Matruşka bebek gibiler,

Birini açıyorsun içinden liberaller çıkıyor, birini kaldırıyorsun HDPKK, diğeri eski tüfek gomanist, bir başkası TKP, öbürsü THKP, bir başkası Acilciler, bir diğeri FETÖ, bir başkası devrimci Yaseriler

101 Ak Saçlı’dan bahsediyorum…

Maşallah, elhamdülillah, içlerinde bir tane hakiki manada mütedeyyin Müslüman, eski ya da yeni İslamcı yok… (Bu gurur bize yeter!)

Dolayısıyla bir tane de, ilaç için yerli ve milli olanı yok.

Onlar için sanıyorum yerlilik ve millilik; iyice kızartılmış tavada mühürlenerek az pişirilmiş bonfiledeki fazlalık yağ gibidir.

Mide bulandıracak kadar rahatsız edicidir. (Mastır şef seyrediyorum)

Dertleri neymiş bu 101 ak Saçlının?

Görüp geçirdiklerine dayanarak söylüyorlarmış;

Ülkemiz bugüne kadar böylesi koyu bir karanlık, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, toplumsal doku çürümesi, dünyada yalnızlaşma, itibarsızlaşma yaşamamışmış.

Ne kadar yalan varsa sıralıyorlar…

Anayasa fiilen askıya alınmış durumdaymış, bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı sarayın emri altındaymış.

Cumhuriyetin teminatı bütün kurumlar, tek tek işlemez hale getiriliyormuş.

Ve bunlar, yukarıda şecerelerini çıkardıklarım da (gülmeyin ama) cumhuriyetin teminatıymışlar…

Veyahut olacaklarmış da olamamışlar…

Bir kısmısı ikinci Cumhuriyetçi ya, daha ne olsun…

Vatandaşın mal ve can güvenliği, insan hak ve özgürlükleri tehdit altındaymış, yurttaşlık hakları yok ediliyor, yayılmacı, fetihçi heveslerle, “yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin yerini yedi düvelle savaş, çatışma, düşmanlaşma alıyormuş.

Bu yurttaşlardan biri bu ülkede yaşanmaz diyerek gitmiş, pandemide koşa koşa geri gelmişti…

Samimiyet sınavından, sıfır…

Önce iktidarı uyarıyor, sonrasında muhalefete ve gençliğe sesleniyorlarmış;

Diyesiyelermiş ki:

“Biz yaşlandık, saçlarımıza aklar düştü, bu yaşa kadar geldik hiçbir şey beceremedik, artık umudumuzu sizlere bağlıyoruz.”

Yarının aydınlığı gençlerin ellerindeymiş ve o aksaçlılar o aydınlığı ölmeden evvel görmek istiyorlarmış.

Buraya kadar çok fazla gülemediyseniz Can Ataklı’nın bunlara verdiği ayarı dinleyin.

Gülme garantili…

Alayına gider yaparken, sevdiği, saydığı isimleri görünce “Senin ne işin var burada?..” diye ayrıca fırça kayıyor.

Lafı fazla uzatmayalım.

Düne kadar AK Parti’nin ta bakanlığına kadar çıkmış Ak Saçlı imzacının samimiliğine kim inanır?

Belki Kadir inanır…

Ömürlerini, devrim yapmak için ya da gomanizmi Türkiye gerçeklerine ‘uyarlamakla’ tüketmeleri gerekirken, düne kadar FETÖ’nun o gazete, bu dernek, şu cemiyetinde sadece amma sadece şahsi hırs ve kişisel menfaatleri uğruna bitirenlere kim inanır?

Belki Kadir inanır…

Eski müstahkem mevkilerini kaybedince kullanılıp kullanılıp bir kenara atıldıklarını yeni yeni idrak edebilen cemaat artıklarına kim inanır?

Belki Kadir inanır…

Siyasi olarak, dünya görüşü olarak, ideoloji olarak, cephe olarak birbirlerine taban tabana zıt olan bu isimleri bir araya getiren ciğerlerindeki yarayı ben söyleyeyim:

Erdoğan gitsin, AK Parti bitsin de ne olursa olsun!..

Gerisine sora bakarız…

Hülasası filmin adı;

Ak Saçlılar, AK Parti’ye karşı…