Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

İnsanı başkalarından ayıran ve farklı kılan ruh, duygu, davranış, düşünce özelliklerinin tümüne şahsiyet/kişilik denir.

Kimlik oluşturmak özgün ve seçkin bir çalışma gerektirir. Kişilik toplumsal ilişkiler sistemi içinde oluşur, böylece toplumun içinde barındığı medeniyet havzasında bulunan özellikler kimliğin inşasına damga vurur. Her birey, içinde doğup büyüdüğü medeniyetin neticesidir. Tahayyülü, tasavvuru, tefekkürü hep toplum tarafından şekillenir. Bu anlamda birey toplumun, toplum da bireyin aynasıdır.

Bu yaklaşımla medeniyet, toplum-birey arasındaki ilişkinin genel yansımasıdır. Bu ilişki değişim ve farklılıklara uğrasa da merkezinde düşünce, bilim, din ve insan gibi önemli kavramları bulundurur ve medeniyet tasavvurunu bu kavramlar oluşturur. Bir medeniyet tasavvurunun yansımasında dini öncüler, liderler, devlet ve bilim adamları, savaş kahramanları, ünlü sanatkârlar gibi öne çıkan şahsiyetler büyük rol alır.

BİLİNÇLİ KİMLİK İNŞASI

İnsan doğası gereği bilinçli ya da bilinçsiz olarak etkilendiği karakterleri davranış, giyim-kuşam, düşünce, vizyon ve misyonda örnek alır. İnsanın bir karakterden etkilenmesi ona olan hayranlık duygusunun uyanmasıyla başlar. İnsanları hayran ya da meraklı oldukları şahsiyet örnekleriyle yönlendirmek, sonuçlara kolayca ulaşmanın temel adımlarındadır. Bunun en belirgin örneği Kur’an-ı Kerim’in yönlendirme üslubudur. Zira Kerim Kitabımız Müslüman kimliği oluştururken kıssalar sunarak belli şahsiyetleri vurgulamaya ve örnek göstermeye büyük ölçüde önem vermiştir. Kur’an’ının bu yaklaşımı İslam medeniyetinin esasındaki sütunlardan biri haline gelip, İslam toplumunun tarih silsilesini örnek alan ve örnek olan şahsiyetlerle donatmıştır. Böylece Müslüman kimliğinin niteliği ana hatlarıyla hazır hale gelmiş, ‘bilinçli’ kimlik inşasına başvuran kişilerin manipüle olma ihtimaline karşı korunak işlevi görmüştür.

ZENGİN TOPLUM VE MEDENİYET HAVZALARI

Öne çıkan şahsiyetlerin kemiyeti bakımından zengin olan toplum/medeniyet havzaları bireylerin sağlıklı kimlik inşası için benzersiz bir muhittir. Ancak şahsiyetlerin varlığı bu muhiti oluşturmaya kâfi gelmez, söz konusu şahsiyetleri toplumun görüş alanına sunarak gün yüzüne çıkarmak elzemdir. Toplumun görüşüne sunulacak örneklere ya da şahsiyetlere yeteri kadar sahip olmayan toplum ve medeniyetler bahsi geçen muhiti oluşturmak ve birey-toplum ilişkisindeki zincir halkalarının ihtiyacını gidermek için ‘hayali karakter/şahsiyet’ oluşturma gibi farklı yollara başvurmak zorunda kaldıkları da görülür. Toplumun tarihinden koparılması ya da asli menşeini oluşturan değerler konusunda bilgisiz kalması ve sahip olduğu rol model zenginliğini yeteri ölçüde genel perspektife sunamamak bu durumun oluşmasında en etkili sebepler arasında gösterilebilir.

‘HAYALİ ROL MODEL!’

Sonuç olarak, kimlik oluşturma sürecinin tartışmasız en önemli ihtiyacı, yani örneklik unsurunu kaybeden veyahut değiştirme yoluna giren toplumlar ‘hayali rol model’ faktörünün koşullara bağlı olarak etkili biçimde kullanmışlarıdır. Bazı medeniyetlerin tarihinde önemli bir yeri kapsayan mitolojik ve efsanevi karakterler, XX. yüzyılda ortaya çıkan süper kahraman figürleri ve fenomenler bu tür rol model kategorisinde örnek verilebilir. Nihayetinde örtünmesi mümkün olmayan doğru şu ki: Gerçek şahsiyetler gerçek şahısları örnek alarak oluşturulur.

Mahmud ZEYN

***

Göğü Delen Adam

Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama tam çevrilirse göğü delen anlamına gelir.

Samoa'ya misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti.

