İspanya Sosyalist İşçi Partisinin bir üyesi ve bir dönem de İspanya Dışişleri Bakanlığı yapmış, halihazırda da Avrupa Birliği’nin en üst düzey diplomatlarından biri olan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, geçen hafta AB’nin yeni diplomatlarını eğitmek için hayata geçirmiş olduğu diplomasi akademisinde öyle bir laf etti ki, hem kendisi hem de temsil ettiği kurum yoğun eleştirilere maruz kaldı.  

Aslında bu eleştirilerin yersiz olduğunu söylemek de mümkün değil. Zira sözde “eşitlik, özgürlük, insan hakları, demokrasi, din, inanç ve ifade özgürlüğü” gibi fiyakalı değerler üzerine kurulu olan AB’nin tepesindeki birisinden tüm bunların halefinde olan “ırkçı”, “sömürgeci”, “ayrımcı” ve en önemlisi “aşağılayıcı” sözler sarf etmesi kabul edilebilir bir durum değildir.

Peki Borrell ne mi demiş?

" Avrupa bir bahçedir. Biz bir bahçe kurduk. Her şey işliyor. İnsanlığın inşa edebileceği, siyasi özgürlük, ekonomik refah ve sosyal uyumun en iyi birleşimidir. Dünyanın geri kalanı ise tam olarak bir bahçe değil. Dünyanın geri kalanının çoğu bir ormandır ve orman bahçeyi istila edebilir. Bahçıvanlar onunla ilgilenmeli ancak duvarlar örerek bahçeyi koruyamazlar. Güzel, küçük bir bahçenin duvarlarla çevrilmesi, ormanın içeri doğru yayılmasını önlemek için çözüm olmayacak.

Çünkü ormanın güçlü bir büyüme kapasitesi vardır ve duvar asla bahçeyi korumak için yeterince yüksek olmayacaktır. Bahçıvanlar ormana gitmek zorunda. Yani Avrupalılar dünyanın geri kalanıyla çok daha fazla meşgul olmak zorundalar. Aksi takdirde, dünyanın geri kalanı bizi farklı yol ve araçlarla istila edecek. Evet, bu benim en önemli mesajım: Dünyanın geri kalanıyla çok daha fazla meşgul olmalıyız."

Evet, yanlış okumadınız. Bir değerler projesi olan AB’nin tepesindeki, dış ilişkiler ve güvenlik politikalarının emanet edildiği zat bunları, hem de AB’nin muhtelif kademelerinde görev alacak yeni diplomatlara verilen bir eğitimde sarf ediyor.

Ama sadece bu kadar değil. Zira Borrell’in yukarıdaki sözleri tahmin edileceği gibi İngilizce’den tercüme edilmiş şekli. Metnin orjinalinde ise ormanı ifade etmek için “Forest” kelimesi değil daha da vurgulamak için “Jungle” kelimesi kullanılmış. Yani normal bir orman değil, balta girmemiş olanından...

Görüldüğü üzere Borrell öyle bir kafa yapısına sahip ki, kendi ülkesi olan İspanya’nın da yer aldığı Avrupa coğrafyasını ve muhtemelen ABD ile Kanada’yı da kapsayan Batı bloğunu medeni bahçeye benzetirken, kalan tüm bölgeleri ise iflah olmaz, gayri medeni balta girmemiş ormanlara benzetmiş. Ne diyelim dervişin fikri ne ise zikri de odur.

Şimdi anladınız mı AB’nin niye Suriyeli mültecilerin topraklarına geçmesini engellemek için kara sınırlarına geçilmez yüksek duvarlar ördürttüğünü ve denizlerden geçiş olmasın diye de Yunan Sahil Güvenliği’nin mültecileri geri iterek, boğulmalarına sebep olmasına rağmen bu insan hakları ihlallerini görmezden gelip pohpohladığını?

Borrell bu sözlerden sonra hala görevinde kalabilir mi bilemiyoruz. Kendisini AB’nin içindeki kalabilmiş sağduyulu, demokrat ve özgürlükçü kişilere havale ediyoruz.

Borrell vakası aslında AB’nin kendisiyle yüzleşmesi için de bir fırsat olmuştur.

Bakalım bu fırsat nasıl kullanılacak?