Önce, ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın, “Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?” sorusuna nasıl cevap verdiğini hatırlamamız gerekiyor.

Yavaş o soruya, “Altılı Masa'nın görevi, biz o ne derse ona uyacağız…” diye cevap vermişti.

Gelgelelim, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Altılı Masa’yı Mansur Yavaş’ın adaylığı hususunda ikna edemedi.

Zira Yavaş, “Altılı Masa ne derse ona uyacağız…” derken Altılı Masa’dan kendi ismini oy birliğiyle açıklamasını beklediğini ifade etmişti.

Akşener, Yavaş isminde bırakın oy birliğini, oy çokluğu dahi sağlayamadı.

Davutoğlu, Karamollaoğlu, Babacan hatta Mansur Yavaş’la sıkı fıkı Gültekin Uysal dahi tercihini Kılıçdaroğlu’ndan yana kullandı.

Hâl böyle olunca Akşener şimdilik Mansur Yavaş defterini kapatmak zorunda kaldı.

Buğra’nın zorlamalarıyla rotayı yine İmamoğlu’na çevirdi.

‘Yine’ dememin sebebi, Akşener’in Ankara – İstanbul arasındaki git gellerine vurgu yapmak, Mansur’u adaylık hususunda ikna edemeyince, mecburi istikamet, “İstanbul’un Rabbi yessir’li fatihini yeniden Masa’ya teklif edeceğine işaret etmek içindi.

Esasen Meral Hanım, Kavuncu’nun, ‘Önce Mansur, şimdi Ekrem’ şeklindeki film fırıldaklarından bıkmıştı.

Zaten Mansur’u ikna edememişti, şimdi şansını tekraren Ekrem’de deneyecekti.

Çaresizlik böyleydi…

Derken Ekrem’e aniden talih kuşu kondu; ‘YSK üyelerine hakaretten’ 2 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Ekrem’in YSK üyelerine ‘ahmak’ dediği unutuldu, tıpkı Ordu Valisi’ne ‘it’ dediğinin unutulmuş olması benzeri.

Aldığı hapis cezasıyla başlatılan mağduriyet edebiyatından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuduğu şiirden aldığı hapis cezasının benzeri hava oluşturarak basamakları tırmanmak.

Hemen Altılı Otobüs oluşturdular. Sevinçlerinden yerlerinde duramaz oldular.

Ekrem sevincini gizlemeye dahi tenezzül etmedi; “Kâh sevincimizi, kâh irademizi göstermek adına herkesi Saraçhane’ye davet ediyorum…” dedi.

Meral Hanım durur mu, “Ankara’dan yola çıktım. Saraçhane’de görüşürüz...” mesajını verdi.

Kılıçdaroğlu’nun haberi yoktu olup bitenlerden; Almanya’dayken başladı mağdur edebiyatçılarının paslaşmaları.

Adama Almanya’yı dar ettiler; “Lan bensiz, Altılı Otobüs mü olur…” diye özel uçak ayarladı, soluğu Saraçhane’de aldı.

O gelene kadar otobüs çoktan dolmuştu ne yazık; Ekrem, Meral, Davutoğlu, Babacan, Gültekin hatta Hüseyin Baş…

Hızlanalım…

Şimdi soru şu; Oluşturulan mağdur edebiyatı Ekrem İmamoğlu’nda Recep Tayyip Erdoğan benzeri etki yapabilir mi?

Üç kere ‘Hayır’;

İlki: Ekrem şiir okumadı, YSK üyelerine ‘ahmak’ dedi. Mağdur değil, suçlu; mazlum değil, güçlü…

İki: Ekrem şimdi, şu an oluşturduğu mağduriyet havasını fazla devam ettiremez. Hemen arabeske bağlar, pot kırar, yapraklarla konuşur, kar kış geliyor; İstanbul karla mücadele ederken o Palandöken’de, “Benim tarzım bu, toplum buna alışacak. Ben alışagelmiş siyasetçi değilim. Tatilimden vazgeçmem…” demeye başlar.

Üç: Tıpkı Mansur Yavaş’ın adaylığında olduğu üzere, Altılı Masa’da Ekrem’in adaylığına Meral Hanım’dan başkası destek vermiyor.

Masa’dan Ekrem’in olup bitenlere, oldurulmak istenenlere rağmen çıkabilmesi çok zor.

Kimi zaman mütedeyyin dindar, kimi zaman kameralara sarhoş açıklama yapacak kadar modern, her hâlükârda tatilini yarıda kesmeyecek kadar vurdumduymaz, bencil olan Ekrem’in Altılı Masa’da Meral Akşener’den başka destekçisi yoktur.

Akşener dışında, Altılı Masa daha ilkeli hareket ederek CHP Genel Başkanına rağmen belediye başkanlarının aday olmasına sıcak bakmıyor.

Kılıçdaroğlu’na kıyasıya muhalefet eden Meral Akşener’in ikna edilebilmesi mümkün görünmüyor.

Kılıçdaroğlu, hiçbir şeyden çekmedi dünyada, Meral’den çektiği kadar; yazık oluyor Kılıçdaroğlu’na…