Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… O’na sonsuz derecede hamdolsun, sevgili Rasülüne de salât ve selâm olsun.

O’nu sevmek ne güzel! Bu sevgiye ulaşmak için O’nun Habibi olan Muhammed Mustafa Efendimize de severek ittiba etmek ne eşsiz. Zaten Allah sevgisine ancak böyle ulaşılır. O, kul örneğidir. Bu gerçekleri bildiren ayet-i kerimelere bir bakalım:

(Rasûlüm), de ki: “Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” Âl-i İmran 31.

“Andolsun ki, Allah'ın peygamberinde, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü uman ve Allah'ı çokça ananlar için güzel bir örnek vardır.” 33 Ahzâb 21.

Şüphesiz ki Kur’an bize, peygamberlerin duâlarından örnekler verir. Bundaki hedef bizleri de bu ve benzeri dualara yönlendirerek kulluk şuurumuzun hayata geçmesine sebep olmaktır. Ayrıca en başta Fatiha suremizde de Rabbimizin öğrettiği dualar bizim için adeta can damarıdır ki, bunun da nice örnekleri Kur’an-ı Kerim’de mevcuttur.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz ise en güzel kul örneği olarak, hayatının her noktasında Allah’a yakınlığın en güzel belirtisi olan, dua manasını bizzat hayata geçirmişlerdir. Adeta 24 saatini dolduran bu dualar da bizim için bulunmaz bir servettir. Rabbimiz Celle Şânühû, bizleri bu güzelliklere yönlendirip iman ve ibadet hayatımızın Peygamberimize benzemesini lütfeylesin! İşte bu, en büyük kazanç ve servettir.

DUÂNIN MANÂSI

DUÂ: Yönelmek, istemek, boyun eğmek… El açmak, boyun bükmek… Acziyyetini itiraf etmek… Muhtacım, zayıfım, kapına geldim demek…

Şüphesiz ki kulu Allah’a en yakın eden duadır. İçten geldiği gibi kulun O’na halini arz etmesi, derdini aktarıp deva istemesi, dil ile anlatılacak bir hadise değildir. Hele zor zamanlarda her türlü şekilde el ve gönül açarak hatta secdelere kapanarak yalvarıp yakarması bambaşka bir duygudur. Bu sebeple her türlü ibadet de duaya dâhil olur. Zaten salât diye zikrettiğimiz namazın da bir anlamı duadır. Hatta denilebilir ki, duânın en anlamlı ve şekillenmiş hali ‘namaz’dır. Zaten okunan sure ve dualarda bizzat dua da vardır. Onun için namazdan mahrum olanlar, gerçek duadan da mahrum olurlar ki bu, büyük bir kayıptır.

“Dua kelimesi; “Çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” manâsında da‘vet ve da‘vâ kelimeleri gibi masdar olup, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vâki olan talep ve niyaz” anlamında isim olarak da kullanılır. Ayrıca Allah’a sunulacak talepleri sözlü veya yazılı olarak dile getiren metinlere de dua denilir. İslâmî anlamda ise Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tazîm duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesini ifade eder. Arapçada kullanıldığı edatlara göre bir kimse için hayır duada veya bedduada bulunmak manâlarını da taşır.

ALLAH’A HÂL ARZ ETMEK

Duanın ana hedefi insanın Allah’a halini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua, kul ile Allah arasında bir diyalog anlamı taşır. Bunun gerçekleşmesi için önce Allah insanı kendi varlığından haberdar etmiş, insan da varlığını benimsediği bu yüce kudret karşısında duyduğu saygı ve ümit hisleri sebebiyle, kendisinden çok daha üstün olan, eşi-benzeri bulunmayan Rabbi ile irtibat ihtiyacını duymuştur. Dua böyle bir irtibat neticesinde insanın bir taraftan kendi ihtiyaç ve eksiklerinin telâfisini, diğer taraftan daha mükemmele ulaşmasını hedefleyen bir diyalog vasıtasıdır. Bir başka söyleyişle dua sınırlı, sonlu ve âciz olan varlığın, sınırsız ve sonsuz Kudret Sahibi ile kurduğu bir köprüdür. Bu sebeple insan tarihin hiçbir döneminde duadan uzak kalmamıştır.

Duanın kabulü için şart olmamakla birlikte uygulamada bazı şeklî unsurlar gözetilmiştir. Bunlar daha çok zaman, mekân ve dua şekilleriyle ilgilidir. Dua her yerde yapılabildiği halde tarih boyunca çeşitli dinlerde dua için özel mekânlar tespit edilmiş veya buralarda dua etmenin daha etkili olacağı düşünülmüştür. Dua ve ibadetlerin cemaatle yerine getirilmesi amacıyla yapılan mabedlerin de önemli bir yeri vardır.

Asıl ve en yaygın olanı yalvarıp yakarmadır. Bu tür duada insan, bir kötülükten kurtulmayı veya bir iyiliğe kavuşmayı diler. Diğer bir tür de, şükür ve hamdetmedir. Bu ise kabul ettiği bir dilek ve istekten dolayı Allah’a üstün vasıflarını sayarak yüceltmektir. Şükür ve hamd genelde yalvarış duasının başında yer alır.” Osman Cilacı, TDV Ans. Dua Md.

