Allah (cc) "insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır," (53 Necm 39) buyuruyor. Bu, dünya işlerinde böyle olduğu gibi asıl ahiret işlerinde de böyledir. Durmak yok, çalışmak, çabalamak, didinmek var. Ümitsizliğe kapılmak da yok. Kenara çekilmek hiç yok. Bahçe, bağ derken etrafa bakmamak yok. Büyük vebaldir bu. Ben artık emekli oldum, camiden eve, evden camiye demek de asla kurtarmaz insanı. Allah Rasûlü (sav) Efendimiz son nefeslerine kadar çalışmışlar, sahabe-i kiram da öyle. Bu yolun gerçek yolcuları son anlarına dek hep böyle yapmışlar.

Allah (cc) sağlık, afiyet ve güç verdikçe hep koşturacağız. Hangi hayrî hizmet ve becereceğimiz bir işte olursa olsun. Yeter ki Allah yolunda olsun. Ama bir ve beraber olacağız! Bakın kâfirlere! Münafıkları da alıyorlar yanlarına, gece gündüz yalan, iftira, dinimize, edebimize, tesettürümüze, Kur'an ve Sünnetimize, vatan ve bayrağımıza nasıl da saldırıyorlar. Onlarla beraber olan Müslümanlar da bilsinler ki, ahirette onlarla haşrolacaklar.  Acaba bu sonucu düşünüyorlar mı? 

Satılmışlara yapışanların sonucu ne kötü! Kâfirlerin 'parçala yut' taktiği işte bu. Tarihte bu acılar çok yaşanmış, sonra da küfürle beraber olan Müslümanlar çok acı çekmişlerdir. 

Bu değirmene su taşıyanlara ne kadar yazık! 

Bu memleket bizim!

Bayrağımız ve sancağımız, istiklâlimizin şahididir. 

Kur'an'ımız var, şu an rahat okuyup okutabiliyoruz. Bir zamanlar jandarmalar vardı okutmayan. Hafızlar idam ediliyordu, unutmayın. 

Zalimlere yardım edenlerin de şiddetli cezası vardır.

Bilelim ki bu toprakları parçalamak  istiyorlar. Bakın yan taraflardaki ülkelere. Ne kadar ibretli değil mi? 

Koca Osmanlı'yı nasıl yıkmışlar. O zalim ve kâfirlerle beraber olan güya Müslüman aydınlar ise yıllarca ağlayıp tevbe etmişler. Para ve makam hırsları nelere mal olmuş. Ya da hasetleri onları bu hale getirmiş. Ama ne yazık ki, dünyada İslâm'ın bayraktarlığını yapan asırların devleti küçücük kalmış. Yüzbinler insan gitmiş. Çok acılar çekilmiş. İslâm dünyası başsız kalmış ve mahvolmuş. 

BİRLİK OLMALIYIZ

Şimdi birlik zamanı... 

Güçlü olma zamanı...

Hatta büyüme zamanı...

Tıpkı Osman Gazi'deki gibi...

Heyecan, cihat ve başarı zamanı...

Kur'an'a saygıyla beraber...

Efendimizin Sünnetine yapışmakla beraber...

Ne olur edebimize, ahlâkımıza, yavrularımıza ve aile bilincimize de sahip çıkalım.

Çünkü ahlâk ve aile temeldir. Temel olmazsa bina  çöker. 

Onları kurtaralım. 

Her kesim üzerine düşen vazifeyi yapsın. Bilelim ki hesap var.

Dirilip ayağa kalkalım!

Haydi!

MÜSLÜMAN MÜSLÜMANIN DOSTUDUR

"-Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?" (4 Nisa 144)

İman eden insan, şuur ve idrak sahibidir. Düşünür, kendi inanç ve imanında olan mü'minleri bularak dost olur. Gerek ferdî, gerek cemiyet ve gerekse devlet ilişkilerinde kâfirleri dost ve kardeş (!) edinemez. Onların kâfir olduğu gerçeğini unutmadan, İslâm’ın menfaatlerini düşünerek ilişkiler içerisinde bulunur. Bunun aksi ise, yukarıdaki ayet-i kerimede bildirildiği gibi, Allah'ın gazabını celbeder. Ve -Allah korusun- öyle bir bela ile müptela kılar ki, hayret ve şaşkınlık içinde bırakır.

