Nerede o eski Ramazanlar” sözü, belli bir yaşın üzerindeki kişilerin diline pelesenk olmuştur. Bugünkü yazıma, bu sözlerle başlamamdaki acizane amacım; Tuttuğumuz oruçların, Allah’ın en büyük nimeti olan Kur’an-ı Kerim’in inişine karşılık, beşerin şükürle mukabelesi olduğunu, hatırımızdan çıkardığımızı anlatmak içindir. Maatteessüf günümüzdeki insanların, bahusus Müslümanların, bu emr-i ilahiye karşı bigâne bir tavır sergilemesi, “Nerede o eski Ramazanlar” sözünü dedirtir oldu.

Hani Arif Nihat Asya’nın bir sözü vardı ya, “Bize bir nazar oldu. Cumamız, Pazar oldu. Ne olduysa hep bize; azar, azar oldu” bizimkisi de aynen böyle oldu. Daha doğrusu şeair-i İslamiye olan bu emirler, içi boşaltılarak, sadece adıyla anılır hale geldi. Mesela, verilen iftarlara bakıyor ve mahzun oluyorum. İftarı verenin de, davet edilenin de; oruçsuz olduğunu görüyor ve üzülüyorum. Bu sözlerime şaşıranlarınız elbette vardır, ancak emin olun ki; bunun benzeri birçok olaya rast geldim.

ORUÇ TUTANLAR AZINLIKTA KALDI

Çocukluk ve gençlik yıllarımızda, Ramazan-ı Şerif gelince lokantalar kapanırdı. Açık olan işletme sahipleri de yadırganırdı. Açık derken, insanlar aleni bir şekilde yemek yemezlerdi. Lokantaların camlarından içerisinin görünmesini engelleyen, kalın perdeler bulunurdu. Azınlıkta olan oruç tutmayanlardı. Şimdi ise tam tersi, oruç tutanlar manen diaspora uğrayarak; azınlıkta kaldı. Aleni bir şekilde yiyip içip geziyorlar. Sanki ecnebi diyarında yaşıyoruz…

Geçenlerde bir iş yerini ziyarete gittim. “Ne içersiniz?” şeklinde teklifte bulunuldu. Ben de oruçlu olduğumu söyleyince, karşımdaki hayretle “Hem çalışıyorsunuz, hem de oruç tutuyorsunuz. Vallahi tebrik ederim sizi…” Yani benim hayret etmem lazımken, o bana hayret ediyordu.

TEVHİTTEN UZAKLAŞIYORUZ

Hâlbuki Kovid-19’un ibret olması ve hitamı da ayrı bir ders olması gerekirken; Ramazan ayına hürmetin kırılması; başlı başına bir akıl tutulmasıdır. Belli ki bunda da her şey gibi, tabiat ve esbaba tesir vererek, süratle tevhitten uzaklaşıyoruz. İşte buna “maddiyunluk taunu” derler.

Oruç tutmayan bir arkadaşıma, Ramazan ayındaki orucun hikmetlerini anlatırken, şu şekilde bir izahta bulunmuştum: “Zengin ile fakir arasındaki makasın açıldığı günümüzde, zenginin fakirin yardımına koşması zaruridir. Bir zengin, servet ve kudret sahibiyse, hakiki açlık hissetmediğinden ötürü; fakirin acınacak acı halini tam hissedemiyor. İşte Ramazan ayındaki oruç vasıtasıyla, hakiki açlık hisseden zengin, empati kurarak; fakirin acınacak acı halini tam hisseder. Bil-vesile zenginlerin, fakirlerin yardımına koşması için, müsait ve müstait bir zemin oluşur.”

“ORUÇ”UN AMACI UNUTULDU

Bu husus, toplumun sosyolojisinin toparlanması ve sosyal patlamaların önüne geçilmesi için çok önemlidir.

Zenginden, fukaraya kadar herkes, Ramazan’ı Şerif’te oruç tutmakla, nimetin kimden geldiğini, o nimete olan ihtiyacını ve o nimetin kıymetini derk etmekle; ne derece kapsamlı bir şükür yaptığı kıyas edilsin.

Selam ve dua ile…
Fiemanillah…