Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti iki gün önce 36. kuruluş yıldönümünü kutladı. KKTC, 36 yıldır devam eden fakat neredeyse Türkiye dışındaki ülkelerin tanımadığı bir ülke.

Osmanlı devleti, Kıbrıs’ı 1571 yılında Venedik’ten aldı ve buraya Anadolu’dan 30 binin üzerinde Müslüman Türk nüfus yerleştirdi. Bugün Kuzey Kıbrıs’ta hayat süren Türkler, asırlar önce Anadolu’dan buraya iskân ettirilen Türklerin torunlarıdır.

Osmanlılar isteseydi adanın tamamını asimile ile Müslümanlaştırabilirdi; bu gücü de vardı. Fakat bu tarz bir yönetim anlayışına sahip olmadığı için, adaya hükmederken mevcut olan gayrimüslim nüfus, kültür ve yaşamı ile tüm Osmanlı dönemi boyunca huzur içinde varlığını sürdürdü.

Kıbrıs’ta sorun, 1878 yılında hükümranlık hakları Osmanlı devletinde kalmak kaydıyla yönetimin İngiltere’ye verilmesi ile başladı.

Kıbrıs Rumları Enosis yani Yunanistan ile birleşme rüyaları görünce, adada yaşayan Türkler’e yönelik tedhiş ve katliam girişimleri başladı.

İngilizler, hükmettikleri yerlerden çekilirken her zaman aralarında husumet oluşturulan iki grup bırakmaktaydılar; bu gruplar birbirleriyle uğraşırken İngilizler’i de her zaman kurtarıcı olarak görüyorlardı.

Kıbrıs’ta da bu şekilde yaptılar; Rumlar’ı ve Türkleri karşı karşıya getirirken, kendileri huzur ve güvenin temsilcisi olarak kalmaya çalıştılar.

Adada İngiliz yönetiminin başlaması ile Rumlar her zaman Türkler’i hedef olarak gördüler.

Amaçları Kıbrıs’ta bir tane dahi Müslüman Türkün kalmamasıydı.

Bugün de Batılı ülkelerin, ABD’nin ve diğer taraf ülkelerin Kıbrıs’ta çözümden anladıkları, adada Müslüman bir ferdin dahi kalmamasıdır.

19. asra girerken nasıl ki Girit’te tek bir Müslüman bırakmadılarsa, Kıbrıs’ı da Giritleştirerek aynı akıbetle karşı karşıya bırakmayı hedefliyorlardı.

1930’lardan sonra Kıbrıs Türkleri için hayat zorlaşmaya başladı. Özellikle 1955’de EOKA terör örgütünün kurulması ile Türklere yönelik zulüm zirveye çıktı.

Şimdi olduğu gibi o dönemde de Kıbrıs Türklerinin yanında sadece Türkiye ve Anavatandaki Türkler vardı.

Başbakan Menderes, “Kıbrıs Türkünü Yunana yem etmeyeceğiz” derken, Anadolu’daki Türkler de meydanlarda Yunan’a meydan okuyarak “Kıbrıs’ın taksim edilmesi” sloganları atıyorlardı.

21 Aralık 1963’te kanlı Noel ile Türkler’in katliamı zirveye çıkarken, TBMM, Başbakan İnönü hükümetine Kıbrıs’a müdahale için tam yetki veriyor; Türk uçakları Lefkoşe’de alçak uçuşlar yaparken bundan telaşlanan ABD, meşhur Johnson mektubu ile Türkiye’ye gözdağı veriyordu.

1970’ten sonra Kıbrıs Türklerine zulüm zirveye tırmanırken, büyük güçlerin baskısına meydan okuyan Başbakan Bülent Ecevit, Kıbrıs’a müdahale için orduya emir vermekteydi.

1974’ten bu ana kadar sıkıntıya düştüğü her yerde ve anda Kıbrıs Türkünün yanında her zaman Türkiye oldu ve olmaya da devam edecektir.

Kuzey Kıbrıs Türkleri hem kendi vatanları ve hem de Türkiye’nin güvenliği için her zaman var olmalıdır.

Türkiye destek vermezse Kıbrıs’ta bir tek Türkün bile kalmayacağını Kıbrıslı Türklerin çok iyi bildiğini sanıyorum; umuyorum.

Ve KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da…