Hazırlayan: İstanbul Üsküdar Tenzile Erdoğan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri

Sevgili dostlar, aslında dilimizden pek düşmeyen ancak üzerine çok da düşünmediğimiz anlamlı ve derin bir cümle var hayatımızda. Zannettiğimizden çok daha ferahlatıcı, huzur verici, şifa etkisinde bir cümledir bu. “Bir işi Allah için yapmak.” Mahiyetini bilsek sımsıkı sarılırdık bu cümleye belki de. Sizlere bendeki anlamını naçizane anlatmak isterim…

DÜNYAYA GELİŞ SEBEBİMİZ!

Okurken, yazarken, bir yere giderken, bir şey satın alırken aklımıza Allah gelmez nedense... Çünkü bizlere göre Allah’ı hatırlamak için bir sebep yoktur bu işlerimizi yaparken. Yaptığımız şeyler bir ibadet değildir ki. Allah aklımıza yalnızca ibadet ederken gelir öyle değil mi? Ne yazık ki öyle. Dünyaya geliş sebebimiz, yaratılış sebebimiz kulluk etmek iken; kulluk yalnızca alnımız secdede iken mi yapılır? Görüp görebileceğimiz her şeyin yaratıcısı olan, bunca güzel nimetleri bize veren Rabbimiz için günde 5 vakit namaz harici bir şey yapmasak da olur mu? Bunlar hep düştüğümüz yanılgılardır aslında.

ASIL AMACIMIZI BİLMEMEK…

Yapacağımız işin niyetini çok sorgulamayız bizler. Hep gelip geçici şeyler arzularız. Amacı belli olmayan işlerle uğraşırız kimi zaman. Kötü sonuçlara ulaştığımızda hemen pes edip isyan etmemizin sebebi de budur. Asıl amacımızı bilmemek… Hâlbuki attığımız her adımda sonucunu düşünmeksizin “Allah için” diyebilsek belki her yaptığımız iş bize daha çok zevk verir. Bencilce duygulardan arındığımız vakit, daha güzeldir paylaşmak, daha güzeldir sevmek. Günlük işlerimizin, yememizin, içmemizin, gezmemizin, temizliğimizin, daha birçok sıradan gözüken faaliyetimizin aslında hepsinde bir Allah rızası olsa hem dünyada hem ahirette mutlu eder bizi. Yaptığımız şey yalnızca dünyada kalmaz. Tıpkı bir ibadet gibi olur bizim için. Bize bunca güzellikler veren Rabbimizi hatırlayacağımız, onu zikredeceğimiz daha çok vakit olur. Allah için sevince bitmez sevgimiz, Allah için kızarken öfkemizin zararı olmaz. Allah için dediğimizde tatlanır yemeklerimiz. Allah için verirken malımızı, bereket getirir bize; içimizde oluşabilecek olan kibrimizi örter, huzur verir. Amellerimizin ömrü uzundur kısacası içinde Allah rızası varsa. “Allah rızası için” demek; korku duyduğumuz, endişelendiğimiz, yapmaktan çekindiğimiz her işte kurtarıcımızdır sevgili dostlar. Bütün huzursuzlukları, adeta bir su gibi akıp temizler. Bir yarışmaya “Rabbim için” diye katıldığımız zaman o yarışmanın sonucunda birinci de olsak sonuncu da olsak içimizde bir huzur olacaktır. Bazen bizim için yalnızca elde ettiğimiz netice önemliyken, o neticeye ulaşmak istememizin sebebini veya o neticeye ulaşmak için neler yaptığımızı gözden kaçırıyoruz. Yani dostlar, dilimizden düşmeyen “Hatice’ye değil neticeye bakalım” sözünde Hatice’nin günahı nedir? Bana kalırsa netice ne olursa olsun Hatice ile aramızı iyi tutmak gerek. Asıl neticeyi, ona ulaşmak için attığımız adımlar belirler. Allah rızası neticeye giden en güzel yoldur. O bir berekettir ve onunla yaptığımız işler istediğimiz gibi neticelenmese de bize mutlaka kazanç sağlar. Bir sonraki hedeflerimiz için güç verir, umut aşılar. Bundan daha kıymetli ne olabilir? Son olarak sizlere hayatımdan bir örnek vermek isterim:

“SİZİ ALLAH İÇİN SEVİYORUM”

Ortaokulda bir hocamız “Sizi Allah için seviyorum” derdi hep. Biz de şaşırırdık “Kendiniz için sevmiyor musunuz?” diye düşünürdük. Hâlbuki hocamızın bize olan sevgi ve muhabbetinin bu fâni dünyada yok olup gitmeyeceğini, ebedi olduğunu bilemedik. İşte bu hadis-i şerifte bahsi geçen Allah rızası budur benim için, “Gözlerin aslında kör olduğu şu dünyada, kalp gözüm hep açık. Seni unutmuyorum Ya Rab” demektir. Allah için yaptığınız nice güzel, bereketli işleriniz olsun. Sağlıcakla kalın…

Zeynep Neva Ağırakça

 ***

Evrenin sırlarına yolculuk

İnsan aklının kavramakta zorlandığı bir düzene ve büyüklüğe sahip olan evrenin gözlemleyebildiğimiz kısmında 300 milyara yakın galaksi olduğu tahmin edilmektedir. Samanyolu galaksisi bunlardan sadece biridir.

