Ankara’da bir grup halkevleri mensubu, belediye otobüsünün önünü kesiyor ve otobüsün içine dalıyorlar. İhbar aldıklarını iddia ederek otobüsün camlarında asılı olan AGD’nin düzenlediği siyer yarışması afişlerini indirerek yırtıyorlar.

Anadolu Gençlik Derneği’ni, otobüstekilere “…Bunlar IŞİD’çi arkadaşlar” diye anlatıyorlar. Ağızlarından çıkan cümlelerin devamında ne mal olduklarını ve zihniyetlerini anlayabiliyoruz. Aynen şöyle söylüyorlar: “Mahallemizde ne İslamcıları, ne gericileri ne de IŞİD’çileri bulundururuz.”

“Bunlar mahallemize geldikçe ve biz sustukça bunlar daha fazla olacaklar” sözleriyle otobüsü terk ediyorlar. 28 Şubat’ın dejavusunu yaşadık gibi değil mi? Dejavuları daha fazla yaşamamak için rehavete kapılmayalım.

Evet! 28 Şubat bin yıl sürmedi ama başka 28 Şubat’ların olmayacağı ne mâlum? 28 Şubat zihniyeti hâlâ bitmedi. Çoğalacak bir meydan buldukları an, yok etmeyi düşündükleri ve 15 yıldır işkence çeke çeke hayallerini kurdukları bir ortam arıyorlar. Bize Anadolu Gençlik Dernekleri lazım. Birbirine gaz vermek amaçlı büyük toplantılar düzenleneceğine; bu tür küçük ama amacı ve davayı hatırlatan ve yararlı olan faaliyetler yapmak lazım.

AGD, Milli Görüş’ün başladığı günden bu yana; ülkede İslamiyet’i en mâkul, en mûtedil ve en samimi bir üslup ile temsil eden gruplardan biri. Bu yüzden İslam karşıtlıklarını AGD üzerinden yürütmelerinin de sebepsiz olduğunu sanmıyorum.

***

Demokrasi, özgürlük ve hukuk söylemlerini en çok kullanan bu tür grupların, karşıt görüşlü kişilere ve sivil toplum kuruluşlarına yaşam hakkı tanımaması, boğuldukları çelişki bataklığında yok olacaklarına delalet ediyor. Halkevleri de bu grupların başında geliyor.

KİMDİR BU HALKEVLERİ?

Cumhuriyet döneminde kurulmuş ve “cumhuriyetin çağdaş değerleri’’ni geniş halk kitlelerine ulaştırmayı kendine vazife bilmiştir. Özellikle son zamanlarda sol görüşlü bir sivil toplum örgütü gibi gözükmeye çalışsa da ve hatta 2015 seçimlerinde HDP’ye oy vereceklerini açıklasalar da, bizim ülkemizdeki yoldaşların “Brujuva solu’’ nitelemesinden kurtulamamışlardır.

Zira Halkevleri, komünist bir görüntü veren fakat ülkede en kapitalist iş adamları ve holdinglerin, yönetim kurulunu oluşturduğu bir örgüt. Bir de bizim Nişantaşı ve Bebek sahillerinde hayatını sürdüren sanatçı ve aydınlarımızın her koşulda destek verdiği bir toplanma merkezidir. Yani anlayacağınız, ne işçi var ne de hakkı.

DHKP/C ile organik bağı olan; HDP ile siyasi temsiliyetini yaşayan bu örgüte anayasal hak ve özgürlükleri ihlalinden dolayı yaptırım uygulanmalıdır. Bir terör örgütünün milis kuvvetleri gibi hareket eden üyelerinin cezalandırılması zaruridir. Aksi takdirde her muhalif düşünceli grubun sokaklarda kontrol noktaları kurduğunu görebiliriz. Müdahale derhal ve en sert şekilde olmalı.