Atay Uslu / Analiz

Bugün Suriyelileri geri göndereceğiz diyerek insani, hukuki, vicdani olmayan bir dil kullanan CHP genel başkanı görüyoruz. Güvenli bölge olmadan, Suriye’de demokrasi, barış, güvenlik olmadan sığınmacıların iadesi cinayettir. CHP’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Suriyeli sığınmacılar için söylediği dünkü ve bugünkü tüm sözler “nefret söylemi” de içeriyor, “ırkçılık” suçu da içeriyor.

Bunu Ben yada Uluslararası insani yardım kuruluşlarından öte CHP’nin milletvekillerinin hazırladığı, CHP’nin resmi raporu söylüyor. CHP’nin resmi raporuna, CHP’nin resmi görüşüne göre Kılıçdaroğlu insan hakları ihlalini meşru gören nefret dili benimsiyor, tıpki Avrupa’daki aşırı ırkçı partilerin genel başkanları gibi. CHP Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu tarafından hazırlanan Mülteci Raporu 20 Haziran 2016 tarihinde açıklandı. Adı geçen rapor daha sonra “Sınırlar arasında/İnsanlık Dramından İnsanlık Sınavına” adıyla da kitaplaştırıldı. Bu raporda insan hakları bakışı ön planda gibi, ama CHP’li siyasetçilerin ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinde nefret dili, ötekileştirici dil hakim.

HANGİ CHP’YE İNANACAĞIZ?

Kılıçdaoğlu’nun bakışındaki CHP’ye mi? Yoksa ön sözünü Sayın Kılıçdaroğlu’nun yazdığı ama içeriğinden haberi olmadığı raporun bakış açısındaki CHP’ye mi? Kılıçdaroğlu bir grup toplantısında şöyle dedi: Suriyeliler iş bulup çalışıyorlar, bizim çocuklarımıza iş kapıları kapanıyor. İşsiz genç arkadaşım hâlâ isyan etmeyecek misin? Bu düzene ‘Hayır’ demeyecek misin? Hemen CHP komisyonuna ve raporuna bakalım: “Ülkemizdeki sığınmacı ve mültecileri hedef alan ve yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı söylem ve uygulamalara tolerans gösterilmemelidir. Suriyeli karşıtlığına ve nefret söylemlerine karşı önlem alınmalıdır. Bir arada yaşamın sağlanabilmesi için gerek söylem olarak gerekse de yasal olarak mülteciliğin ve iltica etmenin bir insan hakkı olduğu topluma anlatılmalıdır...” “Göçün ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerdeki kalkınma süreçlerine katkısı topluma anlatılmalıdır. Türkiye’deki mültecilerin işgücü piyasalarına entegre edilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.”

SURİYELİLERE VATANDAŞLIK VERİLİYOR

Kılıçdaroğlu’nun başka bir cümlesi: Şimdi vatandaşlık hakkı veriliyor. İnsaf... Kılıçdaroğlu’nun ön sözünü yazdığı CHP Sığınmacı Raporu farklı bakıyor konuya: “Türkiye, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi çekinceyi kaldırmalıdır. Ülkemizdeki ‘mülteciler’ hukuken de mülteci statüsünde olmalı ve uluslararası hukukun mültecilere verdiği bütün haklara sahip olmalıdırlar... Bu ne demek: CHP Raporunun tavsiyesi, önce Mülteci statüsünün çekincesiz verilmesi ve ardından 5 yıl sonra vatandaş olmalarının , yani tüm Suriyeliler vatandaş olmasının sağlanması. Evet bu teklif CHP’nin resmi görüşü. İki yüzlü siyaset kelimesi Kılıçdaroğlu’nun tavrını anlatmaya yetmiyor.

NEFRETİ KÖRÜKLEYEN CHP SİYASETİ

Kılıçdaroğlu da konuşmalarında mültecilerin çalışmadan devletten yardım aldığı, vergi vermediği, ülkesinde askere gitmek yerine gelip burada keyif çattığı, sınavsız üniversiteye girdiği gibi gerçeği yansıtmayan, kamuoyundaki mülteci düşmanlığını körükleyen yalanları gördük. Giresun’da yaptığı bir fındık işçilerinin adalet yürüyüşünde yaptığı konuşmada Suriyelilerin birinci sınıf vatandaş olduğunu, devletin ‘çalışmayan Suriyelilere’ 30 milyar dolar harcadığını söylüyor yurttaşları bunun hesabını sormaya davet ediyordu. Hastalandınız hastaneye gittiniz para ödersiniz. Suriyeli gidince para ödemez.” sözleriyle sığınmacıları hedef gösteriyordu. Kılıçdaroğlu sığınmacıları hedef gösteriyor ve yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı, toplumsal kutuplaşmayı arttırıcı nefret dilini siyasi rant uğruna kullanıyor.