"-Eğer (Allah ve Rasûl’ü yolunda) birleşmezseniz, arz üzerinde çıkacak büyük bir fesat sizi helâk edecektir." (8 Enfal 73.)

 Evet, o dost (!) tutulan ve sanılan insanların, memleket işgali, ırz, namus, din ve vatan saldırılarıyla karşı karşıya kalır.

Rabbimiz her yerde mü’min kardeşlerimize başarı ve galibiyetler versin.

Yine görülen bir hakikattir ki, daima Yahudiler Hıristiyanları, Hıristiyanlar da Yahudileri destekliyor. Biri diğerini terk edip hiç bir zaman Müslümanlara yardımcı olduğunu gördünüz mü? Buna şaşmamak lazım. Zira Kur'an-ı Kerim bunu 15 asır evvel haber vermiştir:

"-Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Zira onlar birbirlerinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutunlar, onlardandır. Muhakkak ki Allah (cc), zalimler topluluğuna yol göstermez." (5 Maide 51.)

İman edenlerden onları dost tutanlar, onlardan oluyor. Bu duruma düşmek ne acıdır. İnsanı imanından eder. Yıllarca bu büyük dalalete düşen mü'minlere, Rabbim uyanış ve tevbe bahşeylesin. Yoksa âhiret âleminde onlarla beraber olunur. Çünkü Allah’ın Rasûl’ü şöyle buyurur:

"-Kişi, sevdiğiyle beraberdir." (Müslim, birr 165.)

MÜSLÜMANLARA OYNANAN OYUNLAR

Yıllar önce, Müslümanlar üzerinde oynanan senaryo, bugün de aynen tatbikat sahasındadır. Kıyamete kadar da bu böyle devam edecektir. Bunları bize Rabbimiz bildirmiştir ki, O'nun haberleri daima çıkar. Çünkü kainatın yaratıcısı ve sahibi O'dur. O'nun sözü üzerine söz yoktur. Mü’minler bunu böyle biliyorlarsa -ki bilmeliler-, o halde Allah'a her hususta tam itaat etmeleri gerekir.

Bakınız merhum Mehmed Akif'in seneler evvel söylediği şu mısralar, sanki bugün söylenmiş gibidir. Bir ibret levhası:

Ne bir yaşındaki masum için beşikte hayat,

Ne seksenindeki mazlum için eşikte necat,

O, baltalarla kesiktir; bu süngülerle delik,

Öbek öbek duruyor, pıhtı pıhtı kanla kemik.

MÜNAFIKLARIN DURUMU

Kalben inanmadığı halde dilden inandım diyenlerdir onlar. Cenab-ı Hakk onlar hakkında şöyle buyurur:

"-Şüphe yok ki münafıklar, cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı yoktur." (4 Nisa 145.)

Niçin bu cezayı hak ediyorlar? Çünkü onlar daima hainlik yaparlar, Müslümanları arkadan vururlar. "Ben Müslümanım, mukaddes kitabımız Kur'an’dır," derler ama ona kesinlikle uymadıkları gibi, mü'minleri de daima kâfirlere ezdirirler. Zira onlar kâfirlerin dostudurlar. İnananlara ise sadece, riya yani gösteriş yaparlar;

"-Muhakkak ki münafıklar Alah'a oyun etmeye kalkışıyorlar. Halbuki Allah onların oyunlarını, başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı da pek az hatıra getirirler."(4 Nisa 142.)

