Hele bir gel,

Durma öyle,

Bak şu âleme,

Baştan sona ibret değil mi?

Neden gaflettesin öyle?

Otur, bir düşün hele!

Nerde idin, nasıl geldin ve

Nereye gidiyorsun?

Söylesene bir kere!

***

Âh nefsim âh!

Bindirdin beni,

Huysuz bir ata,

Koşturuyorsun bir o yana, bir bu yana!

Neden bir an durmuyorsun?

Etrafına bakmıyorsun?

Hani nerede o bildiklerin?

Niye göremiyorsun onları?

Hani gûya varlık sahipleri?

Nereye ve niçin gittiler onlar?

Şimdi ne haldeler acep?

***

Hani Yûsuf (a.s.) değil miydi?

Nefsini azarlayan;

“Şüphesiz nefis, aşırı derecede kötülüğü emreder,” diye ağlayan. (12 Yûsuf 53)

***

Gül, güle özlem duyarmış,

Gül olmayan,

Gülü arzulamazmış.

Sen, gül olmaya bak…

Ama gül olmak için,

Dikenine katlanmaya bak!

***

Âh gönül âh!

Bu ne hâl?

Bazen coşarsın,

Bazen susarsın…

Acep neden böylesin?

Durulursun bir gün,

Coşkun suların durulduğu gibi…

Şimdi yanmaktasın,

Mevlana’nın (k.s) dediği gibi,

“Hamdım, piştim, yandım!”

Ey İnsan!

Hakikate koş!

Hakk’ı bil,

O’na yaklaş!

Ham isen,

Pişesin!

Sonra da,

Yanasın!