Samanyolunun içinde ise yaklaşık 250 milyar yıldız vardır. Dünyamız ise bu gezegenlerden sadece biridir. Şöyle ki; samanyolu galaksisinde dünyadaki tüm kumsallardaki kum tanelerinden daha fazla yıldız olduğunu düşünülmektedir. Gözlemlenen ve gözlemlenemeyen tüm evreni hayal ettiğimizde, üzerinde yaşadığımız dünya bir kum tanesi büyüklüğünde bile değildir. İnsan ise evrenin dev ihtişamı içinde bir hiç gibidir.

YAŞAM DOLU BİR GEZEGEN DÜNYA

Evrende bulunan tüm galaksiler, gezegenler, gezegenleri takip eden uydular, yıldızlar, yıldızlar ve gezegenler arasındaki dev boşluklarda kusursuz bir düzen ve denge hakimdir. Her bir gezegenin, her bir galaksinin hareket hızı, dönüş hızı, sıcaklıkları ve birbirlerine uzaklıkları denge halindedir ve bu denge milyonlarca yıldır hiç bozulmamıştır. Kâinatta nokta kadar bile yer kaplamayan insanoğlu uzay boşluğundaki bu hassas dengeler sayesinde yaşamını rahat bir şekilde sürdürür. Milyonlarca km uzaklıktaki bir yıldızın konumu dahi Dünya’nın yaşam dolu bir gezegen olmasında etkilidir.

Allah dünyayı uçsuz bucaksız evren içinde bir yaşam yeri olarak yaratmıştır. Öyle ki; Güneş, Dünya için ayarlanmış özel bir ısı kaynağıdır. Ay’ın konumu yeryüzündeki canlıların yaşamı için tam olması gereken şeklindedir. Dünya’nın etrafını koruyucu bir tabaka olarak saran atmosfer yararlı ve öl- dürücü ışınları ayıklayan bir ışık filtresi görevi yapar. Ayrıca atmosferin koruyucu özelliği olmasaydı, sadece 10 cm boyutundaki meteor bile öldürücü olabilirdi.

FOTOSENTEZ, SOLUNUM VE MADDE DÖNGÜSÜ

Suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerini incelediğimizde ise; bu özelliklerin canlılık için tam olması gereken oranlarda olduğuna şahit oluruz. Suyun kaynama ve donma ısısı, akışkanlığı, çözücülüğü gibi tüm özellikler canlılığın devamı için yaratılmıştır. Örneğin; su normal bir sıvı gibi davransaydı -80 0C civarında kaynaması gerekirdi ve dünyadaki bütün su gaz halde olurdu. Bu durumda da hayat diye bir şey olmazdı. Toprağın yapısı da bitkilerin gelişimine uygun yaratılmıştır. Toprak taneli veya yekpare olsaydı bitkiler yeşeremezdi.

Dünya’da yaşamın devamlılığı için hayati öneme sahip olan fotosentez, solunum ve madde döngüsü gibi olaylar kusursuzca işler. Bu olaylar vesilesiyle, yeryüzünde yaşamın devamı için gerekli oksijen, karbondioksit ve azot gibi gazlar canlılar tarafından dönüşümlü olarak kullanılabilir.

Örneğin; fotosentez olayı dünya üzerinde besin üretimini sağlayan olağanüstü bir kimyasal işlemdir. Fotosentez sayesinde atmosferdeki oksijen ve karbondioksit oranı dengelenir. Üstelik bilim insanlarının henüz sırrına ulaşamadıkları bu karmaşık olayın çok büyük bir kısmı gözle görülemeyen bakteriler tarafından gerçekleştirilir. Yani küçücük bir bakteri dünyada yaşamasaydı, yaşamımızın devamı sağlayan önemli gazlar üretilemeyecekti. Yine bazı bakteriler olmasaydı, azot döngüsü olmayacaktı ve canlıların önemli bileşenlerinden biri olan proteinler üretilemeyecekti ki; bu canlılığın sonu demektir.

ORTAK DENGENİN BİR PARÇASI

Görüldüğü gibi, canlı ve cansız maddelerdeki tek bir eksiklik, kusur veya hata adeta bir çark gibi işleyen sistemi durdurur ve yeryüzündeki yaşamı imkânsız hale getirir. Oysaki evrenin yaratıldığı günden beri bu sistemlerde tek bir aksaklık olmamıştır. Yaşamımız yeryüzündeki milyonlarca canlı türünde ve ekosistemlerde var olan kusursuz işleyen dengeler sayesinde biz hiç farkında olmadan devam etmektedir. Doğada birbirinden bağımsız gibi görünen her olay aslında bu ortak dengenin bir parçasıdır. Bu mükemmel dengenin içinde bir yerde kuraklık olur, başka bir yeri seller basar ama bu kusursuz denge asla bozulmaz doğada milyonlarca yıldır gerçekleşen her bir olay bu hassas dengenin bir parçasıdır.

Emine Gökalp

Editör: TE Bilisim