Sadece dönemlerine değil, bugüne ve açık olarak görünüyor ki yarına da ışık tutmaya devam edecek olan İbn Haldun ve Machiavelli gibi iki şahsiyeti aynı noktada buluşturan düşünce; zayıfları ortadan kaldırmanın yaptığı tek şeyin güçlüleri daha da güçlendirmek olduğudur…

Bir de Georges Balandier’in çok önemli bir ikazını paylaşıp başlıktaki kastıma geçeyim; “Düzeni tesis eden şey aynı zamanda onu tehdit eder.”

Yani ölçüye uyulduğunda imar eden şey, ölçü kaçtığında imha etmeye başlar… 

Bugünlerde çok daha fazla dikkatimi celbeden ve karşılığı ise gelecek adına kaygı ve üzüntü alan değer yitimleridir…

Çok olması gereken ahlak, inanç, dürüstlük, merhamet, vicdan ve daha nicesinden çok belirgin azalışları fark etmeyenler ancak onları azaltan girdapta sürüklenenler olmalı…

Toplumu imar eden değerlerden azalanların çoğalttıklarının ise çürümeyi işaret eden yalancılık, müfterilik, şiddet, vicdansızlık ve ahlaksızlık ile ilgili olduğunu ifade etmeye gerek bile olmamalı…

Pandemi, savaşlar ve onun iç siyasette ve ekonomide tetikleri ile bozulan dengelerin iyileri değil de kötüleri çoğalttığını görmek, “Zor zamanlar dayanışmayı artırır” sözüne muhalif olarak ilerlemeye devam ediyor…

Gülümsemenin, memnun olmanın temel dinamikleri bile şaşmış durumda…

İktidar hevesi, içinde bulunulan geminin batışına bile sevindiren bir körlüğün sebebi…

Toplumu ayakta tutan en önemli şeylerden biri elbette ticaret ve paradır; hele de kapitalist bir sistemde ve konfora alışmış bir toplumda yaşıyorsanız…

Fakat ticaretin ahlakı bozulduğunda, para insanın merhametini esir aldığında da bir o kadar yıkıcıdır…

Lüks ve şiddet ilişkisinin maddi ve manevi sahada ne denli tahrip edici olduğunu tekrar hiç kimsenin test etmek isteyeceğine ihtimal vermek istemiyorum…

Lakin buna dair ve erkenden önlem gerektiren işaretlerin filizlenmelerini görmek de çok can yakıcı…

İnsanları, başını soktuğu eviyle sınayan ve ciddi bir insafsızlıkla ilerlemeye devam eden konut sorunu, ölümlü kavgaların sebebi olmaya başladı…

Maaşlarla doğru orantılı olmadığı gibi enflasyonla bile doğru orantılı olmayan artışlar, babalar ve anneler için sorumluluğunu taşıdıkları karşısında onur kırıcı olmaya başladı…

Onuru kırılanların tamamında aynı tahammül eşiği olmadığı için de onu kurtarmanın aracı olarak görülen şiddet hatta cinnet halleri çokça tezahür etmeye başladı…

Her koşulda zamları için yeni bahaneler üretme formasyonuna sahip kitlenin iştahını ya da cesaretini artıran haberleri de bir kenara bırakamayız…

Bilinçli ya da bilinçsiz her zam haberi, kamuoyunu psikolojik olarak merhametsizler lehine inşa ediyor… 

Merhamet ve vicdan azalmasının çoğaldığı en önemli konulardan biri olarak, konut sektörüne çok farklı tedbirlerin düşünülmesi gerekiyor…

Daha bir yıl önce beş bin lira olan bir evin bugün on beş, yirmi bin liralarla zikredilmesi buna rağmen durma eğilimi de göstermeyişi çok ciddi sosyal sorunların kuluçka merkezidir…

Belli ki bu artan vicdansızlık, kira artış oranını düzenleyen yasaları da tanımaz hâldedir…

Bu sorun, halının altında tutulamayacak kadar ciddi, sonuçları itibarıyla da sosyolojik dramların habercisidir…

Serbest piyasa, sınırsız bir piyasaya dönüştüğünde ya da öyle algıladığında, tıpkı sömürgeci imparatorluklar gibi sınırlarını istedikleri zayıfın alanından geçirme hakkını kendilerinde görmeye başlarlar…

Böyle bir imparatorluğun sebep olduğu maddi, manevi tahribatın boyutları nasıl ki kestirilemez ise önü alınamayan merhametsiz bir ticaretin tahribatı da kendi çapında aynı olacaktır…

Ölçü, “az kalması gerekenler” lehine daha fazla kaçmadan, ciddi bir ilgi beklemektedir…

Mesele gündelik siyasetin çok daha ötesinde ve derin anlamlıdır…