Aile kurumu isimleri verilen peygamberlerden hangisi ile başlamıştır? Sorusu sıkça araştırılmaya başlandı. Aile, toplumun devamını sağlayan; bireylerin kimlik ve kişiliklerinin oluşmasında, toplumsallaşıp topluma uygun üyeler haline gelmelerinde alternatifi olmayan önemli bir kurumdur. Bireyin toplumla teması, doğuşuyla katıldığı ailesi aracılığıyla ve ailesinde başlamaktadır. Peki, Aile kurumu isimleri verilen peygamberlerden hangisi ile başlamıştır? İşte detaylar…

AİLE KURUMU İSİMLERİ VERİLEN PEYGAMBERLERDEN HANGİSİ İLE BAŞLAMIŞTIR

İlk insan Hz. Adem ve eşi Hz. Havva’yı cennette yaratıldıktan sonra Allah’ı Teâlâ onlara, “Ey Adem eşin ile birlikte cennete yerleşin, burada imar iskanını tamamlayın” dedi. Dolayısıyla ailenin oluşması tamamen ilahi bir istektir. Onun için aile kurumu mukaddestir, ulvidir, Allah katında çok mübarektir. Bu mukaddes ve ulvi yuvanın asla zedelenmemesi gerekir. Fakat Şeytan azapta gerek, hem Şeytan’ın dürtüleri, hem de Şeytanlaşmış insanların, özellikle Batıdan gelen fikri düşüncelerin etkisiyle aile kurumumuz maalesef çatırdamaya başladı. O bakımdan biz Müslümanların tekrar aile kurumumuza sahip çıkarak, bu müessesemizin hiçbir şekilde zedelenmesine müsaade etmememiz gerekir. Aksi takdirde toplumsal olarak, sosyolojik olarak altından kalkamayacağımız keşmekeşlik ve kaos halini yaşarız.

Bizlere her konuda örnek olan Peygamberimiz, Hz. Muhammed (sav) akrabalık ilişkilerinde de en güzel örnekleri sunmuştur. O, örnek yaşayışıyla Yüce Allah’ın Kur’an’da belirlediği ölçülerin pratiğini göstererek, onların nasıl uygulama sahasına konulacağını net bir biçimde ortaya koymuştur. Onun peygamber olmadan önceki hayatı da, sonraki hayatı da dün olduğu gibi, bugün de insanlığı aydınlatacak eşsiz güzelliklerle doludur.

Son elçi Hz. Muhammed (s.a.s.)’in ailesi insanlık için mükemmel bir örnektir. Nebiler serverinin hayatında aile denilince; onun Hz. Hatice ile olan dostluk ve sadakati, Hz. Aişe ile sevgi, bilgi ve ilgi üzerine inşa ettiği mutluluk ve huzur dolu örnek ailesi aklımıza gelir. Peygamberimizin cennet kadınlarının efendisi olarak nitelenen kızı Hz. Fatıma ile olan samimi ve candan diyaloğuyla; ebedi mutluluk yurdunun gençleri sevgili torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’e karşı şefkat abidesi duruşu, cahiliye insanının anlamakta güçlük çektiği hususlardır.

Efendimiz (s.a.s.), getirdiği yeni ilkelerle aileyi sevgi ve mutluluğun doyasıya yaşandığı kutlu bir yapıya dönüştürmüştür. Ailesine karşı daima müşfik ve nazik, muhabbet ve merhamet dolu, sabırlı ve hoşgörülü olan iki cihan güneşi (s.a.s.), yuvasına şiddet ve nefretin bulaşmasına asla izin vermemiş, aile fertleri arasında her konuda adaleti gözetmiş, onlara sevgisini açıkça ifade etmekten çekinmemiştir

Aile demek, nikâh ve kan bağının çok ötesinde bir duygu ve fikir bağı kurmaktır. Gönül birliği etmek ve Allah’ın hoşnutluğuna yakışır bir yaşamı paylaşmaktır. Sadece bu dünyada değil ahirette de bir arada olacağının bilinciyle hareket etmektir.

Aile bir emanettir. Aile içinde gözlerimizi açmak da, yeni bir aile kurmak da aslında bir emanet zincirine halka olmak demektir. İnsanlar, özellikle de yakın ilişki içinde olan eşler ve çocuklar birbirlerine “mülkiyet bağı” ile değil, “emanet bilinci” ile bağlıdır. Canların yegâne sahibi olan Allah, bizi buluşturarak birbirimize emanet etmiştir. Aile bir imtihandır. Emek isteyen, sabır gerektiren, ciddi bir imtihan. Rolümüz değişebilir hayatta; bugün çocuk iken yarın anne, bugün evlat iken yarın eş oluruz. Ama ömür sürdükçe, aileye olan ihtiyacımız ve ailemizle imtihanımız da sürüp gitmektedir.

Editör: TE Bilisim