KPSS skandalı sonrası gözümüzün önünde ilginç bir linç kampanyası yaşandı.

Malumunuz, KPSS skandalı patlar patlamaz Cumhurbaşkanı Erdoğan meseleye el koydu. Anında, Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirdi. Savcılık, MASAK gibi kurumlarca hızlıca soruşturma başlatıldı. ÖSYM Başkanı Halis Aygün, hızlı bir şekilde görevden alınarak yerine Prof. Dr. Bayram Ali Ersoy atandı. Halen, Aygün’ün göreve başladığı 2018 yılından itibaren sınavlar didik didik inceleniyor.

Normal şartlarda, Başkanlık Sistemi’nin de faydasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devleti bu kadar hızlı bir şekilde harekete geçirmesi alkışlanması gerekirken, ne oldu? 28 Şubatçı fondaş medya, milli manevi hassasiyetlerini öne çıkararak Prof. Dr. Bayram Ali Ersoy’u hedefe koydu.

Sormak gerekmez mi, kul hakkına en fazla riayet edilmesi gereken bir kurumun başına Allah korkusu olan, manevi hassasiyetleri güçlü ve atandığı kuruma uygun donanıma sahip bir isim olan Ersoy’un atanması niçin fondaşları rahatsız etti?

Gelelim meselenin arka planına…

Öncelikle FETÖ’nün her türlü sinsiliği yapabilecek bir şer şebekesi olduğunu peşin peşin söyleyelim.

Yani KPSS’de tıpatıp aynı soruların çıkmasının dışında, MASAK incelemesinin ardından şu ana kadar bilmediğimiz başka sinsi FETÖ tezgâhının çıkması hiçbirimizi şaşırtmaz. Çünkü FETÖ virüsü hâlen cirit atıyor. Her gün yeni kripto hainler ortaya çıkıyor.

KPSS’deki ‘görünen’ skandal ise bir ‘Soru çalma’ değil, ‘Soru çakma’ olarak nitelendiriliyor.

İddia o ki, bilerek isteyerek bu skandalın oluşması için özel bir kurgu yapılmış. Bu sayede KPSS’ye giren milyonlarca gencin zihnine adalet ve liyakat konusunda şüpheler düşürülmüş. Ersoy’a manevi hassasiyet lincinin arkasında da bunun pekiştirilmesi çabası var.

Görüştüğüm isimler, FETÖ’nün, bir suiistimal gerçekleştirdiğinde bunun anlaşılmaması için kamufle yöntemine gideceğini, son KPSS sürecinde ise ‘soruların birebir aynı bırakılarak adeta bu işin ortaya çıkmasının amaçlandığına’ dikkati çekiyor.

Peki böyle bir ‘bürokratik kalkışma’nın arkasında nasıl bir amaç olabilir?

Önümüzde 2023 seçimleri var. 6+1’in seçim stratejisi Türkiye’nin geçmişini bilmeyen, son 20 yılda nereden nereye geldiğini yaşı itibariyle kıyaslayamayan ilk kez oy kullanacak gençlerde umutsuzluk oluşturmak.

Bu konuda hemfikirizdir sanıyorum.

Bu umutsuzluğu da hâlihazırda küresel gelişmeler sebebiyle yaşanan ekonomik daralma, istihdam gibi temel problemleri zihinlerde köpürterek yerleştirmek istiyorlar.

KPSS skandalının ardından yürütülen ve yine umutsuzluk aşılayan fondaş medyanın ve CHP trollerinin başını çektiği sosyal medya kampanyası, provokasyonun başarıya ulaştığını gösteriyor. Bürokrasideki kaynaklarım, 2023 seçimleri yaklaştıkça bu tür kamikaze saldırıların daha da artacağına vurgu yapıyor.

Peki kim yapacak bu saldırıları? Kamudaki 28 Şubat artığı kadrolar!

