Mansur Yavaş için “Tanırsan sevmezsin” diyenler, ne demek istiyorlar?

Bu sorunun cevabını bulmak isteyenler için gerçek çok kapalı kapılar ardında değil…

Aslında ne denli ham, kaba bir yapıya sahip olduğunu anlamak ve ileriye dönük bir gösterge olarak sergilemek üzere ABB Meclisindeki yönetim anlayışına bakmak yeterlidir…

Bir kolaj yapılsa, “Argoyla devlet adabının ne denli yerle yeksan edildiğinin daha açık bir sunumu olmaz” dedirteceğine şüphem yok…

Zaman zaman canlı olarak izlediğim oturumlarda, bu kabalığın ve vizyonsuzluğun nasıl iltifat gördüğüne hep hayret ettim…

Bu, Erdoğan’ın karşına konacak aday konusunda nasıl bir sıkışmışlık olduğunu da çok acı olarak bize gösteriyor; terliğin, pet şişenin ve daha nice “geri dönüşüm malzemesi”nin de yarıştığı süreçte…

Bakalım muhalefetin adayı olmayı kim kazanır; terliğin kazanma ihtimalinin de güçlü olduğu bir zeminde…

Onu dert etmiyorum da, “Allah ülkemin yönetimini bu ihtimallerden korusun” diye candan dua ediyorum sadece…

Düşünsenize bir aday konusunda bile bunca tartışma yaşayan ve hala toplumun önüne bir isim koyamayan ittifakın, iktidar olduğunda yaşatacağı o darmadağınıklığı…

Evet, terliğe bile razı olanların sorunu olmasa da beni ciddi olarak endişelendiriyor…

Bir döne açık olmasına rağmen, “AK Parti’de adayını ilan etmedi” ile yol alacaklarını düşündüler…

Lakin Sayın Erdoğan “Ben adayım” diyerek çok kısa zamanda bu fonksiyonlu malzemeyi de ellerinden aldı…

“Hadi eğer ilanınız bana bağlıydı şimdi ilan edin o zaman” demiş oldu…

Ama hala ortada bir isim yok; yıpranır korkusuyla…

Peki, nasıl bir aday göstereceksiniz ki korkuyorsunuz?

Kır yıldır yıpranmayan Erdoğan karşısında…   

Muhtemel adayların ve muhtemel olmaya aday olanların birbirine karşı giriştiği salvolar bile çok acımasız ilerliyor…

Yan yana geldiklerinde sergiledikleri sahte tebessümün arkasında bile, bu rekabeti görmek mümkün…

Şimdilik tökezleye tökezleye, düşe kalka, masayı sallayıp özür dileye dileye gidiyorlar…

Bu haliyle bile ülkeye yaşattığı psikolojik bir faturası var bu durumun…

Fakat iktidarda bu idare etme halinin devam edeceğine inanmak saflık olur…

Flört döneminin o ne denirse “evet” denen mantık dışı iyimserliği, yerini mantığa bıraktığında ancak bunu görebiliriz…

Ne diyelim, umudunu kesmiş seçmenlerinin “terlik ve pet şişe” talepleri sandıkta karşımıza çıkmasın yeter…

Ya da onlara bile dua ettirecek biri olmasın, o da yeter…

Çünkü iş iyice karikatürize olmaya başladı; ama güldürmeyeninden…