Müslüman, dünya zevkleriyle ömrünü hebâ eden değil, Allah muhabbetinden haz alan insandır. Onun yegâne neş'esi budur. Bu kıymetli insan, Allah yolunda hizmete koştukça da bu zevki artar ve gönlünde Allah muhabbeti iyice yer eder. Tek önder ve örneği olan Peygamberimizin (sav) ahlâkından aldığı gibi, O'nun eşsiz dâvâsına sahip çıkar. Asla vaktini hebâ etmez. Çünkü dünya yatacak yer değil, Ahireti kazanma mekânıdır. Artık onun sevdası Rabbinin Cemalini görmektir. Rabbimiz, bu güzel sonuçta buluşmayı hepimize nasip eylesin.

Mü'minin dünya heveslerine dalması kendisini, aile efradını ve hatta çevresini bile tehlikeye atması demektir. Kanaat edip şükretmesi ise, herkes için en güzel kazançtır. Her halimiz ve işimizde Allah'ın rızasını düşünmemiz gerekir. Nefsimizi bu yönde daima hesaba çekmeliyiz. Bu noktada ailemize ve çevremize de örnek olmalıyız. İlim, hikmet ve marifetin talibi olmalıyız. Bu yolda da çalışmalıyız. Âlim ve salihlerin kıymetini bilmeli ve sohbetlerini kaçırmamalıyız. Bunun için demişler ki; "âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir." Rabbimiz bizleri bu hakikatleri kavrayanlardan eylesin!

SEVGİ EN GÜZEL AZIKTIR

En çok Kimi seveceğiz?

Tabii ki Allah'ımızı!

Ama sevgimizi yaşayışımızda göstereceğiz.

Sonra da; başta Peygamberimizi, bütün peygamberleri, sıddıkları, şehitleri ve salihleri seveceğiz. Daha sonra ise takvasına göre bütün mü'minleri.

Dünyada Allah için dost olup devam ettirenler, ahirette de birbirini arayacaklardır. Orada beraber olup sevinç duyacaklardır. Bu ne güzel bir beraberliktir ki, Allah (cc) onları şöyle müjdeler: "Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdirler. Bunlar ne güzel arkadaştırlar! (Nisa 69) Hadiste ise şöyle buyurulur: "Kişi sevdiği ile beraberdir."(Buhârî, Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165)

Kâfir, münafık ve zalimleri asla sevmeyeceğiz.

İyiliği emredip kötülükten yasaklamayı terk etmeyeceğiz. Bütün bunlar bizde heyecan derecesinde olacak.

Durmak yok. Cennet, gayret edenleri bekliyor.

Yolundan ve rızasından geri koymasın.

Rabbimiz cennet ve cemalinin seyrinde buluştursun.

EN BÜYÜK SERMAYE

Bir anne babanın en büyük sermayesi evlâtlarıdır. Onları İslâm ahlâk ve edebiyle yetiştirmesi de, Allah ve Rasülünün emridir. Onlara Kur'an ve Sünnet ilmini vermeli, kabiliyeti varsa hafız ve âlim yetiştirmelidir. Bunun yanında dünyevi ilimlerden de öğretmeli ve rızkını temin edeceği bir ilim dalı ya da sanatı olmalıdır. Yavrusunu Allah ve Rasülünün yolunda yetiştirenler, ona ibadeti öğretenler, dünya ve ahirette büyük bir sermayeye nail olacaklardır. Bundan mahrum edenler ise çok pişman olacaklardır. O halde ne olur, bu sermayelerimizi heder etmeyelim ve onlar Allah'ın huzurunda bizlerden dâvâcı olmasınlar.

“İSTİĞFAR EDİNİZ Kİ…”

Bir zat, Hasan-ı Basri Hazretlerinin yanına gelir ve:

-Ey imam! Gökten yağmur inmiyor dedi.

Bunun üzerine Hasan-ı Basri: 'O halde Allah’tan af dile/istiğfar et' buyurdu.

Sonra bir başkası huzura geldi ve:

'Ey imam! Çocuğumuz olmuyor,” dedi.

Hasan-ı Basri ona da: 'Allah’tan af dile/istiğfar et' buyurdu.

Sonra üçüncü bir adam geldi ve:

Ey imam! Fakirlikten yana sıkıntım var' dedi.

Hasan-ı Basri ona da: 'Allah’tan af dile/istiğfar et' buyurdu.

Mecliste tüm bu olup bitenlere şahit olan birisi:

‘Ey imam, hayret sana!

Sen bir ihtiyacı için yanına gelen herkese 'Allah’tan af dile/istiğfar et' mi dersin?’ dedi.

