Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyinde 30 kilometrelik güvenli bölgenin tamamlanabilmesi için yeni bir harekâtın hazırlıklarının devam ettiğini açıklaması üzerine dikkatler yeniden güney sınırlarımıza çevrildi.

Türkiye’nin daha önce gerçekleştirdiği askeri harekâtlar sona erdirilirken Ankara’ya verilen bir takım sözler daha sonra yerine getirilmemişti.

PKK/YPG, Washington ve Moskova’nın taahhütlerine rağmen sınır hattından çekilmedi.

Yeni harekâtın muhtemel hedefleri arasında yer alan ve halen terör örgütünün işgali altında bulunan Tel Rıfat, Ayn el-Arab, Ayn İsa ve Münbiç’te yuvalanan teröristler, daha önceki harekâtlarla temizlenen bölgelere çok sayıda saldırı gerçekleştirdi.

Özellikle terör örgütünün üs olarak kullandığı Tel Rıfat’taki varlığı Afrin için tehdit oluşturuyor, Ayn el-Arab’dan da sınır karakollarımız hedef alınıyordu.

Bomba yüklü araçlarla, sızma girişimleriyle ve uzaktan roketlerle gerçekleştirilen saldırılara dur demenin ve terör yuvalarını dağıtmanın vakti çoktan gelmişti.

Uluslararası ve bölgesel koşullar, söz konusu alanların da terörden arındırılması ve terör örgütünün sınırlarımızdan tamamen uzaklaştırılması için gayet uygun.

Türkiye, sınırları içinde ve Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği operasyonlarla terör örgütüne ciddi darbe vurdu.

Kandil adeta kuşatma altına alındı.

Fakat son yıllarda örgütün Suriye’nin kuzeyindeki yapılanmasının daha büyük bir tehdit haline geldiği unutulmamalı.

2016’dan beri gerçekleştirilen askeri harekâtlar sınırımızda bir terör koridoru inşası ihtimalini büyük ölçüde ortadan kaldırmıştı.

Yeni harekâtla -inşallah- o hayalin tabutuna son çivi çakılacak.

Daha öncekiler gibi bu harekât da Türkiye’nin milli güvenliği için zorunlu.

Nitekim son MGK toplantısında bu noktaya dikkat çekilerek, harekâtın Suriye’nin toprak bütünlüğünü hedef almayacağı vurgulandı.

Erdoğan’ın yeni harekât sinyali vermesinin ardından Şam’dan “Türkiye’nin topraklarımızda yapacağı herhangi bir askeri operasyon savaş suçuna denktir” şeklinde bir açıklama geldi.

Kendi halkını vahşice katleden bir rejimin bu tür sızlanmalarının hiçbir önemi yok.

Yeni harekât gerçekleştirilirken karşımıza İran çıkar mı?

Birkaç gündür en çok gündeme gelen sorulardan biri bu.

Harekâtın yapılacağı bölgeler İran toprakları değil.

Ankara haklı gerekçelerini Tahran’a anlayacağı uygun bir dille izah edecektir.

İran’ın Kuzey Irak’taki operasyonlardan da rahatsız olduğunu biliyoruz.

Türkiye’nin önceliği birilerinin kaygılarını gidermek değil kendi milli güvenliği.

Sınırdan itibaren 30 kilometre derinlikte oluşturulacak güvenli bölge sadece terör örgütünü topraklarımızdan uzaklaştırmakla kalmayacak, ayrıca çok sayıda mültecinin de gönüllü olarak Suriye’ye dönmesini sağlayacaktır.

Fakat bunun için sadece askeri harekâtla teröristleri o bölgeden atmak yetmez.

Söz konusu bölgenin tam anlamıyla “güvenli” olmasının sağlanması gerekiyor.

Bir başka deyişle, çarşılarında bombalar patlamamalı ve hava saldırılarına maruz kalmamalı.

Ayrıca hastane ve okul benzeri hizmetlerin yanında o bölgede yaşayan insanlara geçim kaynağı oluşturacak iş imkânları sağlanmalı.

Evine üç kuruş ekmek parası götüremeyeceği bir bölgeye kimse dönmek istemez.