Önceki yıllarda Sağlık Bakanlığı’nda Tıbbi İlaç ve Eczacılık Kurumu’nda ilaçlara onay veren bilim kurullarının 28 Şubat döneminde atanan 20-25 yıllık isimlerden oluştuğunu yazmıştım. O yazılardan sonra küresel ilaç firmalarının lobileriyle iş tutan bürokrasi büyük ölçüde temizlenince yerli ilaç üretimi konusunda daha hızlı adımlar atılır hale geldi. O kadrolar bitti mi peki? Cevabı daha sonra…

Bürokraside seçim sürecine gidilirken işleri yavaşlatan kliklerden sıkça şikâyet alıyorum. Örneğin Türkiye’de muhtaç ve yaşlı insanlara yapılan bazı sosyal desteklerin hükümetin, ilgili bakanlığın hızlı bir şekilde icraat yapılması iradesine, bütçesinin ayrılmasına rağmen kimi müdürlerce keyfi olarak geciktirilen basit imzalar yüzünden, bu desteklerin günlerce, haftalarca hatta aylarca bekletildiği ve yenilenmediği, o süreçte yardıma, bir tas sıcak çorbaya muhtaç yaşlı insanların perişan olduğunu duyuyorum.

28 Şubat artığı kadroların son icraatı ise bugün gazetemizin manşetinde…

Ezher Üniversitesi ve Medine İslâm Üniversitesi gibi üniversitelerin mezunlarına denklikleri 6 yıldır hiç problem çıkarmadan verilirken son 4 aydır lisans tamamlama şartı getirilmiş.

Ne oldu da YÖK, 6 yıl aradan sonra tekrar Ezher ve Medine İslâm üniversitelerinin diplomalarının denkliği için lisans tamamlama istemeye başladı? Hatırlarsanız, benzer bir süreç 28 Şubat’ta da işletildi. Önce ders şartı getirildi, akabinde diplomalar iptal edildi. Bugün girişilen uygulamanın bir tık sonrası 28 Şubat’ta olduğu gibi diplomaların tanınmasının iptali mi olacak?

Soruyorum, bugün YÖK’te 28 Şubat döneminde katsayı zulmünün pekişmesini sağlayan, başörtüsü yasağının katmerli uygulanması için üniversiteleri sıkıştıran, binlerce insanın fişlenerek hocaların üniversitelerden atılması için canhıraş çalışan kadrolardan kaç kişi göreve devam ediyor?

AK Parti 2002’de iktidar olduktan sonra YÖK’te ve diğer kurumlarda Batı Çalışma Grubu emriyle gerçekleştirilen fişlemelerin tutulduğu klasörlerin ve o klasörleri tutan kişilerin akıbetinin ne olduğunu da merak ediyorum örneğin!

Dönelim ÖSYM’ye… Soruyu bir daha soralım.

Ekim ayındaki KPSS’ye daha fazla aday girecek. Milyonlarca gencin umudunu bağladığı KPSS’de yaşanacak yeni bir krizin hükümete nasıl bir tepki oluşturacağını az çok tahmin ediyorsunuzdur.

Bürokrasiye yapılan kritik müdahaleleri önlemeye çalışan, Prof. Dr. Ersoy’a saldıran fondaş medya, seçim sürecinde işlerine yarayacak, ‘Bay Kemal’in tehditleri gölgesinde iktidarın atadığı milletin evladı bürokratları sindirmeye çalışan 28 Şubat artığı bürokratları korumaya mı çalışıyor?

Zira, AK Parti 21. yılını kutlarken, milletin seçtiği iktidar 20 yıldır göreve devam ederken 28 Şubatçı kafaların bürokraside halen üst düzeyde görev yapabiliyor olmasının akılla mantıkla izahı yok.

Niye yok?

Çünkü millet, Recep Tayyip Erdoğan’ı 2014’e kadar Başbakan, sonrasında Cumhurbaşkanı olarak seçerek sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yetki ve görev vermedi. Aynı zamanda verdiği oyla, tüm bakanlara da üst düzey bürokrasiye de “Benim duygu ve düşüncelerime, inancıma, değerlerime saygılı iş yap. Tıpkı benim sandıkta yaptığım gibi inancıma, hakkıma, hukukuma saygı göstermeyeni de devletin dışına at” emrini verdi.

YÖK’ün, ÖSYM’nin ya da diğer kurumların başına mevcut iktidar tarafından atanan insanlara, kimi görevde tutup, kimi alacağını illa Cumhurbaşkanı Erdoğan mı söyleyecek?

Bu görev için yeniden Cumhurbaşkanı’ndan talimat almanıza gerek yok. Bugüne kadar milletin emrini yerine getirmemişseniz siz de tarihin çöplüğüne atılan 28 Şubat zihniyetinin bir parçasısınız demektir.

Yönettiğiniz kurumlarda siz milletin hayatını iyileştirmeye, kolaylaştırmaya çalışırken buna engel olmaya çabalayanların kim olduğunu, hangi odaklara hizmet ettiklerini de illa biz mi söyleyelim?