Bunun üzerine Hasan-ı Basri adama şöyle cevap verdi:

-Ey Filan! Sen Allah'ın şu ayetini okumadın mı hiç?

“Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O çok bağışlayıcıdır. Mağfiret dileyin ki, üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin ve sizin için ırmaklar akıtsın." (71 Nuh Suresi 10-11-12)

Bir Kervandır Bu

Bu bir kervandır bu, gelir geçer,

Ölüm gelir aradan seçer,

Nice insanlar faniden göçer,

Gerçek kul ise Kevser’den içer.

 *

Bir hayat ki, hayat olmalı,

Hem canda Cânânın bulmalı,

Âhiret azığın hazır kılmalı,

Varınca huzura, yüzü nur dolmalı.

 *

Bir yolda gider insan, uzun ya da kısa,

Bitmeyecek sanır, etmez hiç tasa,

Gün gelir ki, kapılır nice yasa,

Âh bir gün olsa bile dünyada kalsa.

***

Gönül âleminde açılsın kapılar,

Allah muhabbetiyle dolsun sadırlar,

Bil ki, sevgidir insan-ı kâmil eden,

Allah, Rasûlü ve kullara sevdiren.

 *

Nice dostlar vardır ki, kapılara baktırır,

Yılların hatırasını birden unutturur,

Vefasızlık budur bilesin ey insan,

O Hak Dostlarını asla unutmayasın.

 *

Hizmet öyle nimettir ki, huzur verir,

Onu yapan kullar tevazuyu bulur,

Tevazu ise kibri atmanın yoludur,

Bilelim ki Allah, kibirli insanı alçaltır.

PEYGAMBERİMİZE İMAN ETMEK VE SEVMEK FARZDIR.

Allah’ın Rasûl’üne (sav) iman etmek, imanın şartlarından birisidir. Kelime-i Şehadet bunun en güzel göstergesidir. İman eden bir insan en evvel onu söyler.

Bu konuda Allah’ın şu ayeti ne kadar da önemlidir:

"(Ey Habibim!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir." (3 Al-i İmrân 31)

Yani insan Allah sevgisine de ancak Rasûl-i Ekrem (sav) Efendimizi sevmek ve ona uymakla erişebilir. Hadis ve Sünneti inkâr edenlerin kulakları çınlasın! O’nsuz iman olur mu?

Rasûlullah’a (sav) gerçek sevgi şu ayette ise bambaşka bir mana ifade eder:

“Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha yakındır.” (33 Ahzâb 6) 

Enes b. Mâlik’ten (ra) rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

"Sizden birinize ben, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş olamaz." (Buhârî İman, 8; Müslim İman, 69,70)

Hz. Ömer’in (ra) bir gün Peygambe’er (sav) şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Ey Allah’ın Rasûlü! Sen bana, nefsim hariç her şeyden daha fazla sevimlisin."

Hz. Peygamber (sas) ise ona; "Hayır ey Ömer, nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki; sen, beni nefsinden de daha fazla sevmedikçe, gerçek iman etmiş olamazsın," buyurmuştur.

Hz. Ömer (ra) de ona; "Vallahi şimdi sen bana nefsimden de daha fazla sevimlisin" dediğinde, Hz. Peygamber (sav); "Hah, şimdi imanın kemâle ermiştir ey Ömer" dedi. (Buhârî, Muhtasarı Tecrid-i Sarih Terc. I, 31)

RASÛLULLAH’IN SÖZLERİ

Evet. Sünnet de vahyin okunmayan çeşididir. Rasulullah’ın (sav) sözleridir:

“O hevâsınsan konuşmaz. Onun sözleri vahiyden başka bir şey değildir.” (53 Necm suresi 3-4)

Hadisler olmadan Kur'an yaşanamaz. En başta Namazın tarifi yoktur. Pek çok ibadet böyle Sünnetten öğrenilir. Birileri bildiği halde Müslümanları zehirliyor. Mevzu hadisler hep seçilmiş ve âlimler tarafından hükmü verilerek insanlar uyarılmıştır. Sahabeye de dil uzatıyorlar. Bilelim ki;

Efendimize salat-ü selâm haktır. Mucizeler haktır. Şefaat haktır. Kader haktır. Sırat haktır. Cennet ve cehennem haktır. Kabir azabı ya da kabirdeki mükâfat haktır. Ölümden sonra diriliş haktır. Hesap ve sonuç haktır. Hz. Âdem’in (as) babası yoktur.

Allah hidayet versin. Ayaklarımızı kaydırmasın.

Gaflete düşürmesin.

Dünyaya daldırmasın.