Hayatın her alanında gerek insanoğlu gerekse de şirketler zaman yönetimini son derece iyi yapmak zorundadırlar.

Aslında bir adıyla zaman diğer adıyla da süreç yönetimi olan planlamayı zamanında ve doğru yapan her kim olursa olsun başarıya er ya da geç ulaşır.

Ama pek tabii ki yönetimde dış etkenlerin etkilerini her zaman göz önüne alarak hareket edebilmek maalesef çok kolay olmuyor.

2019 yılının başında kim bilebilirdi ki 2019’un sonuna doğru tüm dünyayı etkileyebilecek bir pandeminin olacağını.

Veya 2021 yılının son çeyreğinden itibaren enflasyonun bu noktalara gelebileceğini.

Evet pandemi sürecinde tüm dünyada para basma daha doğrusu karşılıksız para basma oranları yükseldiği için bunun karşılığının bir enflasyon olacağı biliniyordu ama özellikle ülkemizde oranların buralara çıkacağını kestirebilen sayısı çokta fazla değildi.

Sadece enflasyon değil ki bir de yüksek faiz oranları işin içine girince şirketlerin bu durumu yönetebilmeleri o kadar zorlaştı ki.

Ürün veya hizmet üretimi yapması gereken şirketler üretmek yerine finansmana nasıl erişebilirimin peşine düşmeye başladılar.

Tabii ki de bu süreç zor ve meşakkatli yapılabilecek en ufak bir hatanın telafisi olmayabilir.

O yüzden herkes şapkasını önüne koyarak akılla ve bilimsel verilerle hareket etmek zorunda.

Zamanında ödenemeyen borçlar sebebiyle birçok şirket temerrüde düşebilir ki bu durumda şirketlerin kredibiliteleri çok ama çok sıkıntıya düşebilir.

Bu durum sadece şirketler veya şahıslar için değil ülkeler içinde geçerlidir. Örneğin Rusya içinde bulunduğu durum itibariyle temerrüt riskiyle karşı karşıya olan bir ülkedir.

Borçlanma sürecini iyi yönetebilmek için şirketler de şahıslar da ülkeler de alacaklarına çok ama çok iyi odaklanmaları gerekmektedir.

Hem alçaklara odaklanılacak hem de diğer taraftan satışları iyi düzeyde tutmaya odaklanılacaktır.

Tüm bunların yanında piyasa şartları da çok iyi takip edilmelidir ki piyasada olan en ufak değişimden bile haberdar olunmalıdır.

Şirketler karlılıklarını çok iyi kontrol etmelidir ki gider değil de kâr odaklı bir büyüme modeli tercih edilmelidir.

Farklarını yapmış oldukları işlerde ortaya koymalıdırlar ki finansal anlamda sürdürülebilir olduklarını da kanıtlamış olabilsinler.

Her geçen gün yeni değişimlerin yaşandığı finansal piyasalarda yaşanan en ufak bir değişime bile hızla uyum sağlasınlar ki finansal anlamda süreci verimli bir o kadar da kaliteli yönetebilsinler.

Önümüzdeki süreçte dünyayı ciddi bir resesyonun beklediğini belirtmekte büyük fayda mülahaza ediyorum.

Şirketlerin yaşanılması büyük bir ihtimal olan resesyon süreciyle ilgili hazırlıklarını tamamlamış olmaları olumsuz etkilenmelerini minimuma indirebilecektir.

Özellikle pandemi sonrası daha da hızlanan e-ticaret konusunda şirketlerin yatırımlarını artırmaları finansal anlamdaki süreç yönetiminin daha kolay olabilmesine olanak sağlayacaktır.

Olumsuzluğun yaşanabileceği tüm alanların farkında olarak hareket edildiğinde gelecek planlaması daha uygun koşullar altında gerçekleştirilebilecektir.

Yani her an uyanık olunmalı ve alıcıların frekansları sonuna kadar açılmalıdır.