Türkiye İstiklal Caddesi’ni hedef alan hain terör saldırısının ardından Pençe-Kılıç Hava Harekâtı’nı gerçekleştirerek PKK’nın Irak ve Suriye’deki kamplarını ve karargâhlarını vurunca Batı medyası yine “Türkiye Kürtlere saldırıyor” yalanına sarıldı.

Sınıra yakın bölgelerin teröristlerden arındırılması için yapılması beklenen kara harekâtının başlamasıyla birlikte bu tür çarpıtmaların ve dünya kamuoyunu yanıltıcı söylemlerin yoğunlaşacağı kesin.

Haberlerde ve yorumlarda PKK’nın adını kullanmayarak Türkler ve Kürtler arasında bir çatışma varmış gibi göstermeye çalışanların amacı terör örgütünü koruyup desteklemek ve Türkiye’nin terörle mücadelesini kötülemek.

Yani bu işi bilinçli ve kasıtlı olarak yapıyorlar.

Bir de Batı medyasının haber dilini aynen kopyaladıkları için farkında olmadan terör örgütünün propagandasını yapanlar var ki aralarında Türkiye’yi seven, bize yakın isimler de bulunuyor.

Türkiye’nin PKK’yla mücadelesinde karşısına çıkan ve terör örgütü yandaşlarının ısrarla propagandasını yaptıkları asılsız iki iddia var:

Birincisi; PKK’nın Kürtleri temsil ettiği ve Kürt güçleri olduğu yalanı.

İkincisi ise terör örgütünün DAEŞ’e karşı savaştığı yalanı.

Terör yuvalarına yönelik hava saldırılarının yoğunlaştığı ve Kuzey Suriye’ye kara harekâtının yaklaştığı bugünlerde PKK ve destekçileri tarafından her iki yalanın da çokça dile getirilmesi sürpriz değil.

Yeni harekâtla birlikte terör örgütünün ve hamilerinin kirli propagandalarının ve iftiralarının daha da yoğunlaşacağı kesin.

Dolayısıyla dünya kamuoyunun PKK ve yandaşları tarafından aldatılmasını önlemek ve Türkiye’nin haklılığını anlatmak için bir şeyler yapmalıyız.

Öncelikle anlık tepkileri bir yana bırakıp dezenformasyonla sistematik bir şekilde mücadele etmemiz gerekiyor.

Herhangi bir ajansın, televizyon kanalının, gazete veya derginin asılsız iddialarına sosyal medya aracılığıyla tepki göstermek yeterli değil.

Farklı dillerdeki medya organlarını tarayıp PKK için “Kürtler” ya da “Kürt güçleri” diyen ve terör örgütünün DAEŞ’e karşı savaştığını öne sürenlere bunun doğru olmadığını anlatan uyarılar göndermeliyiz.

Birkaç kez ikaz edilmelerine rağmen asılsız iddiaları dile getirmeyi sürdürenleri “Türkiye düşmanı” ve “terör destekçisi” olarak not etmeli, gerektiğinde kendilerine ona göre muamele etmeliyiz.

PKK’nın Kürtleri temsil etmediği kendilerine anlatıldıktan sonra aynı dili kullanmaya devam eden medya organlarının haber ve yorumları dosyalanarak yeri geldiğinde onları finanse edenlerin önüne konmalı ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden terör örgütüne nasıl destek verdikleri gösterilmeli.

Yabancı medya organları terör örgütünden bahsederken bizim gibi “terör örgütü” ifadesini kullanmasalar bile en azından örgütün adını zikredip “PKK” demeliler.

“Kürtler”, “Kürt güçleri” ve benzeri ifadeler kullanırlarsa bu açıkça Türkiye’ye karşı terör örgütüne destek vermek demektir ve başka hiçbir açıklaması yoktur.

Türkiye’nin milli güvenliğini ilgilendiren bu konuda hassas olduğunu net bir şekilde göstermeliyiz.

Aksi takdirde PKK ve destekçilerinin asılsız iddialarının ve propagandalarının tüm dünyada zihinlere yerleşmesinin ve gerçekmiş gibi kabul görmesinin önüne geçemeyiz.