"Gelenek küllere tapmak değil, ateşi canlı tutmaktır."
Gustav Mahler

Vefatından bir yıl sonra geçtiğimiz iki hafta süresince Türkiye’de Sezai Karakoç konuşuldu. Belgesel galalarında, sempozyum, konferans ve panellerde hatta lise öğrencileri ile akademik unvanlı şair ve yazarlar söylev yarışındaydı. Hayatları boyunca Sezai Karakoç okumamış, yolları onunla kesişmemiş, düşünce ve şiirine bigâne pek çok isim, hayatı boyunca iltifata, paraya ve alkışa itibar etmeyen Sezai Karakoç organize matinelerde yüksek sesli anmalara konu edildi. Tabii ki istisnaları vardı. Büyük emekler verilmiş ve muhteva üzerine düşünülmüş çalışmalara da tanıklık ettik.

“Dünya Sürgünü” belgeseli Kültür ve Turizm Bakanlığı ile TRT tarafından desteklenmiş bir projeydi. İyi niyetlerle hazırlanmış ve önemli isimlerle yapılan konuşmaların araya serpiştirildiği canlandırmalarla kaydedilmişti. Kısıtlı bütçelerle bir tiyatro sahnesinin değişen dekorlarında yapıldığı izlenimi veren canlandırmalarda diyaloglar, açılış konuşmasını yapanlardan Bilim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Demir’in altını çizdiği düzeyi tutturamadığını söyleyebilirim. Emeği geçenlere teşekkür ederim.

Zeytinburnu Belediyesi, yıllardır kültür ve sanat alanında yaptığı öncülüğü “Sezai Karakoç Sempozyumu” ile de teyit etti ve yeni çalışmalar için umut verdi. İşi üstlenen “kültür müteahhitliği” sorumlularının kişisel hukuk ve dostluğa dayanarak iliştirdikleri birkaç isim dışında çağrılan isimlerin doğru seçildiğini söylemek gerek. Kurtuluş Kayalı’nın Karakoç’un düşünce ve edebi yetkinliğine vurgu yaparak, yetiştiği dönemi göz ardı etmeden dönem isimleri ve eserleri üzerinden mukayeseli olarak yaptığı müzakere değerliydi. Metnini sabırsızlıkla bekleyeceğim. Hemşerilik hukukunun ötesinde Sezai Karakoç’un yanında uzun yıllar durmuş, eserlerini okumuş ve ona dair pek çok metin yazmış Bedri Mermutlu’nun “Sezai Karakoç Düşüncesinin Temel Parametreleri” başlıklı sunumu oldukça kıymetli veriler aktardı. “Dört Yıkılmışlık İçinden” dünyaya geldiğini söyleyen üstadın düşüncelerinin “bütüncül, arafta olmayan-merkezci, tarih ve sosyoloji”yi gözeterek, yaşadığı toplumun gelenek, tarih ve toplumunun değer yargılarını dikkate alan bir düşünce olduğunun altını çizdi. Düşüncesinin “üç yıkılmışlık üzerine” bina edildiğini ve bunların “insanın, toplumun, insanlığın” yıkılmışlığı olduğunu ve her birinin bir kitabına konu edildiğini söyleyerek düşüncesinin “üç zamanlı” olarak anlaşılmasının gereğine dikkat çekti. Karakoç’un şiir ve metinlerinde “geçmiş, şimdi, gelecek/tarih, aktüel, ideal” katmanlarına yer verdiğini ve düşüncelerini bunlarla biçimlendirdiğini, düşüncesini biçimlendiren temel yapının “din” olduğunun altını çizdi.

Vefatının birinci yılında son olarak Anadolu Mektebi ile İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğünün gerçekleştirdiği ve Güzelyurt Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin hazırlayıp sunduğu “Sezai Karakoç Gençlik Sempozyumu”nun bir oturumuna yönetici-müzakereci olarak katıldım. Sultanahmet’teki salonu İstanbul’un farklı ilçelerinden öğrenciler, öğretmenler ve il Millî Eğitim Müdürlüğü yetkilileri teşrif ettiler. Güzelyurt Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin yaptıkları sunumlar gençlik safiyetinin birer şelalesiydi. İki oturum olarak yapılan gençlik şurasında “Bir Gençlik Önderi, Sezai Karakoç'un Anlatımından Mehmet Akif Ersoy, Hatıralarda Sezai Karakoç, Diriliş Neslinin Amentüsü, Şair Olarak Sezai Karakoç, Sezai Karakoç'ta Medeniyet Fikri, Sezai Karakoç'ta Batı Fikri, Sezai Karakoç'un Anlatımıyla Yunus Emre” başlıklarında sunumlar yapıldı.

"…siyasi fikirlerinin oluşmasında bütün iyi şairlerin etkisi vardır. Bir siyasi fikir inşa edilirken iyi bir şiirin etkisinden yararlanılır" diyen Karakoç ile ilgili konuşan gençleri dinlerken gelecek konusunda daha bir ümitvar oldum. Nesil yenilendikçe gelenek ve geleneği inşa eden öncü nesillerin yaktığı ateşin küllenen korları yeniden canlandırılacak ve her dem yeni meşaleler yolumuzu aydınlatacaktır. Yeni nesil metinler arası ve dönemi dikkate alan bir okuma, araştırma ve analitik bakışla metinleri yorumlayacak ve bu yorumlar yeni ve günü kuşatan sesler olacaktır.

Tanzimat sonrası uyanış meşalelerini yakan öncülerden biri olarak Sezai Karakoç’un açtığı fikrî çığır, yeni ve daha büyük çığırlar açarak çağlara yürüyecektir.