Son günlerde mülteciler konusu yeniden kaşınmaya başlandı ve sosyal medyada bir takım videolar dolaşıma sokmak suretiyle halkı galeyana getirme girişimleri hız kazandı.

Mülteciler sadece Türkiye’nin değil dünyada birçok ülkenin sorunu.

Sosyal barışı dinamitlememesi ve yabancı istihbarat örgütlerince istismar edilmemesi için çok boyutlu bu sorunun dikkatle ele alınması gerekiyor.

Öncelikle bazı gerçekleri bir kez daha hatırlatmakta fayda var.

Mülteciler sorunu iyi yönetilebilirse ülkeye yarar sağlar.

Türkiye’de mültecilerin nüfusa oranı birçok Batı ülkesindekinden daha düşük ve mülteciler arasında suça karışma oranı o ülkelerdekilerle kıyaslanamayacak kadar az.

Dolayısıyla bir fincan suda fırtına koparmayı gerektirecek bir durum yok.

Mülteciler konusu bugüne kadar genelde hep Suriyeliler üzerinden gündeme geldi.

Fakat son günlerdeki tahriklerde Afganların ve Pakistanlıların da işin içine karıştıklarını görüyoruz.

İran’ın kaçak göçmen kartını Ankara’ya karşı kullandığına, Afgan mültecileri sınıra taşıdığına ve Türkiye’ye yönlendirdiğine dair iddialar yetkililer dahil birçok kişi tarafından dile getirilmişti.

İran üzerinden gelebilecek mülteci akınını önlemek için sınıra duvar örüldü ve gerekli her türlü önlem alındı.

Buna rağmen Afgan mültecilerin sınırı yasa dışı yollarla geçerek Türkiye’ye girmelerine İran istihbaratı ve PKK’nın yardımcı olduğuna dair iddialar gündemde.

Afganların son provokasyonunun arkasında da yine İran istihbaratı olabilir mi?

Ne yazık ki Suriye’den ülkemize gelenler arasında rejim yanlıları olduğu gibi Afganistan’dan ve Pakistan’dan gelenlerin bazılarının da İran ya da başka istihbarat örgütleri hesabına çalışıyor olmaları mümkün.

Türkiye’nin enerji alanındaki hamlelerinin ve özellikle Kuzey Irak doğalgazının Avrupa’ya taşınması planının Tahran’ı rahatsız ettiği biliniyor.

Ankara-Erivan ilişkilerinin normalleşmesi ve ZengezurKoridoru’nun açılarak Türkiye’nin Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerine karayoluyla doğrudan bağlanması ihtimali de yine İran’ı fena halde rahatsız ediyor.

Tabii bir de son dönemde İran istihbaratının Türkiye’deki hücrelerinin deşifre edilip çökertilmesi olayı var.

Dolayısıyla yukarıdaki sorunun cevabının olumlu olma ihtimali güçleniyor.

Sahnede Suriyeliler, Afganlar, Pakistanlılar vesaire olsa da perde gerisinde oyunu yönetenin kim olduğunu MİT mutlaka tespit edecektir.

Mülteciler konusunda dikkat edilmesi gereken ve benim burada asıl dikkat çekmek istediğim, sorun ifade edilirken ve çözüm önerileri sunulurken kullanılan dil.

Seçim tarihi yaklaştıkça mülteciler konusunun daha çok kaşınacağı ve bir takım politikacılar tarafından propaganda malzemesi yapılacağı görülüyor.

Bu konuda doğru ve makul yaklaşımlara sahip partilerin oy uğruna söz konusu politikacıların söylemine ve kullandıkları dile yaklaşmaktan ısrarla kaçınmaları gerekli.

Avrupa’daki partilerin her seçimde İslam düşmanlığında yarışmaları gibi biz de ırkçılıkta yarışmamalıyız.

Bilakis yabancı düşmanlığını yüksek sesle ve net bir şekilde reddetmeliyiz.

Aksi takdirde provokasyoncuların değirmenine su taşımış oluruz.

Sadece mültecilere değil, ülke turizmine ve Türkiye’de okuyan binlerce yabancı öğrenciye de zarar veririz.