Yemen’de Muin Abdulmelik başkanlığında 24 bakandan oluşan yeni hükümetin kurulduğu açıklanırken, Kasım 2019’da imzalanan Riyad Anlaşması çerçevesinde oluşturulan hükümetin ne ölçüde başarılı olabileceği tartışılıyor.

Hükümetin uzun süredir Riyad’da bir otelde ikamet eden Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbih Hadi Mansur tarafından değil Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Koalisyonu tarafından kurulduğunu söylemek yanlış olmaz.

Yeni hükümet, Irak’ta ve Lübnan’da örneklerini gördüğümüz, bakanlıkların belirli etnik, dini ve mezhepsel gruplar arasında pay edildiği, Arapça’da “muhasasa” adı verilen ve “kotaya dayalı paylaşım” şeklinde çevirebileceğimiz bir hükümet.

Bu tür hükümetler bugüne kadar görev yaptıkları ülkelerin hiçbirinde yapıları gereği başarılı olamadılar.

Çünkü her grup, sahip olduğu bakanlıklar aracılığıyla devleti daha çok soymaya ve devlet imkânlarını tüm vatandaşlar lehine kullanmak yerine o grubun çıkarları doğrultusunda kanalize etmeye çalışıyor.

Bakanlıkların paylaşımı “muhasasa” esasına göre olduğu için başarısız olmanın herhangi bir cezası yok.

Bir sonraki hükümette de yine belirli sayıda bakanlığın aynı gruba verilmesi garanti.

Yemen’deki hükümetin paydaşları “meşru hükümet” ve BAE destekli ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi (GGK).

Ordudan ve hükümete bağlı güçlerden ayrı milis gruplarına sahip olan, geçici başkent Aden’in ve birçok bölgenin kontrolünü elinde bulunduran GGK, yeni hükümetle birlikte meşruiyet kazanmış oluyor.

GGK’nın bundan sonraki faaliyetlerini hükümet bütçesinden alacağı payla karşılayacak olması da yine ayrılıkçılar için bir başka kazanç.

Riyad Anlaşması’nın askeri boyutu tam anlamıyla uygulanmadan yeni hükümetin kurulması anlaşmanın daha en başından GGK’ya alan açmak amacı taşıdığı izlenimi veriyor.

Normalde hükümetin Aden’de Cumhurbaşkanı Hadi önünde yemin ederek göreve başlaması gerekiyor fakat Hadi hâlâ Riyad’da.

Yakın gelecekte geçici başkente dönebileceğine dair herhangi bir belirti de yok.

“Dönüm noktası”, “önemli bir adım” gibi ifadelerle alkışlanan yeni hükümetin ilanından sonra birçok soru akla geliyor:

Şimdi ne değişecek?

Suudi Arabistan – BAE Koalisyonu’na yakın olduğu için koltuğunu koruyan Muin Abdulmelik başkanlığındaki yeni hükümet başarılı olabilecek mi yoksa onun akıbeti de önceki hükümetlerinki gibi mi olacak?

Ülkedeki sorunların hangisini çözecek?

Her şeyden önce uyumlu çalışabilecek mi?

Yoksa kabine üyelerinden her biri kendi bakanlığının kralı mı olacak?

Yemen halkından çok koalisyon güçlerinin iradesini temsil eden ve yaşanacak olası krizlerde halkın değil Suudi Arabistan ve BAE’nin hakemliğine başvuracak bir hükümete “Yemen hükümeti” denebilir mi?

Husi darbesine yıllardır son veremeyen koalisyon ve hükümet güçlerinin bundan sonra da İran destekli Husileri Sana’dan çıkarabilmesi zor.

ABD’de seçim yarışını kazanan Demokrat Partili Joe Biden’ın İran’la iyi ilişkiler kurma ve Yemen’deki savaşa son verme yanlısı olduğu biliniyor.

Dolayısıyla Suudi Arabistan ve BAE’nin Husilerin kontrolü dışında kalan bölgelerde çıkarlarını gözetecek bir hükümet kurduğu, “muhasasa” ile Lübnanlaşan Yemen’in Riyad, Abu Dhabi ve Tahran arasında paylaşıldığı söylenebilir.