İman, İslâm gibi asli inanç esaslarımızın yanında bazı itikadî konular daha vardır ki, bu günlerde hep yok sayılmak için çaba sarf ediliyor. Onlardan bir kısmını dile getirip açıklamayı düşündük ki, neslimizin itikadı bozulmasın. Maalesef bu ifsadı yapan sözüm ona din adamları var ve en büyük zararı da onlar veriyor.

Mucize: Sözlükte, “insanı âciz bırakan, karşı konulmaz, olağanüstü, garip ve tuhaf şey” anlamlarına gelir. Terim olarak, Allah Teâlâ’nın peygamber olarak görevlendirdiği kişiyi doğrulamak ve desteklemek için yarattığı, insanların benzerini yapmaktan âciz kaldığı ve olağanüstü olan olaylara “mucize” denir.

“Kur’ân-ı Kerîm’de peygamberlerin Allah tarafından gönderilmiş gerçek elçiler olduğunu kanıtlayan hârikulâde olaylar çok defa âyet (âyât) kelimesiyle ifade edilmiştir. Hz. Sâlih’in dişi devesi (el-A‘râf 7/73), Hz. Mûsâ’nın asâsı ile parıltılı eli (el-A‘râf 7/106-108; Hûd 11/96; el-Kasas 28/31-32, 35), Hz. Îsâ’nın gösterdiği olağan üstü hadiseler (Âl-i İmrân 3/49-50) ve inkârcıların peygamberlerden mûcize talepleri genellikle bu kelime ile anlatılmıştır. Ayrıca beyyine (el-A‘râf 7/73), burhân, sultân (el-Kasas 28/32; en-Nisâ 4/153; Hûd 11/96), hak (Yûnus 10/76) ve furkān da (el-Bakara 2/53) Kur’an’da yer yer mûcize anlamında kullanılmıştır. Hadislerde de peygamberlik delilleri umumiyetle âyet kelimesiyle ifade edilmiştir (a.g.e., “evy” md.).” (Halil İbrahim Bulut, TDV İslam Ans. Mûcize mad.)

İSRA MUCİZESİ

Peygamber Efendimiz sav’in pek çok mucizesi vardır. Bunlardan birisi de İsra’dır.

Allah RasûlününMescid-i Haram’danMescid-i Aksa’ya götürülüşü gece yolculuğu anlamındaolarak bizzat Kur’an-ı Kerim’de zikredilmiştir:

“Kulunu (Muhammed’i) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzıâyetlerimizi göstermek için, etrâfınımübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hak­kıyla görendir.” (17 İsrâ 1).

MİRAÇ MUCİZESİ

Oradan da göklere çıkışı ve Rabbimiz ile görüşmesi ise hem ayetlerde (Necm suresi) hem de hadislerde dile getirilmiş ve bizzat Peygamberimiz (sav) tarafından anlatılmıştır. Bunu yok sayan insanlar vardır ki, onların niyeti hadislerden başlayarak Kur’an’ı reddetmektir. Bu da defalarca dediğimiz gibi yabancıların oyunudur. Dikkatli ve uyanık olmalıyız. Mesela Namaz ibadeti Miraç’ta emredilmiştir. Yani Miracın üç hediyesinden birisidir. Bakın o üç hediyeye:

-“Beş vakit namaz. - Bakara sûresinin son âyetleri, - Ve şirk koşmamak şartı ile ''Lâ ilâhe illâllah" diyen her Müslümanın, imanla ölmesi durumunda sonunda cennete girebileceği müjdesi.”

CENNET VE CEHENNEM YARATILMIŞTIR

Cennet ve Cehennem yaratılmıştır ve halen mevcuddur. Zaten Hz. Âdem (as)’ın kıssası cennet hayatından başlamaktadır.

Ehli sünnetve’l-cemaat’in ortak görüşüne göre Cennet ve Cehennem şu anda mevcuttur. Fakat daha sonra bir gurup bid’at ehli bunu inkâr etmiştir.

