İbrahim Seçkin Talaş / Özel Haber

Yükseköğretim mezunlarının bir toplumun geleceği, yöneticileri olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Yusuf Alpaydın, teknik açıdan öğrencilerin yetiştiğini ancak kendi medeniyetlerine özgüven duymak bakımından olumsuz bir bakış açısının etki alanına girdiğini söyledi. Gençlerin kendilerine olan özgüvenini kaybedince sekülerliğin tuzaklarına açık hedef haline geldiğini belirten Doç. Dr. Yusuf Alpaydın, böylece gençlerin duygusal olarak kendi toplumundan bağının koptuğunu sözlerine ekledi.

Alpaydın, “Yükseköğretime geldiğimiz zaman ise kurumlarının, kuruluş biçimi, altyapısı, oradaki insan kaynağını şekillendiriyor. Bir öğrenci yükseköğretime geldiğinde yükseköğretim onu belli ölçüde sekülerleştiriyor. Bunu bir yere kadar anlayabiliriz. Ama öğrencilerde tam olarak yaşanan şeyin şu olduğunu düşünüyorum. O çağdaki gençler kendi kültür medeniyetlerine olan güvenini, özgüvenini yitiriyor. Bunu çok önemli bir sorun olarak görüyorum” dedi.

İSLAM ÂLİMLERİ ÖĞRETİLMİYOR”

Alpaydın, öğrencilerin yükseköğretim kurumlarında seküler yaşam biçimine yönelmesinin nedenlerini ise şöyle anlattı: “Bu durumun birkaç sebebi var. Birincisi yükseköğretim kurumlarının kendi kültürü, bugüne kadar ki altyapısı olan insan kaynağı, ders kitapları, bilimsel bilgi, bunların hepsi etkiliyor. Öğrenciler İslam medeniyetinden bilime, insanlığa katkı yapan kişiler listesinde pek kimseyi göremiyorlar. Bunlar yok mu var. Ama hocalar bunları iyi bilmiyor, biliyorsa bile aktarmıyor. Böyle bir sorunumuz var.”

Öğrencilerin yükseköğretimde okuduğu bölümlerde Müslümanın isminin geçmediğine değinen Alpaydın, “Bir sürü bilim insanının ismi geçiyor ama Müslümanlar burada yok. Görünür değil. Böyle olunca bizim insanımız bilime çok da katkı sağlamıyor. Bak işte batı geliştiriyor bilimi, teknolojiyi biz yokuz diye düşünüyorlar” tespitinde bulundu.

“TOPLUM MANİPÜLE EDİLİYOR”

İlahiyatçı-Yazar Şeyma Nur Kaya ise Türk gençlerinin milli ve manevi değerlerinden 

uzaklaşmalarının internet ortamında doğru-yanlış bilgilerin insanlara hazır bir şekilde sunulmasından kaynaklandığına dikkati çekti. Kaya, “Geçmişte bilgiye ulaşma imkânı günümüze mukayesen çok daha azdı. Şimdi ise tek bir tıkla her türlü düşünce ve fikri öğrenebiliyor ya da maruz kalabiliyoruz. Böyle olunca da gençlerin düşünce dünyası çok daha kolay manipüle olabiliyor” dedi.

“ÖZE DÖNME ZAMANI”

Gençlerin değerlerinden uzaklaşmasına bir dur demenin zamanının geldiği ve geçtiğini vurgulayan Kaya, “Artık uyanık olma, İslam'ı iyice kavrayıp yaşama ve öze dönme zamanı. Bizler hem çocukluğunda hem gençliğinde iffetli ve temiz yaşayan, birkaç sene gibi kısa bir zamanda o geniş coğrafya kötü alışkanlıklardan kurtarıp yerine güzel ahlak kurallarını yerleştiren, elini tutan bırakmadığı sürece kimsenin eline bırakmayan, tevazulu alçakgönüllü, halim, yumuşak huylu, hayâlı, utangaç, merhametli ve şefkatli ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz birçok özelliğe sahip olan bir Peygamber’in (sav) ümmetiyiz. Bizim kimseye özenmemize gerek yok. İslam'ı hakiki manada yaşadığımız sürece özenen değil özenilen bir toplum olacağız.” şeklinde konuştu.

“DAHA FAZLA FARKINDALIK”

İnternet ve teknoloji çağının gençler üzerinde faydaları kadar birçok olumsuz etkisi olduğunu dile getiren Akdemir, “Uçsuz bucaksız bilginin toplandığı bu sistemde doğru amaçla kullanım sağlanması konusunda ailenin ve okul sürecinde eğiticilerin üzerine büyük sorumluluk düşüyor. İnterneti faydalı kullanabilme konusunda farkındalığın artırılabilmesi için ailelere, çocuklara ve ergen gençlere yönelik bilinçli ve güvenli internet kullanımı konusunda bilişim eğitimleri verilmesi hususunu çok önemsiyorum” diye konuştu.

“DONANIMLI BİR EĞİTİM SİSTEMİ”

Batılılaşmanın 18. yüzyılda da başlayan askeri, ekonomik, bilim, eğitim kültürü alanlarında yenileşebilmek adına yapılan bir çalışma olduğunu belirten Akdemir, “Ancak süreç içerisinde hızla gelişen teknoloji gençlerimizi esareti altına almıştır. Manevi değerlerden uzaklaştırılmış renkli dünyaların büyüsünde, özenti hayatlar peşinde oradan oraya savruluyor. Kimlik ve şahsiyet arayışı içinde olan gençlerimizi bu sarmaldan kurtaracak etkenler öncelikle güçlü aile bağlarının oluşması, dini ve milli değerlerle donanımlı bir eğitim sisteminin hayata geçirilmesiyle gerçekleşebilir” dedi.

“VİCDANI VE AKLI HÜR NESİLLER”

“Gençlerimizin milli ve manevi değerlerinden bu kadar uzaklaşması bir anda zuhur etmemiş, mutlaka bir arka planının olduğu sosyolojik bir gerçektir” diyen Sosyolog Fatih Akdemir, “Bir milletin geleceğinin en önemli teminatı gençlerdir. Gençlerimiz dünyayı sunduğu doyumsuzluk ve diğer alışkanlıklar karşısında akli melaikelerini kullanabilmeli, başkaları tarafından sömürülmeyen vicdanı ve aklı hür nesiller olabilmeleri gerekir” vurgusunu yaptı.

“Gençlerin odağı olmalıyız”
Yetişkin bireylerin çocukluk ve gelişim dönemi üzerindeki etkisine odaklanmak gerektiğine işaret eden Sosyolog-Aile Danışmanı Fatih Akdemir ise, “Yetişkin bireylerin çocukluk ve gelişim dönemi üzerindeki etkisine odaklanmak gerekir. Çocuklarımızın ebeveynlerden etkileşim sürecinin ele alınması temel çözüm noktamız olacaktır. Aile içindeki iletişim ya da iletişimsizlik çocuğun kültürel ve ahlaki yapı taşını oluşturacaktır. Gençlerimizin biz yetişkinlere ayak uydurabilmesini beklemek yerine onların ilgi odağı olan sistemlere bizlerin adapte olarak milli ve manevi değerlerimizi onların anlayacağı bir dille, dayatma yerine, benimseyebilecekleri odaklar oluşturmak en başarılı yöntem olacaktır” ifadelerini kullandı.
Editör: TE Bilisim