KENDİ RAPORLARINI REDDEDİYOR

Aynı Kılıçdaroğlu CHP’nin raporunda belirttikleri hak temelli yaklaşımları ret ederek, görmezden gelerek, 5 Nisan’da referandum çalışmaları kapsamında yaptığı konuşmada “bizim esnafımız vergi öder, onlar vergi ödemez, bizim vatandaşımız hastanede sıra bekler, onlar beklemez, bizim çocuklarımız üniversite sınavlarına girmek için dünyanın masrafını yaparlar, onlar asla sınava girmezler ve üniversiteye girerler…” diyerek, hem bilinçli yanlış beyanları hem nefret söylemini kullanarak ve ırkçılık suçunu işleyerek oy devşirmeye çalışıyordu. “Ülkemizdeki sığınmacı ve mültecileri hedef alan ve yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı söylem ve uygulamalara tolerans gösterilmemelidir. Suriyeli karşıtlığına ve nefret söylemlerine karşı önlem alınmalıdır. Bir arada yaşamın sağlanabilmesi için gerek söylem olarak gerekse de yasal olarak mülteciliğin ve iltica etmenin bir insan hakkı olduğu topluma anlatılmalıdır.”

Bu cümlelerin Altına Ak parti Milletvekili olarak virgülüne dokunmadan imza atarım. Ama ikiyüzlü siyaseti benimseyen CHP politbürosu ve Kılıçdaroğlu yazdıklarını okumadan nefret söyleminden medet umar duruma gelmiştir. Birbirine taban tabana zıt CHP’deki bu iki söylemden hangisini referans alınacak? sorunun cevabını raporu hazırlayan CHP milletvekillerine ve Kılıçdaroğlu’na sormak gerek.

Nefret dilini daha sahiplendiler

Ülkemizdeki Suriyelilere mülteci statüsü bir an önce verilmeli, halkları karşı karşıya getirebilecek ayrımcı politikalardan vazgeçilmeli, önyargıları ve şiddeti derinleştirmekten başka işe yaramayan nefret söylemleriyle mücadele edilmelidir, diye rapor yazıp şirinlik yapan CHP, Suriyeli sığınmacıları hedef haline getiren nefret dilini her geçen gün daha çok sahiplenmeye başladı.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun önceki ve son açıklamaları açıklamalarında gizli bir ırkçılık ve ayrımcılığın dışavurumu olduğu aşikardır. Ayrımcılık ve nefret içeren bu dil, medeniyetimizden haberi olmayanların, insanlıktan ve merhametten nasibi bulunmayanların kullandığı bir dildir. Sığınmacı ve yabancı düşmanlığını alevlendirmeye yönelik dili konuşan, o dilden medet uman Kılıçdaroğlu, ensarı, muhaciri anlamayan, merhamet ile, hoşgörü ile, misafirperverlik ile, insanı yaşat anlayışıyla bezenmiş medeniyetimizi idrak edemeyen veya insan haklarını bilmeyen bir zihniyetin temsilcisidir.

“Yaptıkları şey oy devşirmek”

Ötekileştirici ve ayrımcı dili kullananları kınıyoruz, ayıplıyoruz. Ayrımcı dil medeniyetimize, siyasetimize ve siyasetçilerimize yakışmaz. Oluşturmaya çalıştıkları olumsuz göç ve göçmen algısıyla oy devşirilebileceğini zanneden siyasi aktörler, Anadolu’yu anlayamayıp kendi kültürüne yabancı olanlardır. Yabancı olan Kılıçdaroğlu’dur. Çünkü asıl yabancı, yabancı düşmanlığını alevlendirmeye yönelik dili konuşan, o dilden medet uman Kılıçdaroğlu gibi siyasetçilerdir.

Medyanın ve siyasi aktörlerin göç dili insan haklarına ve evrensel değerlere uygun olmalıdır. Sığınmacı ve mültecileri hedef alan, yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı söylemlere tolerans gösterilmemelidir. Önyargıları ve ayrımlaştırmayı derinleştirmekten başka işe yaramayan nefret söylemleriyle mücadele etmeliyiz. İnsanlığımıza yakışan nefret değil sevgi dilidir.

Editör: TE Bilisim