Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD ziyaretini gerçekleştiriyor.

Kimilerine göre; gitmemeliydi!

Fakat sayısız konuda muhatabımız olan bir ülkeye karşı diplomasi kapısını kapatmak büyük hata olurdu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan diplomasiyi önemseyen bir lider olarak vakur duruşuyla bugün ABD’de.

Erdoğan gerektiğinde sahayı da kullanmaktan çekinmeyen cesur bir lider olarak orada ve masayı, sahayı güçlendiren bir enstrüman olarak kullanıyor.

Diplomasiyi reddetmiyor ama sahayı da önemsiyor.

Masada en sert sözü söyleyebiliyor fakat masayı devirmiyor.

İşte bu durum; ustalık gerektiren bir siyasetin sonucudur.

Liderden beklenen; sonuç almasıdır. Erdoğan ise saha ve masayı dengeli bir şekilde kullanarak adeta dans ettiriyor ve ‘sonuca’ yani ülke menfaatlerine odaklanıyor.

ABD ile masada tartıştığımız çok konu var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu süreçte karşısındaki başkanın profilini, yapabileceklerini, sınırlarını, zaaflarını, Amerikan yerleşik düzeninin eksenini ve dinamiklerini iyi analiz etmiş durumda.

Trump, Erdoğan’ın liderlik duruşunu hayranlıkla izleyen bir kişilik.

Trump, Amerikan yerleşik düzeninin bir kısmıyla uzlaşmış ama diğer kısmıyla çatışan bir profil.

Trump’a uyan ve Türkiye’nin de menfaatlarini kapsayan bazı hususlarda Erdoğan aktif bir baskı uyguluyor. Erdoğan işte bu süreçlerde kazanım elde etmiş oluyor. O nedenle iletişimde olmak Türkiye için çok daha kârlı bir yaklaşımdır.

ZİYARETİN ÇIKTILARI NE OLUR?

Türk-ABD ilişkileri bugünden daha kötü olmaz. Belki stabil kalabilir…

Bazı somut kazanımları elde etmemizi sağlayabilir.

Ziyaretin net sonucu ise şöyle: Ziyaret sonrası gerçekleşecek ‘geniş kapsamlı basın toplantısında Türkiye; kendi argümanlarını dünyaya duyurma noktasında yeni bir fırsat yakalamış olur. Ki bu çok önemlidir. İçine kapalı, agresif, iletişime kapalı bir dış politika değil; gerektiğinde sahada aktif rol üstlenecek kadar oyun kurucu, iletişilebilen, dışa açık, özgüvenli bir dış politika imajı bugün Türkiye için her şeyden önceliklidir.