Bu temel manayı ifade eden delillerden biri de şu ayettir: “Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için yarışın! (Hadid21)

KERAMET

Kerâmet: Sözlükte; izzet, şeref, iyilik ve güzellik demektir. Terim olarak, bağlı olduğu gerçek semâvî dinin hükümlerine titizlikle uyan, peygamberine gönülden bağlı olan ve Allah’ın sevgisini kazanmış bulunan kimi velî kişiler vasıtasıyla meydana gelen olağanüstü hallere “kerâmet” denir. Tabii ki her şeyde olduğu gibi kerameti da dilerse Allah (cc) yaratır. Bu zaten, ikram manasınadır. Kimi zaman bir insanın hidayetine de vesile olabilir. Zaten bu, nefislerin arzusu ile olmaz. Olursa da bu keramet değildir. Onun için İslâm’ı özünden yaşayan samimi insanlarda zuhur edebilir. Ama bunları büyütüp de keramet için çalışmaya gayret etmek doğru değildir. İnsan bu durumda şeytanın eline de düşebilir.

İrhas: Peygamberlik görevi verilmezden önce peygamberlerde görülen olağanüstü haller olup, daha sonra bu kimsenin peygamber olacağına delil sayılır. Hz. İsa’nın beşikte iken konuşması bu niteliktedir.

Meûnet: Yardım ve kolaylık anlamına gelir. Amelleri, davranışları ve ahlâkı güzel olan bazı mü’minlerde ortaya çıkan olağanüstü haldir. Yüce Allah’ın velî olmayan müslüman bir kulunu, darda kaldığı veya sıkıntıya düştüğü zaman, olağan üstü bir şekilde bu darlık ve sıkıntıdan kurtarmasıdır. (Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, Altınoluk, 106, İstanbul, 1991.)

KABİR AZABI

 “And olsun ki, biz o inkârcılara, cehennem azabından önce daha yakın/daha küçük olan bir azabı da tattıracağız.” (Secde Suresi 21).

Peygamber (sav) Efendimiz namazlardan sonra kabir azabından Yüce Allah'a sığınırdı. Bu hali vefat edinceye kadar devam etti. (Buhari, Cum'a, 986, 996, 998, Cenaiz, 1283; Tirmizi, Cum'a, 514)

Peygamberimiz (sav) Bedir harbinde ölmüş ve kuyulara atılmış olan müşrik liderlere seslenince ve "Seni duyuyorlar mı" diye soran Hz. Ömer'e, "Onlar beni senden az duyuyor değil," cevabını vermiştir. Peygamber (sav) Efendimiz, “kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur,” buyuruyor. (Tirmizi, Kıyamet, 26)

O halde, kabir azabı vardır. Tabii ki iyi kulların kabri de cennet âlemidir.

ÖLEN KİŞİYE OKUNAN KUR’AN

VE ONUN ADINA VERİLEN HAYIRLAR

Bu konuda o kadar net şeyler vardır ki, Allah Rasülü’ne sorulan soruya ve Efendimizin verdiği cevaba bakınız:

Sahâbeden bir kadın, haccetmeyi adadığı halde bunu yapamadan ölen annesinin yerine haccedip edemeyeceğini sormuş, Hz. Peygamber de, “Evet, onun adına haccet. Eğer annenin bir borcu olsaydı onu ödemeyecek miydin? Öyleyse Allah’a olan borcu da ödeyin. Allah’a olan borç ödenmeye en lâyık olanıdır,” demiştir. (Buhârî, “Cezâ’ü’ṣ-sayd” 22, “İ’tisâm” 12).

Buna göre bir kimsenin ardından Kur’an okuma ve hayır verme de ona ulaşacaktır. Ayrıca şu meşhur hadis de zaten çok açık bir delildir:

"İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat." (Müslim, Vasiyyet 14.)

Peygamber Efendimiz (sav) kabirleri ziyaret eder ve onlara selâm verirdi.