Daha sonrasında ise Peygamber Efendimize salât ü selâm edilir ve dilekler, temenniler, muhtaçlıklar Âlemlerin Rabbinden niyaz edilir. Duâ sonunda yine Allah’a hamd ve Rasülüne salat ü selâm vardır.

İstek ve temenniler konusunda şu hadis-i şerif bize çok güzel bir örnektir:

"Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabb'inden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin." Tirmizî, Daavât 149.

KUR’AN-I KERİM’DE DUÂNIN ÖNEMİ

Bazı ayet-i kerimelerde duânın önemine şöyle işaret buyurulur:

“Eğer yalvarıp yakarmanız (ibadet ve kulluğunuz olmasa) Allah size niye değer versin ki?” 25 Furkan 77.

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin ki duanızı kabul edeyim.” 40 Mü’min 60.

“Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez.” 7 A‘râf 55.

“Kullarım sana Beni sorduklarında, (bilsinler ki) Ben onlara çok yakınım. Bana dua edenlerin dualarını kabul ederim.” 2 Bakara, 186.

HADİS-İ ŞERİFLERDE DUÂNIN ÖNEMİ

Hz. Ömer (r.a) böyle bir duadan çok büyük sevinç duymuş ve bunu şöyle dile getirmiştir:

“Allah Rasûlünden (a.s.) umre için izin istedim, izin verdi. Sonra şöyle buyurdu:  “Kardeşim! Bana dua etmeyi unutma!” Ya da şöyle dedi: “Ey kardeşim! Bizi de duana ortak et!”

Bana, benim için, dünyalara değer bir kelime söyledi ve ben sevindim.” Tirmizî, Daavât 109.

Ebu’d-Derdâ (r.a) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Kardeşinin gıyabında duâ eden hiçbir mü’min yoktur ki melek de: “Bir misli de sana olsun” demesin.” Müslim, Zikr 86, 88; Ebû Dâvud, Salât 364.

Evet, duâ. O ne güzel! O kapı açılmışsa bir kimseye, ne mutlu ona. Daim duâdadır o. Daim Rabbi dinliyor onu:

“Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

“Kime duâ kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah’tan talep edilen (dünyevî şeylerden) Allah’ın en çok sevdiği afiyettir. Duâ, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musîbet) için faydalıdır. Kazayı sadece duâ geri çevirir. Öyle ise sizlere duâ etmek gerekir.” Tirmizî, Daavât 112.

 “Dua ibadetin özüdür.” Tirmizî, Da’avât 1.

Kim, Allah Subhanehuya dua etmezse, Allah, o kimseye gazap eder!” İbni Mace 3827, Tirmizi 3595.

Kuşkusuz ki, Rabbimiz Tebareke ve Teâlâ çok hayâlıdır ve çok cömerttir. Kulu O’na ellerini kaldırdığı vakit onu bomboş ve nasibsiz olarak geri çevirmekten hayâ eder.” Ebu Davud 1488, İbni Mace 3865, Tirmizi 3789.

DUÂNIN USÜL VE ÂDÂBI

-Duaya Eûzü Besmele, Allah'a Hamd ve Peygamber Efendimize salât ve selâm edilmeli.

-Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmeli.

-Eller semaya açılmalı ve dua sonunda yüze sürülmeli.

-Esmâ-i Hüsnâ ile dua edilmesi tercih edilmeli.

-Mübarek gün ve gecelerde ve hadis-i şeriflerde tavsiye edilen anlar kaçırılmamalı.

-Samimiyetle ve içten gelerek yapılmalı.

-Rabbimizin her şeye Kadir olduğu bilinmeli.

-Kabul olacağına inanılarak dua edilmeli.

-Kabul et Ya Rabbi gibi kesin sözlerle yapılmalı.

-Duada ısrarcı olup vaz geçilmemeli.

-Ümidini kesmeden devam etmeli.

-Özellikle yalnız ve duygulu zamanlarda ağlayarak dua etmeli.

-Yine uygun hallerde secdeye kapanarak dua etmeli.

-Duada Allah Rasûlünden gelen sahih dualar tercih edilmeli. Ancak durumuna göre kul, içinden geldiği şekilde istek, arzu ve ihtiyaçlarını Rabbine arz etmeli.

-Rahat zamanlarında dua etmeli ki, zor zamanlarda duâsı makbul olsun.

HAMD, SENÂ VE SALÂT-Ü SELÂM

Şüphesiz ki Hamd ve Senâ derken Fatiha Sûresi gelecek aklımıza. Zaten onun önemine binaen günde 40 defa okuyoruz namazlarda. Nafileler de olursa daha fazla okuruz. Duada önce hamdetmek gerektiğine göre bu suredeki anlamlar çok güzel tabii ki bizlere. Hele ilk ayetini mutlaka dememiz gerekir:

“Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.”

Fatiha Suresi hamd, sena ve dua ile devam eder. Zaten duaların sonunda “Fatiha” dendiği için cemaat ya da kişiler onu okuyarak duayı tamamlamış olurlar.

Fudale bin Ubeyd (r.a) şöyle dedi:

Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz duâ edeceği vakit, Rabbine hamd ve sena ile başlasın! Sonra Nebi sallallahü aleyhi ve selleme salât etsin! Sonra dilediği şeyi istesin!” Tirmizi 3708; Ebu Davud 1481; Ahmed bin Hanbel Müsned 23937; Nesai 1284.