Bir süredir emlakçılarla boğuşuyorum.

Geçen haftalarda hazin bir ev ve arsa satışını anlatmıştım.

“Çok okuyan mı bilir çok gezen mi” sorusunun sahibi, muhtemelen ‘tecrübe’ üzerine dikkat çekiyordu. Ancak ‘çok okumak’ ve ‘çok gezmek’ fiillerine galiba bir de “çok dinlemek” avantajını eklemeli…

Çünkü yine bir daire satışı ve yine bir dram anlatmaya çalışacağım.

Bu kez emlakçımız da ‘kahramanımız’ da kadın…

* * *

Ev ve arsa satışı yapacak olan kadın, tapu işlemlerinin bitmesini beklerken; huzursuzdu. Davranışları ilk başta kuşku uyandırmamıştı; devlet dairesindeki bürokrasi uzadıkça huysuzlanıyordu. Saatine bakıyor, telefonu kurcalıyor, saçlarını geri atıyor, avuç içleriyle ensesini ve alnını siliyordu. Bir süre sonra çevresindekileri de rahatsız etmeye başlamıştı. Telaş ve panik hâlini abartması emlakçı kadının da dikkatinden kaçmadı.

Kendisini bir suçun içine sürüklenir gibi hissedince, “Bir lavaboya gideyim” diyerek, zihnindeki ürkütücü ihtimaller ile Tapu Dairesi’ndeki alt kata indi, girişte ‘güvenlik kontrolü’ yapan polislerin yanına ulaştı.

“Bir satış yapmak üzereyim; ama satıcının durumundan şüpheliyim” dedi.

Her gün defalarca selamlaştığı, hâl hatır sorduğu, ahbap olduğu polisler, çarçabuk konu ile ilgilenmeye koyuldular.

* * *

Az sonra memurların olduğu banko tarafından kadının ismi anons edildi. Satıcı kadın gözleri ile alıcı adamı ve emlakçıyı çağırarak içeriye seğirtti.

Girdikleri odada, camekân arkasında onları -biri kadın- iki memur karşıladı; erkek memur alıcıya kafasıyla işaret ederek, “Siz, biraz dışarıda bekleyin” dedi. Hazırlanmış tapuyu kadının önüne uzattı. Satıcı tam imza atacakken; hemcinsi memur bileğini tuttu:

“Hanımefendi bir saniye… Biz polisiz, birkaç sorumuz var.”

Bu işlerde tecrübeli olan polislerin zekice çapraz soruları kadının gardını, kolay düşürdü. Başlarda soğukkanlı olan gizemli kadın, ‘İkiziniz’ sözüyle sarsıldı. Gözleri buğulandı, yanakları kızardı.

Kadın polis, “İkizinizle konuştuk. Her şeyi biliyoruz” deyince; düzenbaz satıcı çözüldü. Memurlar düzmece tapuyu yanlarına alıp birlikte polis noktasına geçtiler. Burada mağdur ikiz kardeşi, ‘sesli’ olarak aradılar.

İkiz kardeş canhıraş şekilde, “Aman ağbi n’olur, bu satışa engel olun. Ben de iki gündür ona ulaşmaya çalışıyordum. Telefonumu ve kimliğimi de yanında götürmüş. Isparta’daki arsamı da satmaya çalışmıştı. Şimdi ise İstanbul’daki ortak dairemizi benden habersiz satmaya çalışıyor” dedi.

Böylece emlakçının dikkati ve polislerin ilgisi biri mal sahibi, diğeri ise alıcı “iki kişiyi” muhtemel bir beladan kurtardı. Hokkabaz satıcı ise ikiz kardeşin merhameti sayesinde, devlet memurlarını oyalamaktan ‘para cezası’ ile yırttı. Emlakçı ve alıcı da ‘şikâyetçi olmak’ bir tarafa, yok yere “davalı” olmaktan kurtulduklarına şükretti.