Artık tamam.

Seçim sath-ı mâiline girmiş bulunuyoruz.

CHP’nin gelişmelere verdiği tepkiye bakarsak süreç hiç kolay geçmeyecek. Yine yalan, iftira ve dezenformasyonla mücadele edeceğiz.

Neden mi?

Kemal Kılıçdaroğlu, sözde Erdoğan’ın kaçış planını açıkladı. Zamanlaması manidar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’de yarım kalmış PKK’ya dönük operasyonlara yeniden start verileceğini açıkladığı günün ertesinde böyle bir hamle geldi CHP’den. Öncesinde Erdoğan’ın “NATO çıkışı ve PKK şartı” birilerinin canını oldukça sıkmış olsa gerek. Ve unutmayalım. Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacılar için “gönüllü geri dönüş” adına oluşturduğu “biriket ev” projesine hız verilmesi de yine ABD ve PKK yandaşlarının hayli zora sokmuş görünüyor.

İşte bu üç hamle tüm maskeyi indirdi. Bu üç iddialı çıkış, sözde kalmayacak, eylem gerektiren ve yansımaları önümüzdeki süreci belirleyecek bir iradeyi gösteriyordu. Ve ilk ses karşı cenahtan geldi. ABD’yi, PKK devletini kurmaya azmetmiş Batılı çeteyi, Çetenin içerdeki aparatlarını, kukla örgütlerini, trollerini, kalemşörlerini harekete geçirdi.

Peki ne dedi Kılıçdaroğlu?

CHP yandaşları ve ortakları için tam bir sükut-u hayal! Öyle ki CHP’li medyadan bile itirazlar yükseldi. Neden mi? Çünkü konu eski, bayat, yalan ve iftiradan ibaret.

Mevzu; Yurt dışında Türk öğrenciler için yapılan, yaptırılan yurtlara aktarılan paranın söz konusu edilmesinden ibaret. Sözüm ona Erdoğan yurt dışına kaçacak ve ailesiyle birlikte bu yurtlardan nemalanacakmış.

Kılıçdaroğlu’nun yayınladığı videoya FETÖcüler üşüştü ve biz bunu beş sene önce açıkladık diye paylaşım yaptılar. Yani uydurma bilgiler; FETÖ kaynaklı. Ayrıca dile dolanan TURKEN, Türgev ve Ensar gibi vakıflara, Türkiye’den gönderilen bağışlar; gönüllü vatandaşlarımız tarafından iletilmiştir ve resmi kayıt ayrıca denetlemeye tabi tutulmaktadır. ABD’deki ilgili bakanlığın resmi sitesindeki arama kısmına vakfın ismini yazdığınızda bağış belgelerine kolaylıkla ulaşılmaktadır. CHP’nin “gizli belge” diye sunduğu “şeyler” herkesin ulaşabileceği kayıtlardır.

Bu vakıf binaları, çocuklarımızı FETÖ’den korumak için yapılan güvenli mekanlardır. Maarif Vakfı’nın ve diğer gönüllü faaliyetlerin çalışmaları kimleri rahatsız eder? Öncelikle FETÖ’yü ve nedense! CHP’yi. Arka planda nasıl bir organizasyon var? Tahmin edersiniz. Açıkça söylemek icap eder; çapsız, yeteneksiz ve sığ bir dayanışma bu. Kendi bataklıklarında boğulsunlar. Ne diyelim.

Erdoğan’a “kaçacak” diyenlere gelirsek. İlk kim bu tezviratları ortaya atmıştı. Tabi ki; FETÖ. Peki ne oldu? “Kefenimi giydim, siyaset yapıyorum” diyen Erdoğan, 15 Temmuz gecesi farklı bir ülkeye istese çok rahat kaçardı. Fakat havalimanına iniş yaparak bu hainlerle cenk etmeyi seçti. Erdoğan gibi bir siyasetçinin politik mücadelesini anlama potansiyeli olmayan insancıklardan daha nitelikli bir siyaset beklemek hata olur sanırım. Artık idare edeceğiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı konuya dair hukuki sürecin başlatılacağını açıkladı. Bu hususu da not düşelim.

 TEHDİT DİLİ UCUZ İFTİRALARLA BİRLEŞİNCE

Kılıçdaroğlu’nun videosunda dikkat çeken “kaçacak” ifadesi Türk siyasi tarihinde yeni bir tezvirat değil. Dezenformasyonları da demode! 60 Darbesi öncesi Menderes’e de yine böyle iftiralar atmış ve gazetelerde manşete taşımışlardı. O dönemde hasbel kader başarıya ulaşan bu çetenin artık hiç şansı yok. Millet uyandı. Millet agah, teyakkuzda ve adamına sahip çıkacak pozisyonda “hazır ol”da beklemekte.

Videoda bir de tehdit dili dikkat çekti. Bürokratlara aba altından sopa gösteriyor. “İktidara geleceğiz ve hepinizi cezalandıracağız” diyor. İstiyor ki görevliler “imza” yetkilerini kullanmakta yavaş davransınlar ve işler yürümesin.

Sonra medyayı tehdit eden CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’i hatırlayalım. Ne demişti? “8-9 Haziran'da ilk işimiz bu kirli gazetelerin tamamına el koymak olacak” ifadelerini kullanan Tekin, seçimi aldıkları vakit medyada nasıl bir terör estireceklerini belirtiyor.

Ve sonra özel sektörü tehdit eden Selin Sayek Böke’yi de hatırlayalım. Kendisi, CHP’nin iç sesi adeta. “Müzakere falan yok. Buraya yazacağız 'Bunlar artık kamunundur' diyeceğiz ve devam edeceğiz" diyerek içindeki kinini kusmuştu.

Son bomba da CHP’ye yakınlığı ile bilinen Metropoll Araştırma'nın sahibi Özer Sencar’dan geldi. Sencar, Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik “Türkiye'yi alma gücün varsa İstanbul'u verirsin seçildikten üç gün sonra da kayyım atarsın” dedi.

Bu aktarımlar tek parti zihniyetinin dayatmacı ve tek tipçi ruhunun hala diri ve kanlı-canlı bir şekilde karşımızda durduğunu açıkça gösteriyor. CHP’nin hukuktan uzak ve kin dolu niyetlerini uygulamak için sabırsızlandıklarını da anlatmaya yeterlidir.