Halkların birçok devrime imza attığı bilinen bir gerçek…

Fransız İhtilali, Bolşevik İhtilali ve İran Devrimi, bu kabil inkilabatın özgün örneklerinden başta gelenleri…

Bu devrimlerde halk, statükoyu sallamış, kan ve can pahasına o günün iktidarlarını tepetaklak etmişti.

15 Temmuz, şekli planda bunlardan hiç biriyle benzeşmiyordu. Zira ilk kez, halkın iktidarına yönelen bir kalkışma yine halkın direnişiyle karşılaşıyordu.

Bu direnişi benzersiz kılan, şüphesiz ki, sadece bu yönü değildi.

Halk, kendi iktidarına sahip çıkmak adına sokaklara çıkarken esasen küresel güç odaklarıyla da aleni bir savaş içerisine girmişti.

Yani bu direniş, uluslararası şer odaklarının, diğer bir deyişle emperyalist güçlerin, bütün farklılıklarını bir kenara koyarak ittifak etmesi sonucunda, kurmak istedikleri düzeni yıkan, altüst eden bir mahiyet arz ediyordu.

 *

İşte bu yönüyle de 15 Temmuz direnişi emsalsizdi, benzersizdi.

Halk, sadece görünen yıkım güçlerini değil, bunların asıl destekçisi olan perde gerisindeki ahlaksızlık konsorsiyumunu da yenmişti.

Bu direnişi benzersiz kılan mühim unsurlardan birisi de, silaha karşı salt çıplak elin zaferi olmasıydı.

Bayrak sopalarını, tankların egzoz borularına tıkanan kazakları, levyeleri saymazsak eğer, silah olarak addedilebilecek maddi bir nesne en küçük bir şekilde dahi rol almadı.

Savaş uçakları, tanklar, helikopterler, irili ufaklı, kısa-uzun menzilli tüfekler, bombalar ve daha bir sürü ölüm makinaları, sadece ve sadece çıplak elle etkisiz hale getirildi.

 *

İnsanlar, vücutlarını tanklara, kurşunlara ve bombalara siper ederek, durdurdular meşum ve menfur bir kalkışmayı.

 *

F16 uçağına levye fırlatarak, tarlalarındaki ekinlerini yakmak suretiyle uçakların görüş alanını kapatarak ve yine araçlarını, iş makinalarını uçak pistlerine sıralayarak, düşman uçaklarını iş göremez hale getirerek durdurdular o meşum ve menfur kalkışmayı.

 *

Tanklara ve uçaklara eliyle “gel gel” diyen, yağdırılan kurşunların üzerine zerre kadar korkmadan yürüyen, patlayan bombalardan kaçmak yerine sesin geldiği tarafa koşarak giden mübarek insanlar, bütün dünyanın şaşkın bakışları arasında durdurdular o meşum ve menfur kalkışmayı.

Bütün dünya öyle sanıyordu ki, olup biten bu akıllara durgunluk veren hadiseler, sadece filmlerde ve romanlarda olur…

Hatta filmlerde ve romanlarda bile bu denli sofistike bir kurgu olmazdı.

En azından filmin yahut roman kahramanlarının elinde karşı tarafı acze düşürecek silah yahut imkânlar bulunur ve bu vesile ile izleyicinin muhakeme idraki bir mantık üzre motive edilir…

Oysa bu şanlı direnişte bahsi edilen unsurlar da yoktu.   

 *

Şu bir gerçek ki, eğer elimizde görsel materyaller, videolar, fotoğraflar, sesler olmasa, gelecek nesillerin, 15 Temmuz direnişini bir masal ve efsane vasfıyla değerlendirmesi herhalde ki, kaçınılmaz olacaktı.

Rasyonaliteyi böylesine altüst eden bir hadiseydi 15 Temmuz direnişi ve kelimenin tam manasıyla alnından öpülesi bir Ahlak İsyanı idi.

15 Temmuz Ahlak İsyanı, masalları ve efsaneleri acze düşüren ve bir anlamda onları ikinci sınıf metinler haline getiren bir mücadelenin ta kendisiydi.

 *

Tarihin, hayretle, minnetle ve saygı ile anacağı muhteşem ve şanlı bir ‘Ahlak İsyanı’nı ete kemiğe büründürenlere selam olsun…

Allah, bu aziz millete bir daha böylesine acı ve felaket yaşatmasın.

Bir daha böylesine hain ve aşağılık mahlûklara fırsat vermesin ve bugünleri unutturmasın!

Zira unutan hüsrandadır!

15 Temmuz şehitlerini rahme ve minnetle anıyor, gazilerimize şükranlarımızı arz ediyoruz...