Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş / İlahiyatçı-Yazar

Sahur vakti, seher vaktidir. Seher… Kur’an’da adı övülen vakit; ilâhî rahmet ve bereketin sağanak sağanak yağdığı demler… Hadislerde ise istisnasız her gece Allahu Teâlâ’nın engin rahmetiyle yeryüzü semasına eşsiz merhamet nazarlarıyla tecelli buyurarak seslendiği zaman…

Sahur, Ramazan gecelerinin mutluluğudur.

Geceler, içlerinde pek çok sırrı saklarlar.

Sahura kalkmak demek, Rabbimize olan manevî miracımızdaki İsrâ’nın peşine düşmek demektir. Musa Peygamber’in başlangıçta alelade bir ateş sandığı ışığın nur olduğunu fark ettiği gece gibi, Muhammed Mustafa’nın Mekke’deki Hicr’den Kudüs’e yürüdüğü İsrâ gecesi gibi, Hira’da Kur’an’ı kucaklayan Kadir Gecesi gibi sahur gecelerimiz kalplerimizi öyle ışıldatıp, aydınlatırlar. Gece namazlarına iştirak eden meleklerle birlikte namaz kılmak için, sahur yemeklerinin bereketini yakalamak için sahura uyanmak, aslında kulluğa uyanmaktır.

Nefsimizin uykuya olan zaafını meşru bir mazeret gibi gösterip akşamdan bir şeyler yiyerek oruca niyetlenmek, sahurun ve ramazanın hakiki manasını bilmemek, orucun adabını ve ahlakını tam olarak kavrayamamak demektir. Bu itibarla oruçlu için müstehab olan hususların başında sahura kalkmak gelir. Gece kılınan namazlara iştirak eden meleklerle birlikte namaz kılmak için, Ramazan gecelerindeki sahur yemeklerinin bereketini yakalamak için sahura uyanmak, aslında kulluğa uyanmaktır. Zira orucu tüm şartlarına uyarak, müstehab olan uygulamalarıyla tutmak onu daha da güzelleştirecektir.

GÜNÜN AYETİ
“Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah'tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!” Fussilet, 41/30

Sözlükte “sabah olmadan önceki vakit, gecenin son üçte biri” anlamındaki seher kelimesiyle aynı kökten gelen sahûr, dinî bir terim olarak oruç tutmaya hazırlık olmak üzere fecrin doğmasından önce yenen yemeği ifade eder.

Gündüz oruç tutabilmek için sahur yemeğinden istifade edilmesini tavsiye eden (İbn Mâce, Sıyâm, 22) Peygamber Efendimiz (sav), “Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab’ın orucu arasındaki fark, sahur yemeğidir.” (Müslim, Sıyâm, 46) diyerek sahur yapmanın oruç ibadetinde Müslümanların ayırt edici bir vasfı olduğunu bildirmiştir. Sahura kalkmayı son derece önemsediğinden, “Sahur yemeği Allah’ın size verdiği bir berekettir, onu terk etmeyiniz.” buyurarak Müslümanlardan bir yudum su ile olsa da mutlaka sahur yapmalarını istemiştir.

GÜNÜN HADİSİ
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allahu Teâlâ buyurdu ki: İnsanoğlunun her ameli kendisi içindir. Ancak oruç müstesna. Çünkü o benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm...” (Buhâri, “Savm”, 9)

Rahmet Peygamberi (sav) ibadetin, merhametin ve öğünlerin bereketle taçlandığı mübarek Ramazan ayında, oruca niyetlenen ağızların son lokmalarını sahurda almalarını “Sahura kalkın! Çünkü sahurda bereket vardır.” (Buhârî, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45.) buyurarak sahurun bereketinden sık sık bahsetmiş, sahâbeden Irbâd b. Sâriye’yi (ra) sahura davet ederken de,

“Haydi! Bereketli yemeğe buyur.” diyerek bu yemeğin hayırlı ve bereketli olduğunu farklı bir şekilde ifade etmiştir. (Ebû Dâvud, Sıyâm, 16; Nesâî, Sıyâm, 25)

Ayrıca sahur yapanlara Allah Teâlâ’nın merhamet, meleklerin de hayır dua edeceği müjdesini vermiş ve şöyle buyurmuştur:

“Sahur yemeğinde bereket vardır. Bir yudum su bile içecek olsanız sahura kalkmayı ihmal etmeyiniz. Çünkü sahura kalkana Allah rahmet eder, melekler de bağışlanmaları için duâ ederler” (İbn Hanbel, el-Müsned, III, 44.)

