Günümüzün en büyük sorunu, “ulemâ-yı sû’” tabir ettiğimiz, dinini dünyaya satan âlimlerin varlığıdır. Bunlar Allah’ın helalini çok rahat bir şekilde haram, haramını ise helal sayabilme gayretindedirler. Hâlbuki teşri; yani helal ve haramı tayin etme yetkisi, sadece Allah’a aittir. Maalesef geçmişte, Yahudi ve Hristiyanların rahip, haham ve papazları bu hataya düştükleri gibi; günümüzde de kendisine âlim, hoca ve şeyh nazarıyla bakılan kişiler, selefleriyle aynı hataya düşmektedirler.

Kur’an Tevbe Suresi’nin 31’inci ayeti kerimesinde, şöyle buyurmaktadır: “Yahudiler; Allah’ı bırakıp hahamlarını, Hristiyanlar da rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı rabler edindiler. O’ndan başka ilah yoktur. O bunların ortak koştuğu şeylerden münezzehtir.

Bu âyetin tefsîri husúsunda şöyle bir hadîs mevcuttur:

İmâm Ahmed ve Tirmizî ve İbn-i Cerîr-i Taberî, Adiyy bin Hâtem’den (ra) rivâyet ettiler ki: “Adiyy bin Hâtem, Resûlulláh’ın (sas) yanına, boynunda gümüşten bir haç olduğu hâlde girdi. Resûlulláh (asm), o sırada, “Yahûdîler, Allah’ı bırakıp háhámlarını, Hıristiyanlar da râhiblerini ve Meryem oğlu Ísâ’yı rabler edindiler” âyetini okuyordu. “Adiyy diyor ki: Resûl-i Ekrem (asm)’a, ‘Onlar ahbâr ve ruhbânlarına ibâdet etmiyorlar’ dedim. Resûlulláh (asm), ‘Evet, ibâdet ediyorlar. Çünkü, o ahbâr ve ruhbânlar, harâmı helâl ve helâli harâm ediyorlar. Onlar da bunlara ittibâ‘ ediyorlar. İşte, onların bunlara ibâdetleri budur’ dedi.”

Bu âyet-i kerîme ve hadîs-i Nebevînin ifâdesiyle, ahbâr ve ruhbânlar, Tevrât ve İncîl’in ahkâmına muhálif hükümler ortaya koymakla ve halkın da bu noktada onlara ittibâ‘ etmesiyle Allah’ın “ulûhiyyet, rubûbiyyet ve hâkimiyyet” gibi sıfatlarına şirk koşmuşlardır. Nitekim, âyet-i kerîmenin sonu, “Allah, onların şirk koştukları şeylerden berîdir” ifâdesiyle, onların müşrik olduklarını beyân ediyor.

Her ne kadar Yahûdîler ve Hıristiyanlar, dünyevî ba‘zı muámelât cihetinde ehl-i kitâb sayılsalar da, inanç ve uhrevî muámelât cihetinde Kur’ân nazarında müşrik kabûl edilmişlerdir. Bu sebebdendir ki, Allah (cc), birçok âyette ehl-i kitâbı îmân ve tevhîde da‘vet ediyor.

Mamafih, günümüzde de “hükmü ilahi” ile “fetva” kelimeleri birbirine karıştırmaktadır. Hüküm yetkisi sadece Allah’a ait iken, âlimlerin yaptıkları içtihatlar ve verdikleri fetvalar ise, Kitap ve Sünnette bir işin meşruiyetine delil bulmaktır. Yoksa haşa Allah’ın helalini haram, haramını ise helal yapmak değildir. Aksi hal Cenab-ı  Hakk’ın “ulûhiyyet, rubûbiyyet ve hâkimiyyet” isimlerine şirk koşmaktan başka bir şey değildir.

Selam ve dua ile…

Fiemanillah…