5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 120. maddesinde düzenlenen haksız arama suçu; “Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Haksız arama suçu ile korunan hukuki değer

Kişilerin üzerinin ve eşyasının haksız olarak aranması insan haysiyetine bir tecavüz teşkil ettiği gibi[1] kişi dokunulmazlığının bir devamı olan özel hayatın gizliliğine karşı da bir saldırı oluşturur[2].

1982 Anayasamızın 20. maddesin 2. fıkrasında; “Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya bir kaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.”

Şeklinde düzenlenerek, kimsenin özel eşyalarının hakim kararı ve gecikmesinde sakınca bulunan haller dışında hiç kimsenin üstü, özel eşyalarının aranamayacağı kanunla hüküm altına alınmıştır.

Bu suçun ihdası ile kamu görevlilerinin mevzuata aykırı davranarak kişinin özel hayatının gizliliğine müdahalesi cezalandırılmıştır[3].

Haksız arama suçunun unsurları

Maddi unsurlar

Bu suçta yaptırıma bağlanan fiil; kamu görevlisinin hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını aramasıdır[4]. Kanunun izin verdiği ölçüde bir arama yapılması durumunda arama haksız olmayacak ve hukuka uygun arama olacaktır.

Suçun gerçekleşebilmesi için, kamu görevlisinin görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak kişinin üstünü ve eşyasını aramalıdır. Kamu görevlisinin yetkisini aşarak yaptığı arama da haksız arama niteliği taşımaktadır.

Hukuka aykırı aramadan bahsedebilmek için Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 119. maddesinde belirtilen; arama kararının bulunması ve arama kararında belirtilen sınırlara uyulması gerekmektedir.

Bu suçun faili ancak kamu görevlisi olabilir[5]. CMK 119. maddesinde belirtildiği üzere arama kararı hakim tarafından verilir. Adli arama kararı soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi, kovuşturma aşamasında ise, davaya bakan mahkeme tarafından verilir.

5271 sayılı CMK’nun 119. maddesinde; “Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.” Şeklinde arama kararının nasıl alınacağını açıkça belirtmiştir.

Suçun mağduru hukuka aykırı bir şekilde üşüt veya eşyası aranan kimsedir[6]. Bu suçun manevi unsuru kasttır. Haksız arama suçu ancak kasten işlenebilir[7]. Dikkat ve özen yükümlülüğüne uymama şeklinde bu suçun işlenmesi mümkün olmadığından taksirli hali cezalandırılmamıştır. “Haksız arama suçunda bir kişinin üstünün ya da eşyasının hukuka aykırı olarak arandığının bilinmesi ve eylemin istenmesi halinde suç oluşur[8].”

Suçun özel görünüş şekilleri

Haksız arama suçu hukuka aykırı bir şekilde kamu görevlileri tarafından bir kimsenin üstünün veya eşyasının aranması ile tamamlanacağı için, icra hareketlerinin kısımlara bölünebildiği durumlarda bu suça teşebbüs mümkün hale gelecektir. Aramanın bitmesi ile sona eren haksız arama suçu sırf hareket suçudur.

Bu suça iştirakin her hali mümkündür. Haksız arama suçu yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilen bir suç olması itibariyle özgü suç özelliği taşır.

Haksız üst arama suçunun oluşması bakımından, kanunun öngördüğü usul ve şartlar haricinde bir kimsenin üstünün aranması yeterli olduğundan, failin bunun dışındaki kötü muameleleri ayrı suç teşkil eder[9]. Mağdurun üstünün aranmasının yanı sıra bir başka suç ile birlikte işlenmesi halinde (örneğin; tokat atılması, konutuna girilmesi) ayrıca konut dokunulmazlığının ihlali suçundan da cezalandırılır. Kasten yaralama suçunda verilecek cezalar ise içtima ettirilir[10].

[1]Akıncı, Füsun Sokullu, “Kişinin Üzerinin Aranması ve İnsan Hakları”, İHİD., Prof. Dr. Lütfi Duran’a Armağan Özel Sayısı, S.:1-3, 1988, s. 261-269,262. Ayrıca bkz. Artuk, Emine-Gökcen, Ahmet-Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler,15. Baskı,Ankara 2015, s.455

[2]Hafızoğulları-Özen,s.219

[3]Artuk, Emine-Gökcen, Ahmet-Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler,15. Baskı,Ankara 2015, s.456

[4] A.g.e. s.456

[5]Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 09.12.2009, 42550/46414

[6]Artuk, Emine-Gökcen, Ahmet-Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s.459

[7]Hafızoğulları-Özen, s.221.

[8] A.g.e. s.459

[9] A.g.e. s.460

[10]Hafızoğulları-Özen, s.221.