Mübarek Ramazan ayındayız.

Normalde maneviyatın zirvede olduğu bugünlerde dünyayı, dünyalık meseleleri mümkün dolduğunca konuşmamalı; iç dünyamıza dönmeli, dış dünyayla ilişkimizi ve iletişimimizi asgariye indirmeliyiz. Ama gelin görün ki bu pek mümkün olmuyor. İslam ve Müslüman düşmanları, her ramazanda bir yolunu bulup İslam’a ve Müslümanlara saldırıp ağzımızın tadıyla, hakkıyla oruç tutup ramazanı yaşamamızı engelliyorlar.

Her yıl yapılan “Oruç tutmadığı için filan yerde, falan kişi dayak yedi.” haberlerini iyice kanıksamıştık. Hatta bu yıl henüz bu haber yapılmadı, ne zaman gelecek acaba diye bekliyorduk ki meğer turpun büyüğünü koymuş heybeye İslam düşmanları…

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, zina ve eşcinsellikle ilgili İslam’ın kurallarını, insan fıtratına uygun olan yaşam biçimini dile getirince kıyamet koptu.

Ali Erbaş Hocamız, “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir bunun hikmeti.

Yılda yüz binlerce insan gayrimeşru ve nikâhsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu HİV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.” demişti.

Ne var bunda, zaten kendini Müslüman olarak tanımlayan herkesin bildiği, kabul ettiği, aksi zaten düşünülemeyecek şey değil mi bunlar?

Ama ne oldu? Kendini Müslüman, dinini İslam olarak ifade eden birçok kâfir dostu, dili ve gönlü farklı söyleyen münafıklar, Diyanet İşleri Başkanımızı linç etmeye kalktı.

Hedef aslında Ali Erbaş Hocamız değil, bizzat İslam’dı!..

Ancak bunu doğrudan dile getirmek sakıncalı olduğu için şahıs üzerinden İslam’a vurdular da vurdular!..

Hele Ankara Barosu’nun bir açıklaması var ki Ebu Cehil bile bunlar kadar İslam’a ve Peygamberimize (sav) düşmanlık besleyip kin kusmamıştır!..

Açıklamalara tekrar girmeyeceğim,  merak eden açıp okusun!..

Benim merak ettiğim şu:

Ankara Barosu, tamamen eşcinsel ibnelerden ve lezbiyenlerden mi oluşuyor?

Değilse ve içinde ahlaklı, namuslu olan ve sapık olmayanlar varsa kendi adlarına böyle bir bildiri yayınlanmasından rahatsız değiller mi?

Çağlar ötesi İslam’ı anlamaktan fersah fersah uzak bu sapıklar, çağlar öncesinde helak edilen atalarının ibretlik sonundan da mı haberdar değiller?

Bir de #LGBTHaklarıİnsanHaklarıdırdiye başlık açmışlar Twetterda!..

İnsan olan; insani sınırlar içinde kalır; hayvanların bile yapmadığı aşağılık fiilleri yapmaz!.. Kadın kadına, erkek erkeğe cinsellik yaşayanlar hayvandan aşağı yaratıklardır. En aşağılık hayvanlarda bile bunu göremezsiniz!..

İnsanın ahlakı, namusu, haysiyeti, onuru, şerefi olur!..

Eş cinseller hastaysa tedavi edilmeli, sapıklıktan yapıyorsa toplumdan tecrit edilmelidir!..

Ankara Barosu, İslam’a ve Müslüman’a kin kusup nefret saçıyor ve eş cinsellik gibi bir ahlaksızlığı savunuyor, Diyanet İşleri Başkanı için suç duyurusunda bulunuyor, tepki ise sadece Ak Parti’den geliyor.

Ağızlarını açtıklarında “İslam Ak Parti’nin tekelinde değil.” diyenler, İslam ve Müslüman söz konusu olduğunda zerrece ellerini taşın altına koymuyorlar.Hatta İslam ve Müslüman düşmanlarıyla kol kola olmaktan çekinmiyorlar!..İslamiyet’i Ak Parti’nin dini sanıyor diğer partiler ve partililer sanıyorum.

Lut kavmi niye helak olmuştu biliyor musunuz?

NormaldeLut kavminin ekseriyeti gece namazı kılardı. İçlerindeki sayısı çok az olan ahlaksızlara tepki göstermedikleri için hepsi helâk olmuştu. Yani Lut kavminin tamamı sapık değildi, ahlaksız fiile gerekli tepkiyi göstermedikleri için helak edildiler.

Şu anda Lut kavmini sapıklıkta fersah fersah geçmiş olanlara gerekli tepkiyi koy/a/mayan bizler de her türlü bela, musibet ve felakete düçar olmayı hak ediyoruz sanırım.

Allah, bize rahmet ve merhametiyle muamele eyleyip içimizdeki beyinsiz sapıklar yüzünden bizi de helak etmesin inşallah!..

Sapıklıklarını normalleştirme ve yaygınlaştırma gayretinde olanlara, onlara göz yumanlara, destek verenlere en sert şekilde tepki göstermeliyiz.

Neme lazım diyenlerin, görmezden gelenlerin, duyarsız kalanların hiçbir şekilde şikâyetçi olmaya hakkı yoktur!..

Hükûmet de özellikle Ankara Barosu’nun gönderme yaptığı İstanbul Sözleşmesi’ni vakit kaybetmeden feshetmeli ve anlaşmadan çekilmelidir.

Yıllardır bu konuya dikkat çekiliyor; İstanbul Sözleşmesi’nin aile bütünlüğünü yok ettiği, sapıklığı teşvik ettiği, cinsiyetsiz bir toplum inşası için her türlü ifsadı desteklediği dile getiriliyor. Ancak bir türlü gerekli adımın atılması sağlanamıyordu. İnşallah bu musibetten sonra gerekli adımlar ivedilikle atılır. Ne demişle? Bir musibet, bin nasihatten evladır.

Aile bütünlüğünün korunması, insan nesline yapılan bu suikastların son bulması için livata, sapıklık ve zina suç kapsamına alınmalı; İstanbul sözleşmesi derhal iptal edilmelidir!..

Bunu şimdi yap/a/mazsak yarın onlar daha da azacaklar ve Diyaneti kapat/tır/ıpİslam’ı yasaklayacaklar ve insanlığın köküne kibrit suyu dökecekler!..