Libya’da 2011 Arap Baharıyla başlayan değişim süreci, aradan geçen 11 yıla rağmen ülkeye bir türlü istikrar getirmedi. Aşiretlerin ve bölgesel milliyetçiliğin etkin olduğu ülkeyi kimin yöneteceği sorusu, atılan uluslararası adımlara rağmen cevabını bulamıyor. Bu durum son derece hassas olan dengeleri sürekli tehlikeli sulara itiyor.

Yaklaşık iki yıl önce 20 Ekim 2020’de Libya’daki bütün tarafların imzasıyla kalıcı ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından herkes 24 Aralık 2021’de yapılacak başkanlık ve parlamento seçimlerini beklemeye başlamıştı.

Bu arada başkent Trublus’ta da ülkeyi seçimlere götürecek Abdülhamid Dibeybe başkanlığında Ulusal Birlik Hükümeti kuruldu ve görev süresi maksimum 18 ay olarak belirlendi.

Ancak ne var ki bütün Libya halkının umutla beklediği seçimler planlanan tarihte yapılamadı. Bunun sebebi ülkenin doğusunda hala aktif olan Halife Hafter ve Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam’ın da adaylık müracaatları oldu. Bu süreçte Yüksek Seçim Kurulu adaylık kararlarını veremeyip sürecin uzayacağını görünce seçimin zamanında yapılamayacağını açıkladı.

İşte Libya’yı tehlikeli sulara iten yeni durum bu şekilde ortaya çıktı.

Ulusal Birlik Hükümetinin Başbakanı Abdülhamid Dibeybe görevini seçimle gelen iktidara teslim edeceğini açıkladı. Oysa Tobruk’ta bulunan Temsilciler Meclisi geçiş sürecinin başbakanı olarak Fethi Başağa’yı seçtiğini açıkladı. Temsilciler Meclisinin aldığı karar, yeterli sayıda vekil katılmadan alındığı için Trablus hükümetince reddedildi.

Tobruk’taki Temsilciler Meclisi önceki gün protestocular tarafından basılarak alınan karara karşı gösteri yapıldı. Libya şimdi iki başbakan arasında kalmış durumda. Daha doğrusu tıpkı iç savaştaki gibi doğu ve batı cepheleri arasında. Bu durum ülkede yeniden iç savaş korkuna neden oluyor. Çünkü Başağa kendisinin Temsilciler Meclisi tarafından seçildiğini belirterek Trablus’a gidip görevi Dibeybe’den alacağını açıkladı. Başkent çevresine de silahlı adamlarının yığınak yaptığına dair bilgiler var.

Buna karşın Başbakan Dibeybe Libya ordusunu bu bölgelere kaydırdı. Yani küçük bir çatışma hassas dengeleri yeniden sarsabilir ve bu ihtimal eğer konu siyaseten çözülmezse sürekli var olacaktır.

Diğer yandan Birleşmiş Milletler giderek karmaşıklaşan konunun içinden çıkmakta zorlanıyor. Her iki tarafın yani Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el Mişri ve Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih bütün çabalara rağmen bir araya gelmiyorlar. Bu iki ismin görüşmüyor olması sembolik olarak tarafların arasındaki buz dağını gösteriyor.

Türkiye hükümetinin meclisten aldığı ve önceki gün başlayan 18 aylık Libya’ya asker gönderilmesini içerek tezkereyi şimdi bu gelişmeler ışığında yeniden yorumlayalım. Ülkemizin gerek Libya’nın toprak bütünlüğü ve geleceğiyle ilgili duruşu gerekse milli menfaatleri için başlattığı Libya politikası sahada var olmadan yürütülemez. Bu nedenle yıllardır toparlanamayan ve siyasi çekişmelerini bitiremeyen Libyalı kardeşlerimize daha iyi bir gelecek sunmak için her zaman yanlarında olmamız gerekir.