HZ. ÂDEM VE İSA (AS)

Hz. Âdem’in (as) babası yoktur. Onunla İsa (as)’ın yaratılışı babasız olma yönüyle birbirine benzer:

“Şüphesiz, Allah katında İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Ki onu topraktan yarattı, sonra ona "OL!" demesiyle o da hemen (ortaya çıkıp) meydana geldi.” (Hz. İsa da Allah’ın dilemesiyle babasız oluşuverdi.) (3 Âl-i İmran 59)

KADER HAKTIR

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “...O’nun katında her şey bir ölçü (miktar) iledir.” (Ra‘d, 13/8); “...Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.” (Furkan, 25/2); “De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez...” (Tevbe, 9/51).

Bu âyetlerden başka Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu, -kulun tercihi ile irtibatlı olarak- dilediğini dalâlette bırakıp, dilediğini hidâyete erdirdiğini, insanların ölümlerini O’nun takdir ettiğini bildiren âyetler de (bk. Zümer, 39/62; Sâffât, 37/96; A`râf, 7/178; Vâkıa, 56/60 vb.) kapsam açısından kâinatta her şeyin belli bir kadere bağlı bulunduğu, bunun da Allah Teâla tarafından belirlendiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Hz. Peygamber (sas) de “Cibrîl hadisi” diye bilinen hadiste, kaderi, iman edilmesi gereken şeyler arasında saymıştır. Bu hadise göre Cebrâil (as), peygamberimize, “İman nedir?” diye sormuş, o da, “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerriyle kadere inanmandır,” (bk. Müslim, Îmân, 1; EbûDâvûd, Sünnet, 15; İbnMâce, Mukaddime, 9) cevabını vermiştir. Ehl-i sünnet âlimleri belirtilen âyetler ve Hz. Peygamberin hadisleri çerçevesinde kader ve kazaya inanmayı iman esaslarından saymışlardır. (DİB, Din İşleri İşleri Yüksek Kurulu Fetvası.)

SIRAT HAKTIR

Rasûlullah (sav) şöyle buyurdular:

“Sırat köprüsünde mü’minlerin şiârı: “YâRabbî, selâmet ver, selâmet ver!” duasıdır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 9/2432)

Allah Rasûlü (sav) o esnâda ümmetinin Sırat’tan geçişini şöyle anlatır:

 “Sırat’tan ilk geçenleriniz şimşek süratiyle geçerler. Sonra rüzgâr gibi, sonra kuşun uçuşu ve bir adamın hızla koşması gibi geçerler. Onları bu şekilde amelleri geçirir. Bu esnâda sizin Peygamberiniz de Sırat’ın başında durur ve devamlı olarak:

-“YâRabbî, selâmet ver, selâmet ver!” der. İnsanların amelleri kendilerini Sırat’tan geçiremez hâle gelinceye kadar bu durum böyle devam eder. Hatta bir kişi gelir, yürümeye güç yetiremez de sürünerek gitmeye çalışır. Sırat’ın iki tarafında asılı çengeller vardır. Bunlar emrolundukları insanları yakalamakla vazifelidirler. İnsanların bir kısmı bu çengeller tarafından tırmalanmış ve yaralanmış vaziyette kurtulur, bir kısmı da cehenneme atılıverir.” (Müslim, İman, 329)

AHİRET VE HESAP

Evet, işte, ölümden sonra diriliş haktır. Hesap ve sonuç haktır.

“Yine onlar, hem sana indirilene hem de senden önce indirilenlere iman ederler. Âhiret gününe ise yakînen inanırlar.” (2 Bakara 4)

 “Onlar, kendilerinin Rablerine kavuşacaklarını ve günün birinde O’na döneceklerini kesinlikle bilen kimselerdir.” 2 (Bakara 46).

Allah hidayet versin. Ayaklarımızı kaydırmasın. Gaflete düşürmesin.

Rabbimiz Cennet ve Cemalinin seyrinde buluştursun."Sapmaktan ve saptırılmaktan Allah'a sığınıyoruz."(EbûDâvûd, Edeb 103)