2022 Dünya Kupası Katar’da devam ediyor.

Kupa başladığından beri Batı medyası histerik bir şekilde Katar’ı eleştiriyor.

Eleştirilerin temelinde üstü açık ya da örtülü ırkçı söylemler ve ön yargılar yatıyor.

Dünya kupası organizasyonu ile ilgili inşaatlarda çalışan göçmen işçiler ve kadın hakları gibi eleştirilerin bir kısmı haklı eleştiriler.

Ama buna rağmen 2008 yılında Çin ve 2014 yılında Rusya kış olimpiyatlarına ev sahipliği yaptığında susan Batı medyasının Katar’a ders vermek konusunda yarışa girmesinin ırkçı olduğu açık.

Bunun en güzel örneği BBC muhabiri ile İran’ın Portekizli teknik direktörü arasındaki tartışmada yaşandı.

BBC muhabiri basın toplantısında İran'daki rejim ve kadın hakları hakkında soru sorarak Teknik Direktör Carlos Quieroz’u sıkıştırmaya çalıştı.

Aldığı cevap sadece Katar’ın değil Batı dışı dünyanın karşı karşıya olduğu çifte standart ve ikiyüzlülüğün özeti şeklindeydi:

"Bunları neden diğer teknik adamlara da sormuyorsunuz? Mesela Southgate'e İngiltere ile ABD'nin Afganistan'daki politikası ve orada yalnız bıraktıkları kadınlar hakkında neden soru sormuyorsunuz?"

Aslında Quieroz’un ortaya koyduğu kıstası Batı medyasının Batı dışı dünya hakkındaki tüm söylemlerine uygulamalıyız.

İsrail’in, Amerika’nın, İngiltere’nin ya da dünyanın geri kalanındaki iş birlikçilerinin insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda susan ya da yalandan bir eleştiri ile üstünkörü değinenlerin dünyaya verecekleri nasihat boş bir söylemden ibaret.

Zaten dünya kamuoyunun çoğu da bu olan bitenin farkında.

İnsan hakları, demokrasi diye tirat atmaya başladıklarında artık Batılıları ciddiye alan yok.

BBC dünya kupası açılışını sansürleyip yerine BBC muhabirinin Katar’a parmak sallayıp ders verdiği vaazını yayınladığında karşılaştığı tepki buna bir örnek.

İnsanların sinirini zıplatan, tepesini attıran bir ikiyüzlülük.

Ama huylu huyundan vazgeçmiyor; zira ırkçılık, emperyalizm ve kapitalizm ile birlikte modern Batı’yı kuran temel ideoloji.

Irkçılık büyük oranda Batı dışı dünyaya bakışı şekillendiriyor.

AB Komisyonu Başkanı Joseph Borrell’in açıklamasını hatırlayalım; “Avrupa bir cennet, dünyanın geri kalanı ise vahşi bir orman.”

Irkçılık kurumsal ve yapısal olarak da Batı’daki kurumların pratiklerine sinmiş durumda.

Bundan dolayı Batı medyası Katar’daki kupa ile ilgili ırkçı söylemlerle dolup taşıyor.

Alman ZDF kanalı yorumcusu İspanya Almanya maçını yorumlarken ‘Statta Alman seyirciler var zannediyordum ama meğer onlar bornozları ile Katarlılarmış’ diyerek Katarlıların giyim kuşamını alaya alıyor.

BBC yorumcusu İran milli takımı oyuncularının sert oyun stilini ve hakem üzerinde baskı kurmalarını ‘Hile yapmak onların kültüründe var’ diyerek yorumluyor.

İngiltere’nin İran’a karşı kazanmasını İngiltere milli takımının beyaz oyuncularından Jack Grealishin resmiyle haberleştiren BBC, İngiltere’nin Amerika’ya karşı kaybetmesini milli takımının Afrika kökenli oyuncusu Bukayo Soko’nun fotoğrafıyla yayınlamayı tercih ediyor.

İlk maçtan sonra sosyal medyadaki bir yorum her şeyi özetliyordu, “Bekleyin, kaybettikleri gün Bukayo Sokonun fotoğrafını kullanacaklar”.

Beklendiği gibi de oldu, gördüğünüz gibi herkes her şeyin farkında, mızrak çuvala sığmıyor ve bu artık kabak tadı verdi.

Bundan dolayı Katarlı taraftarlar Alman milli takımının ağızlarını kapatarak yapmaya çalıştıkları sözde protestoya karşılık Alman milli takımını Mesut Özil’in posterleri ile protesto etmişler.

Hatırlayalım, ne demişti Mesut Özil; “Kaybettiğinde Türk, kazandığında Alman’sın.”

Bunu daha da genişletebilirsiniz; “Kaybettiğinizde Arap’sınız, Afrikalısınız, Türk’sünüz; kazandığınızda Alman, İngiliz veya Fransız.”