Sahurun bereketinden istifade etmek temennisi ile…

GÜNÜN DUASI
“Allah'ım! Dinimi güzelce yaşat ki o benim güvencemdir. Dünyamı düzelt ki o benim geçim kaynağımdır. Ahiretimi hazırla ki o benim son durağımdır. Hayatımda her türlü hayrı ziyadesiyle ihsan eyle. Ölümümü de her türlü şerlerden muhafaza eyle.” (Müslim, "Zikir", 71)

Hikmetli Sözler

“Kim öğrenir, öğrendiği ile amel eder ve başkalarına öğre­tirse manevi alemde saygı ile anılır. Öğrendiği ile amel edenler; güneş gibidir. Hem kendisi nurlu­dur hem başkalarını aydınlatır. Misk gibidir, kendisi de güzel kokar başkalarına da güzel koku saçar. Öğrendiği ile amel etmeyenler; sahifeleri ilimle dolu defter gi­bidirler, başkasına kârı var fakat kendisi bir şey anlamaz. Bileği taşı gibidir, bıçağı biler, fakat kendisi kesmez. İğne gibidir, başkalarına giydirir, fakat kendisi çıplak durur. Lamba fitili gibidir, başkasına ışık verir fakat kendisi yanar.” (İmam Gazzâlî)

Hastalık ve yaşlılıktan tutamadığımız oruçlar için ne yapmalıyız?

Oruç tutmaya gücü yetmeyecek derecede yaşlı veya tedavisi mümkün olmayan hastalar oruçsuz geçirilen her gün için fidye öderler. Oruç fidyesi tıpkı fıtır sadakası gibi bir fakiri bir gün doyurmak ya da bunun bedelini vermektir.

Oruç tutması mümkün olmayanların fidye ödemeleri gerektiği Kur’ân’da beyan edilmektedir: (Bakara, 2/184)

Fidye amacı ile yemek yedirmek günümüzde pratik olmadığı için fidye yerine bir günlük yemek bedelinin verilmesi tercih edilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığınca 2021 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için Fitre miktarı 28 TL olarak belirlenmiştir. Tutulamayan oruçların fidyesi toplam olarak bir tek fakire verilebileceği gibi, birden çok yoksula da dağıtılabilir. Şu kadar var ki, bir kişiye verilen miktar, bir kişiyi bir gün doyuracak miktardan az olmamalıdır. İleri düzeyde yaşlı ve aşırı hasta olanların oruçlarını tutma ihtimalleri çok düşük olduğu için bu ihtimal yok sayılarak fidye ödeme cihetine gidilmiştir. Tutamadığı oruçların fidyesini veren kimse bir şekilde oruç tutabilecek hale gelirse verdiği fidye sadakaya dönüşür. Tutulamamış olan oruçlar kaza edilir. Hiçbir şekilde fidye vermeye gücü yetmeyen çok yaşlılar ve hastalar noksanlıklarının affedilmesi için dua ederler, başka bir şey yapmaları gerekmez. Çünkü “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar.” (Bakara, 2/286) Fidyelerin bir an önce ödenmesini tavsiye ederiz.

HZ. PEYGAMBER VE RAMAZAN GÜNLÜĞÜ

Allah Resulü iftarda mutlaka duası ederdi

Resul-i Ekrem (sav) iftar duası ile ilgili şöyle buyurmuştur: “Her oruç tutan kulun iftar vaktinde kabul olunacak bir duası vardır. Duasının karşılığı mükâfat olarak ya dünyada verilir veya âhirette ebedî bir surette ihsan edilir.” (Kenzü’l-Ummal, III, 328)

Ramazan dua ayıdır İftar saati ise kulun Allah’a yaklaştığı zamandır. Peygamberimiz de (sav) iftar vakti yapılan duaların makbul olduğunu, geri çevrilmeyeceğini söylerdi. (İbn Mâce, Sıyâm, 48) Hz. Peygamber (sav) duası geri çevrilmeyecek 3 zümreyi sayarken oruçlunun iftar vaktindeki duasını da bunlar arasında saymış ve şöyle buyurmuştu: (İbn Mâce, Sıyâm, 48; Tirmîzî, Deâvat, 128, 146.)

İftar vakti yapılan duaların Allah (cc) tarafından semaya yükseltilip, gökyüzünün kapılarının açıldığını ve Allah’ın kuluna, bir süre sonra da olsa, kendisine mutlaka yardım edeceğine dair yemin ettiğini haber verirdi. (İbn Kayyım el-Cevzî, Zâdü’l-Meâd, II, 52) Bu sebeple Peygamber (sav) sık sık dua eder, Ramazan ayında ise dualarını artırır, özellikle iftar vakti makbul olduğu için dualarını sıklaştırırdı.

Allah Resûlü, “Her oruçlunun iftarını açtığında reddedilmeyen bir duası vardır.” diyerek müminlere bu sevinç ve bağışlanma vaktinde dua etmelerini öğütlerdi. Nitekim Bu hadisi Peygamberimizden nakleden sahâbî Abdullah b. Amr’ın (ra) iftar vaktinde, “Allah’ım! Senden her şeyi kuşatan rahmetin ile beni bağışlamanı dilerim.” diyerek dua ettiği bilinmektedir. (İbn Mâce, Sıyâm, 48)

O iftardan önce, hem de yiyip doyduktan sonra şükür dualar yapardı. Bazen “Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açtım. Bizden kabul et, çünkü sen ziyade işiten, hakkıyla bilensin” şeklinde dua eder; bazen de “Allah’ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana tevekkül ettim, senin rızkın ile iftar ettim. Ramazan ayı orucuna niyet ettim. Önceden işlediğim ve sonradan işlediğim günahlarımı bağışla.” derdi. (Bk. Ebû Dâvûd, Sıyâm, 22)

Editör: TE Bilisim