Biz keyfiyete talibiz, kemiyete değil.

Bizim sayısal çoklukla, nicelikle işimiz olmaz, olmamalı; ihtiyaç duyduğumuz şey öncelikle ve öncelikli olarak niteliktir.

Şayet yükseleceksek nitelik üzerinde yükseleceğiz. Batacaksak niteliksizliğimiz yüzünden batacağız.

Biz niteliksiz yığınları tercih etmektense, nitelikli azınlığı yeğleriz.

“Nice az topluluklar vardır ki,...” diye başlayan İlahî sözün anlam dünyasına, muhatapları arasına girmek olmalı derdimiz.

Aslolan, özünde nitelik potansiyeline sahip insanın niteliğini ortaya çıkarmak ve artırmaktır.

İnsana insan olduğu için değer vermektir.

İnsandaki iyi ve güzeli ortaya çıkarmaktır.

İnsan iyiyse bulunduğu yeri güzelleştirir; kötü ise çirkinleştirir.

Kaliteli insan her nerede olursa olsun bulunduğu yere değer katar.

Kalitesiz insan ise, nerede bulunursa bulunsun, çapsızlığını oraya taşır, bulunduğu yeri değersizleştirir.

Yaşadığımız tüm sıkıntıların temelinde kalitesiz insanların olmaması gereken yerde arzıendam etmesi yatıyor.

Ayakların baş, başların ayak olma hâli...

Mesele ‘oturduğumuz koltuğa, bulunduğumuz makama değer mi katıyoruz yoksa oradan güç devşirip, değer ve kıymeti oralardan mı bekliyoruz’ meselesidir.

Nitelikli gözüken ama çapsız kimseler, aradaki açığı hamasetle doldurur.

Bu tiplerin derdi, olmak değil görünmektir; yapmak değil yıkmaktır; bir değer üretmek değil, değerleri tarumar etmektir.

Bu tipler konuştukça alkış almalarından, bağırdıkça tıklanma sayılarının artmasından, ölçüsüz davrandıkça takipçi sayılarının artmasından kendilerine değer ve kıymet devşirirler.

Bu niceliksel veriler olmayınca kendilerini değersiz görürler.

Kaliteli olmak da, kalitesiz olmak da bulaşıcıdır.

Kaliteli olan insanlar kendi evsafında insanları kendisine çeker; kalitesiz olanlar ise kendi evsafındakileri...

Hayata dair şikâyet ettiğimiz her ne var ise ya kendi niteliksizliğimiz yüzündendir ya da nitelikten arınmış insanlar sebebiyledir.

Hayatı güzelleştirmek adına, işte tam da bu sebeple, niteliksiz kimseleri nitelikli yerlere getirmemek, orada tutmamak gerekir.

Ehliyet ve liyakat sahiplerinin önü açılmalı; hamaset köpürten çığırtkanlara ise fırsat verilmemelidir.

Durum tersi olursa ortaya çıkan olumsuz sonuçlardan şikâyet etmeye hakkımız olmaz.

Şayet meydan çapsızlara kalırsa nitelikli sonuçlar beklemeyelim.

Niteliksiz öğretmen, eğitimi ve öğrencilerini harcar; kalitesiz doktor, sağlığa ve hastalarına kıyar; vasıfsız hâkim, adaleti ve insanları mahveder; trollüğe soyunan gazeteci, toplumu yanlış yönlendirir; çapsız yönetici, yönetimi altındaki kimselere zulmeder.

Neye talipsek sonuç buna muadil olacaktır.