“Gayretullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, ebola virüsü… Avustralya, Çin gayretullaha dokundu, azap geldi. Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı.”

Bedri GENCER hoca yukarıdaki cümleleri tweet olarak attı, depremden sonra atınca depremi sanki bunun için söylemiş gibi algılandı ve linç kampanyası başladı. Hocanın ne dediği, neyi kastettiği aslında açıktı. Onu takip edenler ve tanıyanlar deprem gibi acılar karşısında takındığı tutumu bilir zaten. Linç kampanyasına geleceğiz ancak öncesinde gayretullah konusunda birkaç kelam edelim. Gayretullaha dokunmak; Allah’ın hoşlanmadığı, kızdığı durumun olması, rahmetinin gazabıyla yer değiştirmesi, Allah’ın müdahale etmesi, azabının gelmesi anlamına gelir. Burada hoca Allah’ın kızdığı durum olarak zinanın ve livatanın normalleştirilmesini öne sürüyor. İkisi de büyük günahlardan.

Günah, özü itibarıyla işlenmek üzere yaratılmıştır, dolayısıyla da tövbe de aynı nedenle yola çıkılarak yaratılmış, insan için uygun bulunmuştur. Allah, günah işlemeseydik bizi helak edeceğini, yerimize günah işleyecek bir kavim yaratacağını buyuruyor. İnsan, günah işlemek üzerine yaratılmıştır. İnsandan istenen tövbe etmesi, pişmanlıkla Allah’a yakarıda bulunması, yani yaratıcı karşısında acizliğini, haddini bilmesidir. Asıl sıkıntılı nokta günahın normalleştirilmesi, eylemin günah olduğunun reddedilmesi, günahın mübah bir davranış gibi toplum içinde kabul görüp yayılmasıdır. Yeryüzünün yegâne kanunu, Allah’ın kanunudur. Allah’ın evlilik için izin verdiği bir yaşa karşı çıkmak, Allah’ın emrine karşı çıkmaktır. Helaliyle kurulan bir yuvayı bozmak vebaldir. Liseli çocukların istediği kadar farklı kişilerle flört edip zina yapması normal karşılanırken, helaliyle evlenmesi “tecavüz” sayılıyorsa ve yuvalar bozulup gencecik insanlar bu yüzden hapsediliyorsa, çocuklar babasız kalıyorsa burada sıkıntı var demektir. Büyük bir vebaldir. Mazlumun gözyaşı, helakın habercisidir. Bedri Hoca alimliğinin gereği uyarısını yaptı. (Bizde bir insana alim diye saygı duymak için, insanlar, onun ölmesini ve ölümünün üzerinden yüz sene geçmesini bekliyorlar.) Mazlumun gözyaşına sessiz kalmak, gayretullaha elbette dokunur. Elbette livatada cehennemlik günahtır, normalleşemez.

Linç konusuna gelince… Farkında mısınız bilmiyorum ama Müslümanların ülkesinde Müslümanlar hep savunma konumunda. Âlimlerimiz düzenli olarak linç ediliyor ve savunmak zorunda kalıyoruz, nitekim çoğunda gerektiği gibi savunamıyoruz da. Dün Ebubekir SİFİL Hoca, bugün Bedri GENCER Hoca… Ne hocalarımızın suçu? Hakkı söylemek. Allah’ın kanunlarını hatırlatmak. Bir insan inanmayabilir, beni ilgilendirmez. Dünyada asansöre bile tapan var, bana ne. İşine gelmiyorsa, işine gelene tapsın. Ancak hangi ülkede yaşadığını bilmeli. İnsanların inancına saygı duymalı. Hocalar, hükümleri zaten inananlar için söylüyor. İlgilenmemek bu kadar zor olmamalı. Diyanet hüküm veriyor, inançsızlar kapatılsın diyor. Size ne kardeşim? Hüküm bize veriliyor.

Müslümanlar hocalarını savunmanın görev olduğunu, İslam düşmanları da Müslüman vatanında bir âlimi linç edemeyeceklerini bilmeli, hatırlamalı!