PAPALAGİ

 Kabile şefi Tuivaii sömürge için adaya gelenlerin kuruduğu misyoner okulunda eğitim almış bir yerlidir. Avrupa’yı ve anlatılanları merak etmiş ve orayı gezme ve gözlemleme fırsatı da bulmuştur. Gördüklerini, kendine anlatılanları öz yaşamındaki değerlerle kıyaslayarak eleştirel bir pencereden halkına mektup şeklinde hitap ederek notlar almıştır. Erich Scheurmann ise bu dönemlerde bazı sıkıntılar yaşamakta ve ülkesinden çıkış noktaları aramaktaymış. Samoa’da yaşamış genç bir adamın (kabile şefi değil) kabilesini övgü dolu sözlerle anlattığına tanık olduğunu da kitabın sonunda belirtmiştir. Bu şekilde oluşan merak ve ülkeden çıkma düşüncesi üzerine bir de yayınevinden güney denizinde geçen bir hikâye yazması karşılığında maddi destek alma mucizesi eklenince Erich Scheurmann hedefe ulaşmak için yola çıkmış, şefin kabilesinin olduğu köye kadar bizzat ulaşarak ve onlarla yaşamıştır. Şef ona gözlemlerini ve daha önce yazdıklarını anlattığında Erich, bu doğal ve içten eleştirileri aktarmayı düşünmüştür.

 Tuiavii beyaz adamı Göğü Delen Adam olarak tanımlasa da yazdıklarını yazarın merakından dolayı ona teslim etmiştir. Erich Scheurmann ülkesine geri döndüğündeyse Papalagi üzerinde çalışarak yayına sunmuştur.

EŞYALAR, FİKİRLER, ESERLER, SÖZLER, SINIRLAR…

 Kitabı çok beğendim ve etkileyici buldum. Hatta kitapta en etkilendiğim kısmı örnek vereceğim. ''Günümüzde bireysellik ön plana çıkmaktadır. Eşyalar, fikirler, eserler, sözler, sınırlar… Hep sahiplidir. Bizim kültürümüzde ve dünyamızda en insancıl yaklaşımlar bile sahip olduklarını koşulsuz paylaşmayı pek bilmezler. Oysa yerli halkın şefi bakın ne diyor: Bizim dilimizde ‘Lau’ benim demektir, ama aynı zamanda senin demektir. Senin olan benim, benim olan senindir. Oysa beyazların dilinde bu senin ve benim gibi aynı anlama gelen tek bir söz bile yoktur.''

"Eğer insan çok fazla şeye gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir.” "Bize, ışığı getireceğinize inandırmıştınız."
"Oysa sizin niyetiniz bizi de kendi karanlığınıza çekmekti!” "Sanki hızlı yürüyen insan daha değerli, yavaş yürüyen daha yürekliymiş gibi davranırlar."
 

BİR KAPİTALİZM ELEŞTİRİSİ!

 Modern insanların aslında nasıl göründüğünü, nasıl bir sisteme hizmet ettiklerini objektif bir şekilde anlatılmış kitap. Bazı kitaplar vardır, kısacık olmalarına rağmen birçok şey katar insana. Bu kitap da onlardan biri. Şehir hayatının koşturmacası içinde insanın özünden neler kaybettiğini ıssız bir adada yaşayan kabile şefi ağzından anlatıyor. İnsanın biraz durup düşünüp kendine gelmesini sağlıyor. Bir kapitalizm eleştirisi, yaşanmış bir hikâye. İçinde yok olduğumuz dünyaya dışardan bakış. Samoa yerlisi Tuivaii'nin notları. "Göğü delen adam" dedikleri medeni insanın sahip olduklarıyla hapsolmuşluğunu, modern insanın çıkmazını anlatan kitabı mutlaka okumak gerek, kendimizi okumak için. Doyumsuzluğumuzu, hırsımızı, çoğumuzun saygı duyduğu tek şeyin cebimizde ikiye katladığımız kâğıt parçası olduğunu, tüm hayatımızı kolumuzdaki yuvarlak metale bakarak hep bir yerlere bir şeylere yetişme çabasında olduğumuzu, düşündüğümüzü çokça düşündüğümüzü ve bu düşüncelerin bizi mutsuzluğa sürükleyerek gözlerimizde oluşturduğu o büyük karanlığı ve umutsuzluğu kendi bakış açısıyla anlatıyor.

ÖNEMLİ YORUMLAR

Teknolojinin günlük yaşamımıza getirdiği açmazlar her gün dünyamızda yeni "handikapların” kapılarını aralamıyor mu? Birincisi bu handikapları yalın, süssüz bir dille anlattığı için önemli Göğü Delen Adam. Uygarlığımızın bu karmaşasında yönelttiği acımasız okların hedefini bulması açısından önemli. Basit de olsa eleştirisini haklı gerekçelere dayandırması açısından önemli. İkincisi, bize pek az bildiğimiz dünyaların ufkunu açmasından önemli./Refik Durbaş

Sadece keyif için değil, üniversitede sosyoloji, antropoloji derslerinde ve hatta liselerde sosyal bilgiler derslerinde bile okutulabilir. (...) Gerçek bir Samoalının gözleriyle Batı'yı görmek, insanın ufkunu çok genişleten, yorumlara yepyeni boyutlar kazandıran bir süreç./Semra Somersan

Yüzyılımızın başlarında yayımlanan Göğü Delen Adam bugün artık bir yeşil klasiği olarak okunurken, başlığının kaynaklandığı şiirsel metafor, bir de düz anlam içermeye başlıyor; çünkü Papalagi sonunda göğü gerçekten delmeyi başardı, "ozon deliğinin" içinden ne tür bir yelkenlinin çıkageleceğini ise zaman gösterecek./Ahmet Güngören 

TARIK KÖRÜR

Editör: TE Bilisim