“Gönül” kelimesi ne güzel bir kelime!..“Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı” anlamlarına geliyor.

Kubbealtı Sözlüğü ise “İman, sevgi ve nefretin, iyi ve kötü bütün duyguların kaynağı olduğu kabul edilen kalbin mânevî yönü, yürek” anlamını vermiş ilk olarak… Sonra da “Cenâb-ı Hakk’ın insanda tecellî ettiği yer, tasavvufî aşkın kaynağı” olarak tasavvuftaki anlamını almış.

Dilimizde de “gönül” kelimesi ile kurulmuş o kadar çok deyim, atasözü ve özdeyiş var ki hepsi de birbirinden güzel anlamlar ifade ediyor.

Bu güzel kelime dilimizde yaşamaya devam ediyor, anlamını muhafaza ediyor ama bu kelimenin anlamının hakkını veren, gönül insanı pek kalmadı sanki dünyamızda, var olan gönül insanları da bir bir çekilip gittiler.

O kadar dünyevileştik; sevgiden, aşktan, merhametten, insanlıktan o kadar uzaklaştık ki bazen “Ne gönül verecek âdem kaldı ne de gönül çelecek, gönül çalacak dilber kaldı dünyada.” diyorum kendi kendime.

Reçeteyi aslında Bestami Yazgan Üstad sunmuş bize:

“Sevmekten geri kalma / Yapan ol, yıkan olma,

Sevene diken olma / Gülü incitme gönül.”

Ama gelin görün ki sevmekten geri kalmayı bırakın, insanların ekseriyeti bulunduğu çevreye nefret saçar olmuş. Yapmak gibi bir gaye kalmamış, yapılanı yıkmak için uğraşıyor çoğunluk… Sevmeyi beceremediği gibi insanların çoğu, sevenlere karşı da haset içinde… Gönül incitmek ise o kadar sıradan hâle gelmiş ki!..

Hâlbuki Yunus Emre ne diyordu?

“Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın namaz değil,

Yetmiş iki millet dahi / Elin yüzün yumaz değil…

Gönül adamları dünyamızdan bir bir çekilip gidince gönül yıkmanın Kâbe’yi yetmiş kez yıkmaktan daha vahim olduğunu anlayacak ve anlatacak birilerini bulmak da iyice zorlaştı.

Eskiden dergâhlarda dervişlere her akşam iki soru sorulurmuş:

1. Bugün kalp kırdın mı? 2. Namazlarını kıldın mı?

Birinci soruya evet diyene ikinci soru sorulmazmış.

Şimdi ise gönülleri yıkıyoruz, sonra kıldığımız namazlarla cennette köşk yapacağımızı sanıyoruz.

“Gönül; insanın kıblesidir, kırmayın!..” demiş yine Yunus Emre… Gönül adamı olup gönüllerde yaşamayı gaye edinmemiz, gönüllerde yara açmamak için azami gayret sarf etmemiz lazım. Çünkü “Gönül yarasından sakınmak gerek ki yoktur cihânda onun merhemi / Elinden gelirse gönül yıkma ki yıkık gönlün âhı yıkar âlemi.” demiş Sadi-i Şirazi.

Sanki Yunus Emre ona cevap vermiş yine: “Bir bahçeye giremezsen, durup seyran eyleme / Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme.”

O hâlde “Minareden düşenin parçası buIunur da gönüIden düşenin parçası buIunmaz. “ diyen MevIana’ya kula verip gönüller yıkmaktan uzak duralım, gönüller yapmayı gaye edinelim.

Gönlümüzü vermedikçe gönül bulamayacağımızın bilinciyle yaşayalım efendim.

Fırsat olursa Çarşamba günü konuya devam edelim… Selam ve dua ile…