Yazıya “çok şükür” diyerek başlayacağım.

Neden mi?

Çünkü Yeni Türkiye’de artık darbe girişimleri, darbeler, kalkışmalar, vandallıklar, devlete ve millete meydan okumalar yargı konusu oluyor. Yargılanıyorlar ve cezaları kesilmek suretiyle hadleri bildiriliyor.

Peki Eski Türkiye’de yargı ne yapardı? Eski Türkiye’de mesela 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın yargılanması hayal edilebilir miydi? Bırakın yargılamayı, milletin iradesine çökmüş olan zihniyet yaptıkları darbeyi bayram günü ilan etmişti. Yargının MGK kararlarını emir telakki ederek başörtülü kız çocuklarını hücrelere soktuğu günleri unutmadık. Yakup Köse acaba hangi suçu işlemiş olabilir ki 14 yaşındayken idamı için kalemi kırılmıştı?

Bugüne geldiğimizde yargının arazları, eksiklikleri var mıdır? Vardır ama Eski Türkiye’ye kıyasla demokratikleşme yolunda çok ciddi mesafe kat edilmiştir.

Gezi Davası üzerinden fırtına kopartan kısıtlı bir kesim olan elitlere şunu hatırlatalım.

Gezi Davası’nın sonuçlarını “beğenmemiş” olabilirsiniz. Hukuk yolları açık… Varsa bir hakkınız, aramaya devam edin!

Ama şunu da hatırlatalım. Ve bazı şeylerin adını tekrar koyalım.

2013’ün Mayıs’ında yaşanan Gezi Kalkışması vak’ayı adiyeden bir gösteri falan değildi.

Tamamen dışardan finanse edilen bir organizasyondu. Ekonomisi, kurgusu ve aklı; Batı menşeili idi. Dışarının desteği ile içerideki işbirlikçilerin, sokağı ateşe vermesi sonucu hükumetin düşürülmesi hedef alınmıştı. Bu kapsamda 46 kamu binası, 231 polis aracı, 44 ambulans kullanılamaz hale geldi. 326 iş yeri ve 201 araç tahrip edildi, 80 belediye otobüsü ve 85 otobüs durağı yakıldı.

Millet iradesinin yanında olan bir vatandaş, bir gazeteci olarak soruyorum. Ülkeye verilen bu kadar zararı ve demokrasi düşmanlarını görmezden mi gelecektik? Taksim’de Türk bayrağı yakıldı, haberiniz var mı? Bunu görmezden gelemezdik. Halkın seçtiği hükümet indirilmeye çalışıldı. Bunu görmezden gelemezdik.

Tam da o yıllarda dizayn edilmeye çalışılan diğer ülkeler gibi, Mısır gibi, Ukrayna gibi olamazdık.

Ve işte gelinen noktada işbirlikçiler muvaffak olamadılar. Hadsizliklerinin bedeli ne ise ödeyecekler.

Gezi Davası kapsamında Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, yedi sanık da 18'er yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Gelelim bu yargı kararı üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a meydan okuyan CHP, HDP ve türevi siyasi, ideolojik saikleri olan köksüz isimlere.

Yargı kararları üzerinden ülkenin Cumhurbaşkanı’na kin kusanlar, hadlerini bir kere daha aştılar.

Ant içerek provokasyon peşinde olanlara mesajımız tam da Gezi sürecinde Erdoğan’ın söylediği cümlede gizlidir. Yüzde elliyi akıllarından hiç çıkarmazlarsa kendileri için iyi olur.

15 Temmuz’da FETÖ’cü alçaklara haddini bildiren bu kitle, daha da bilenmiş bir şekilde beklemekte.

Hiçbir hukuksuzluğa, siyaseti dizayn çabalarına ve Batı’nın kurgularına fırsat vermeyecek bu kitleyi iyi belleyin.

Dün Osmanlı’da “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” diyerek darbe yaptınız. Bu kumpası başarı zannettiniz, çok şımardınız ama artık daha fazla sizinle uğraşmayacağız.

Tehditlerinizden korkacak bir kitle yok karşınızda.

Ezanı ve bayrağı için canını vermekten en ufak bir imtina duymayacak bu kitle daha da yükselerek bu vatanın bekçiliğini yapmakta.

Cumhurbaşkanı’nı, yargıyı, iş adamlarını, milli medyayı ve halkı tehdit eden asalaklar!

Beyinsiz gönüllü köleler!

Devriniz bitti.

Nokta.