CHP’deki “çetenin”, FETÖ taktikleriyle potansiyel Genel Başkan Adayı Muharrem İnce’ye çektiği operasyonun dumanı tütüyorken, hatta ateşe odun taşıma işi devam ederken…

CHP Grup Başkan Vekili Engin Özkoç’un, AK Parti’nin başörtülü Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’e yönelik alçak saldırısının psikolojimi altüst ettiği bir haftada…

Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’ndeki çete ile “gazeteciliğin asparagas” babası Rahmi’nin kurduğu “pis kumpasta” Muharrem İnce’yi boğmaya çalışırken…

“Gazeteciliğin amiral gemisinin” Muharrem’i kurtaracağına Konya Valisi’ni boğmaya çalışması bu konuda yazmamı kaçınılmaz kıldı…

“SEN GAZETECİ MİSİN, HAYSİYET CELLADI MISIN BİRADER?”

Kim iktidarda olursa olsun Konya’ya atanan valiler hep özel olmuştur. İstanbul, Ankara, Diyarbakır gibi iller için de “özel kriterler” olduğunu düşünüyorum. Bu kriterlerin liyakat, bilgi, tecrübe, kalite olduğunu söylememe gerek yok…

19 yıldır yaşadığım Konya’da Cüneyit Orhan Toprak gördüğüm 7. Vali. Zaman zaman ziyaret ettiğimiz valiler olsa da Sayın Toprak’ı ziyaret etmek nasip olmadı. Ancak gözlemlerim ve hakkında halktan aldığım izlenim hep pozitif oldu!

Tebdili kıyafet, mesai kavramı olmadan günün her saatinde, hiçbir yetkiliye haber vermeden hastaneleri ziyaret eder, halkla iletişim halinde olmaya önem veren bir Vali. Belki de bu durumdan birileri rahatsız oluyor. Her yerde ve herkesin karşılaşabileceği bazı olayların ulusal medyaya servis edilip günlerce köpürtülmesi belki de bundan dolayıdır!

Vali Bey’in, öğretmenler gününde protokolde oturan bir muhabirin “saygısızlığına” verdiği tepkiden sonra başlayan “medya saldırısı” ilk değildi aslında. Konya’ya atandıktan bir hafta sonra 10 Kasım töreninde birilerinin töreni sabote etmesiyle kameraların önünde yine zor durumda bırakılmıştı.

BİRİLERİ GAZETECİLİĞİN KİTABINI YENİDEN YAZIYOR

Sosyal medya yazarları(?) dediğimiz “klavye bağımlıları” tarafından gazeteciliğin kitabı yeniden yazılıyor. Koca koca medya organları da bu “bağımlılardan” alkış ve “tıklanma almak” için onların kurallarına göre habercilik ya da köşe yazarlığı yapıyorlar.

Ciddi konularda, ciddi yazılar yazan, analizler yapan yazarlarla; magazin, gırgır, şamata yazılar yazanların okunma sayısına bakın gazeteciliğin kitabının yeniden nasıl yazıldığı daha iyi anlarsınız…

Vali Bey’den saygı, şefkat, hoş örü bekleyenlere bakıyorum da kendilerinin Vali Bey’e ne saygıları ne de hoşgörüleri var. Hoşgörü ve saygı konusunda çifte standartçıdırlar. Badi Ekrem, Ordu Valisi’ne “it” derken mağdur valiye değil, “proje Ekrem’e” nasıl güzellemeler yaptığını hatırlıyor olmalısınız.

Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur diyenlere…

Rahmi Turan ve Talat Atilla isimli iki gazetecinin Cumhurbaşkanı adayı olmuş Muharrem İnce’nin siyasi hayatını “yalan bir haberle” nasıl bitirdiğini…

İkna olmazlarsa bir muhabirin, şehrin valisi olmasını bir kenara bırakın, babası yaşındaki biri karşısında, iki bin öğretmenin önünde bacak bacak üstüne atma özgürlüğünü gösterin!

Gazete köşelerinde ve haber sitelerinde “Vali olmuşsun ama adam olamamışsın” diye Vali’ye saydıran arkadaş; Vali Bey’in, “Sen gazeteci misin birader?” deme özgürlüğü olmadığını anladık ancak bu soruyu sormak da bizim özgürlüğümüz olsun…