Nijeryalı bir arkadaşım Türkiye’nin son yıllarda İslam dünyasında artan popülaritesinin de etkisiyle ülkemize duyduğu büyük sevgi ve sempatiyi birkaç yıl önce ailesiyle birlikte İstanbul’u ziyaret ederek taçlandırmak istemiş.

Ne yazık ki o ziyaretinde karşı karşıya kaldığı bir takım kabalıklar ve kötü muameleler kafasındaki Türkiye imajını epey zedelemiş.

Arkadaşım gayet kültürlü ve bilinçli biri olduğu için her milletin iyileri ve kötüleri olabileceğinin farkında.

Birkaç kişinin yanlışını genelleme taraftarı değil.

Fakat açıkça söylemese de ailesiyle birlikte yaşadıkları sebebiyle ciddi şekilde incindiği belli ve o kırgınlık belki de bir daha Türkiye’ye hiç ayak basmamasına yol açacak.

Türkiye yeniden kurulmakta olan dünya düzeninde hak ettiği yeri almak için savunma sanayi başta olmak üzere birçok alanda önemli adımlar atarken ırkçılık ve İslamofobi ülkemizin ayaklarına vurulmuş ağır bir pranga gibi hepimizi dibe çekiyor.

Şunu artık görmek gerekiyor:

Türkiye’de bazen ırkçılıkla sentezlenen ve bazen de ırkçılık kisvesine bürünen güçlü bir İslamofobi var ve biz -maalesef- ırkçıları dizginlemede ve İslamofobiyle mücadelede başarılı olma noktasından epey uzağız.

Geçenlerde İstanbul’da bir metro hattında siyahi aileye yapılan sözlü saldırının görüntüleri medyaya yansıdı.

Sosyal medyada da paylaşılan video kaydında alkollü olduğu söylenen kişi aileye İngilizce küfrederek “Afrika’ya gidin” derken çevresindekilerin gülüştükleri, ailenin küçük çocuğunun yaşananları korku dolu gözlerle izlediği görülüyor.

Türkiye, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek için büyük çaba sarf ederken ve kıtadaki diplomatik temsilcilik sayısını artırırken Türkiye’de Afrikalılara böyle davranılıyorsa o çabaların pek bir anlamı kalmıyor.

Çünkü Afrikalılara “Sizi ülkemizde görmek istemiyoruz, Afrika’ya gidin” demek, Afrikalıların da kıtada iş yapan ve yardım faaliyetlerinde bulunan Türklere “Sizi Afrika’da görmek istemiyoruz, Türkiye’ye gidin” demelerini desteklemektir.

O metroda yapılanın bireysel bir olay olduğunu söylemek ve görüntülerin sosyal medyada yayılması üzerine saldırganın gözaltına alınmış olmasıyla avunmak kendimizi kandırmaktan ve kafamızı kuma gömmekten başka bir şey olmaz.

Biliyoruz ki gözaltına alınan saldırgan büyük ihtimalle kısa sürede ve belki de ertesi gün serbest bırakılacak.

Gözaltına alınmış olması onun gibileri dizginlemeye yetmeyecek.

Çevredekilerin ırkçı saldırıya tepki vermemesi ve gülüşerek saldırganı desteklemesi olayın bireysel olmadığını açıkça gösteriyor.

Eşinin ve çocuklarının gözü önünde ağır hakaretlere maruz kalan adam öyle bir ortamda kendini savunmaya kalkması halinde çevresindeki ırkçıların da olaya karışacaklarını ve linç edilebileceğini düşünmüş olmalı.

Eskiden Türkiye’de Türk-Kürt ya da Alevi-Sünni çatışması çıkarmaya kalkışırlardı.

Bugün ise başta Suriyeliler olmak üzere Araplar, Afganlar, Afrikalılar ve benzerleriyle Türkler arasında büyük bir kırılma yaşanması için çaba sarf ediyorlar.

Yeni fay hattı ve Türkiye’nin mevcut yumuşak karnı olarak orayı görüyorlar.

Bunun basit bir ırkçılık olayı olmadığını zamanında fark edip gerekli tedbirleri almaz ve ırkçıları dizginleyemezsek korkarım ki kaybedeceğiz.