de acı.
Hamza için “Oyun oynarken, Zap Suyu’na düştü ve öldü” demişler hatta bu haber bile yapılmış.
Ama kısa süre sonra Hamza’nın ölmediği, PKK terör örgütü tarafından kaçırıldığı ortaya çıkıyor.
Küçük Hamza kaçırıldıktan sonra ailesini tanıyan birine, “Ben kaçırıldığım gün, kaçırıldığım yerde, arabada ağzım bantlı, ellerim bağlıyken, annemi orada gördüm.
Anneme oğlun suya düştü dediklerinde ben oradaydım ancak beni alıp, götürdüler, ben seslenemedim, bağıramadım.” diyor.
Hamza bugün 14 yaşında ve ailesinin çocuklarına kavuşmak için haklı ve onurlu eylemi devam ediyor.
Gerçekten de bunu insanlıktan zerre kadar nasibini almış birisi yapamaz.
Ama terörist yapıyor işte. Sonra birileri çıkıp, “Terörist de insandır”, “Suçluyu kazısan altından insan çıkar” diyor.
Yok öyle bir şey.
Efendiler, katranı kaynatsanız olmuyor şeker…

Cilalı insan hakları devri

İnsan haklarının belki de en büyük sorunudur bu;cilalı insan hakları “savunuculuğu!”
Cila; sözlükte bir şeyi parlatmakta kullanılan kimyasal bileşen ya da bir şeyi parlatan nesne olarak tanımlanır.
Cilalı insan hakları olmaz elbette ama cilalı insan hakları “savunucusu” olunur. Amaç, insan hakları değil de birilerinin kirini pasını kapatmaya, pisliğini temizlemeye çalışmak ise o zaman cilalı insan hakları “savunucusu” olur.

Nasıl terör “savunucusu” olunur?

Söylemlerinde, çocukların yüksek yararından, eşitliğinden, yaşam hakkından, hayatta kalma ve gelişim haklarından bahsediyorlar, ama 9 yaşında kalemi elinden alınan çocuklara ses çıkarmıyorlar.

Nasıl mı cilalı insan hakları “savunucusu” olunur? Kendisini kaçıran teröristlerin çocukları yurt dışında en iyi okullarda eğitim alırken kendisi dağa kaçırılarak, eşitlik hakkı da ihlal edilen Hamza Adıyaman gibi çocukları kaçıran teröristleri cilalayarak olunur…

“Rızası yoktur!” diye slogan atıp, teröristler çocuk kaçırınca iradeden bahsedenleri cilalayarak olunur. PKK’lı teröristlerin çocuk ve kadınlara yönelik taciz ve tecavüzleri ayyuka çıkmışken, ses çıkarmayıp, Lanzarote Sözleşmesi’ni, kadın haklarını, çocuk haklarını, insan haklarını unutup, terör destekçilerini cilalayarak olunur…

Bu çocukları, gençleri kaçıran, katil ve tecavüzcü teröristleri devlet yakalayıp, cezaevine attığında, bunları cilalayarak olunur…

O kadar çok cilaladıkları var ki hangisini sayalım…. Efendileri kimi derse ellerinde cila koşuyorlar. Ama artık efendilerinin yediği herzeler boylarını aşınca çektikleri cilalar kirleri örtmez oldu. Son raddede Diyarbakır annelerinin direnişi de bunların cilalarını söküp attı. Artık ayan beyan yüzleri göründü.

Rızası yoktur

15 yaşındaki oğlu kaçırılan Süleyman Aydın ile konuştuğumuzda, bize “ben çocuğum kaçırıldığında, Selahattin Demirtaş ile bizzat görüştüm. Bana kendi iradesi ile gitmiş bir şey yapamam” dediğini söylüyor. Çocuk gelinler de dahil olmak üzere cinsel istismar vakaları için, sıkça kullandığımız çok önemli ve vazgeçilmez bir kavramdır “Rızası yoktur” söylemi. Aynı zamanda, çocuğun haklarının ihlali durumlarında, faillerin arkasına saklandıkları en büyük mazerettir. Bu kavramı diğer hak ihlalleri ve suçlarda kullanıp, iş terörizmi ve teröristi kınamaya gelince “Rızası vardır” demek ise rezil bir çelişkidir.

Editör: TE Bilisim