Şöhretin cazibesi insanları sarmış sarmalamış durumda. Yapılan güzelliklerin alenileştirilmesi ve tüm özel yaşamın sosyal medya unsurlarında sergilenmesi günümüz yaşamının standardı oldu.

İnsanların niteliği ve üretkenliği takipçi sayısıyla ölçülmekte. “Eskiden” ifadesi çok sevimli gelmeyebilir gençlere. Fakat kıyas yapmanın kaçınılmaz alanı da eski ve günümüz. Elbette değişim olacak fakat değişim, değerlerin erozyona dönüşmesine sebep oluyor maalesef.

Sağ elin verdiğini sol el görmeyecekti. Aslında iyiliğin kalitesinin korunması amaçlanmıştı bu öğreti ile. İyiliklerin gizliliği onlar için bir antivirüs uygulamasıydı. “Yap bir iyilik at denize, balık bilmezse halik bilir” sözü de iyilik yapanın psikolojisine yönelik bir motivasyon unsurudur.

İyiliğin iki yönü bulunmaktadır. İyiliği yapan ve iyilik yapılan. Her ikisi de esasında imtihanda. Fakat asıl imtihan sahibi iyiliği ve güzelliği şöhretin mezesi yapmak isteyen iyilikseverlerdir.

Sosyal medya, güzelliklerin paylaşıldığı alan olarak da ifade ediliyor. Bir yönüyle iyiliklerin yayılması ve yaygınlaştırılması bakımından doğru bir yaklaşım. Sosyal medyada paylaşılan o kadar faydalı, güzel etkinlikler var ki çevremizde kötülere ve kötülüklere yer olmaması lazımdı.

İşin aslı öyle mi? Maalesef hayır, çünkü pirenin deve yapıldığı bir süreç yaşanmakta.

Sanal arkadaşlıkların ve sanal iyiliklerin devrinde yaşıyoruz. Arkadaşın nefesinin sıcaklığı hissedilmiyor. Salonlarda yaşanması gereken heyecan yaşanmıyor. Sokaklarda hal hatır sorma eyleminden uzaklaşıldı. Herkes kendi çapında şöhretin peşinde. Herkes kendi sosyal çevresinin fenomeni olmuş durumda.

Aile fertleri sadece duvarlarla çizilen sınırın içerinde fiziken durmakta. Ruhen ve fikren dünyanın dört bir yanını bir saate sığdıran bir neslin üyeleri olduk maalesef.

Anne evladından habersiz, evlat kardeşlerinden ve ailesinden bihaber. Önce evlerdeki iletişimin niteliğini artırmakla başlanmalı, birlikte yemek yiyerek, birlikte ziyaretler yaparak, birlikte alışverişe giderek besmele çekilmeli.

Hüznü ve sevinci birlikte yaşayacağımız anların süresini ve sayısını artırarak işe koyulmalıyız. Toplum olarak birlikte olduğumuzda güçlendiğimiz bir gerçek. Her ne kadar bireyselliği önemsiyorsak da esasında bireysellikten mutluluğun zirvesini yaşıyor da değiliz.

Sosyal medyadan kaçmak ve teknolojiyi kullanmamak nerdeyse imkânsız. Sosyal medya ve teknoloji gelişimimizin bir aracı olsun. Mutluluğumuza ve hüznümüze sosyal medyadaki süreçler tesir etmesin. Gerçek hayat ve gerçek eylemler nihai hedefimiz olsun. Şöhretin yıkıcılığının farkında olarak işi nefis yarışına indirgememek durumundayız.

Dün var olduğundan beri bir yanda şöhret bir yanda haset ve kıskançlık var olmuştur. Fakat unutulmamalıdır ki iyilik ve iyiler her daim kazanan cephesinde yerini almıştır.

Bir de yapılan her davranışın ve hayatın her anının sosyal medyada paylaşılması alışkanlığı gözden geçirilmeli. İnsanın özeli mutlaka olmalı ve her anı insanlara servis edilmemeli.