31 Mart yerel seçimlerine giderken, milletin üstünü çizdiği isimler yeniden siyaset sahnesinde rol kapmak, Batı’nın siyasi dizayn projesine ön ayak olmak için göz önüne çıkmaya başladı.

Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu, bir yerlerden işaret almış olacaklar ki, Başkan Erdoğan’a karşı yeniden harekete geçti.

Önce Davutoğlu’nun durumunu analiz edelim. Sayın Davutoğlu, siz 26 Nisan 2018’de düzenlediğiniz basın toplantısında AK Parti dışında siyaset yapmayacağınızı, AK Parti’de de milletvekili bile olmak istemediğinizi açıklamadınız mı?

Açık açık siyasetten emekliliğinizi ilan ettiniz. Peki, 31 Mart öncesi yeniden gündem olma çabanızı nasıl yorumlamalıyız?

Sizin “iletişim teröristi” ve “çete” dediğiniz milli gazeteciler, Gezi’de, 17-25 Aralık’ta, 7 Haziran sonrası kaos döneminde ve 15 Temmuz’da Başkan Erdoğan’ın yanında dimdik duruyordu. Başbakanlık ve AK Parti Genel Başkanlığı görevinden alınmanızı da sadece Pelikan Bildirisi’ne bağlamanız açıkçası koskocaman bir hedef saptırma operasyonudur.

Pelikan Bildirisi, milli iradeye gerçeklerin ifşasıydı. Siz orada yazılanların hangi birini yalanlayabildiniz?

Sayın Davutoğlu, sizin koltuğunuzu kaybetmenizin nedeni; “Erdoğan’sız Türkiye” projesinde üstlendiğiniz roldü.

Yüce Divan hamlesiyle FETÖ’nün 17-25 Aralık darbe girişimine çanak tutmaya çalışan siz değil miydiniz?

7 Haziran seçimleri öncesinde Kılıçdaroğlu ile bakanlık pazarlığı yaptınız mı?

Bakın seçimler daha olmamışken. Erdoğan’a rağmen CHP ve MHP ile koalisyon görüşmeleri yapmanızın sebebi neydi?

Planınız, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran seçimleri akşamı yaptığı “Erken seçim” açıklamasına takılmadı mı?

Eğer Bahçeli planı bozmasaydı, AK Parti’yi ele geçirecek, Erdoğan’ı saraya hapsetmeyecek miydiniz?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne siz karşı çıkmadınız mı? Yaptığınız yurtdışı temaslarınızda “Türkiye’deki muhatabınız benim” tiribine girmediniz mi?

Etrafınızdaki, kendilerine “İslamcı” diyen kalemşorlar, Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Berat Albayrak’a her geçen gün itibar katliamı yapmadı mı?

Alternatif medya oluşturmaya çalışmadınız mı?

Daha sayacağım çok şey var… Sayın Davutoğlu, koltuğunuz sizin hatalarınız yüzünden gitti. Kimseye fatura etmeye kalkmayın…

Peki ya Abdullah Gül…

Erdoğan olmasaydı, ne Başbakan olabilirdiniz ne de Cumhurbaşkanı… Buna rağmen 24 Haziran’da sizi her makama getiren Recep Tayyip Erdoğan’a karşı adaylık arzusuna girdiniz; Bülent Arınç kabul etmese de milletin gözünde siz Erdoğan’a ihanet ettiniz.

24 Haziran’dan ders çıkarmamış olacaksınız ki, Kılıçdaroğlu ile tam 3.5 saat, 31 Mart yerel seçimlerini konuştunuz. Cumhur İttifakı’na karşı neler yapılması gerektiğini anlattınız. Kılıçdaroğlu’nun Almanya’daki ziyaretlerinin ardından siz de Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel’in yolunu tuttunuz. Kiminle ne pazarlıklar yaptınız?

Yakında elbet kokusu çıkar…

31 Mart, Türkiye için bir dönüm noktası. Bu seçimden sonra Türkiye’de 4.5 yıl seçim yok. Yani bu Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin tamamen oturması, Türkiye’nin büyük hedeflerine doğru yürümesi için son derece makul bir süre. Batı, 31 Mart’ın Cumhur İttifakı’nın zaferiyle sonuçlanmasının ardından Türkiye’yi bir daha elinde tutamayacağının farkında. O yüzden Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu yeniden sahneye çıktı. Batılı Emperyalistler, Türkiye’nin başına yeni bir İnönü ve Demirel arıyor, Davutoğlu ve Gül de kendilerini ispatlamak için çalışıyorlar. İki isim, 28 Ağustos 2014’te başladıkları “Erdoğan’sız Türkiye” operasyonu için her yolu deneyecek, millet de her şeyin farkında. Buraya not düşelim 31 Mart, milletin iktidarına karşı mücadele eden herkesin sonu olacak…