Demek ki onlar namaz da kılarlarmış. Ama bir şartla: Müslüman görünmek için. O halde "bunlar da namaz kılıyor, Allah diyor diye bu hainlere aldanmamak gerekiyor. Eğer bir insan ki, “Müslümanım” dediği halde, ehl-i küfürle beraber oluyorsa, bizim için tehlikelidir. Bilakis böyle kimseler büyük makamlar işgal ediyorsa...

Kendilerine büyük emanetlerin verildiği insanların, vatana, millete ve dine karşı ihanet edip etmediklerini iyi araştırmak lâzımdır. Yoksa hadis-i şerife göre hepimizin hali perişan. Allah’ımız münafıklık hallerinden bizleri, münafıklardan da Ümmet-i Muhammedi muhafaza buyursun.

MÜ’MİNLERİN DOSTLARI KİMLER?

Cenab-ı Hakk bir mübarek ayet-i kerimede şöyle buyurur:

"-Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Rasûlüdür ve iman edenlerdir. (O iman edenler ise) Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler." (5 Maide 55.)

İşte hakikat, işte mü'minlerin reçetesi ve işte dostlarımız. Onlar ne güzel dostturlar; Allah, Rasûl’ü ve mü'minlerden Allah'ın emirlerini yerine getiren kişiler. Yani takva sahipleri. O halde biz Allah ve Rasûl’ünün ve de mü'minlerin dostu olmayı istiyorsak, Rabbimize boyun eğenlerden olalım. Sevdiklerimizi de onlardan tutalım. Çünkü Allah'ın Rasûl’ü (sav) şöyle buyururlar:

"-Ancak mü'mini dost (ve arkadaş) edin! Yemeğini de ancak (Rabbinden) sakınan yesin!" (Ebû Dâvud, edeb 16.)

İman-ı kâmil mü'minler, Allah'ın dostlarını dost ve O'nun düşmanlarını da düşman kabul ederler. Bu hususta hiç bir zaman zaaf göstermezler. Çünkü bilirler ki, Allah’ın düşmanlarını dost tutmak, Rabbinin gazabını üzerlerine çeker ve O'nun bütün ibadetlerini mahveder. Bu hususta Abdullah b. Ömer (ra) şöyle der:

"-Bir insan sabahlara kadar namaz kılsa, günlerce ardı ardına oruç tutsa; Allah’ın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmadıkça, bütün bunların hiç bir faydası yoktur."

KÜFRÜ İMANA TERCİH EDENLER

İşte bu hakikate binaen küfrü, imana değişen insanlar babalar ve kardeşler bile olsalar yine dost olamazlar. Bu hususta bir ayet-i kerime:

"-Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir." (9 Tevbe 23.)

Zalim sadece onlar değildirler. Mü'minim deyip, o insanları dost edinen kimseler de zalimdir. Zira inanan insan ancak Allah'ı, Rasûl’ünü ve Allah'tan korkan mü'minleri sever. Bunun zıddı olanlara ise düşman olur:

"-Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah'tan korkun; eğer mü'minler iseniz." (5 Maide 57.)

Evet, "eğer mü'minler iseniz" buyuran Rabb-ı Zü'l-Celâlimiz hatırlatma ve ikazda bulunuyor. Ve; mü'min olan ancak Allah'ı dost edinenleri sever, O'nun gayrilerine düşman olur, diyordu. Allah kimlerin dostu idi? Hakikat şudur ki:

"-Allah iman edenlerin dostudur. (O Allah ki), onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır." (2 Bakara 57.)

O öyle bir Dost'tur ki, O'ndan gayri sahip ve yüce yoktur. Kâinatın malikine kim dost olmak istemez ki?:

"-Bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır." (2 Bakara 107.)

Allah'tan gayrıya yönelmek, onları dost sanıp sarılmak ne büyük gaflettir:

"-Zalimlere asla meyletmeyin. Aksi takdirde cehennem ateşi size dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur. (Allah’tan gayri dost edinecek olursanız) yardım görmezsiniz." (11 Hûd 113.)