Selahattin Demirtaş, dört yıldır hapiste.

Peki, neden?

6-8 Ekim 2014’teki sokak eylemleri için bizzat PKK’nın sözcüsü gibi davranıp sokağa çağrı yaptığı için. Ve bu eylemlerde 52 vatandaşımız katledildi. Kim katletti? PKK. Cevabı bu kadar kısa. Peki şimdi biz en vahşi şekilde, canice katledilen 16 yaşındaki masum evladımız Yasin Börü’nün hakkını savunmayacak mıyız? Sonra kederli anne Hatice hanımın yüzüne nasıl bakarız?

Selahattin Demirtaş kendi siyasi kariyerini, sokağa çağrı yaptığı gün bitirmiştir.

Üstüne üstlük bu da yetmemiş gibi 2015 Çukur Eylemleri’nde sözde özyönetim ilan ederek doğu illerimizi devletten koparma niyetinde ve girişiminde bulunmadı mı?

Sur’dan Nusaybin’e, Varto’dan Cizre’ye halkımızın sokağını, evini işgal ederek, vatandaşlarımızı rehin alarak devleti bölme girişiminde bulunmadı mı? Tüm bu hainlikleri sadece PKK’ya mı mal edecekler? Bu büyük ihanet girişiminde elbette HDP de yer aldı.

Tüm bu süreçlerde HDP’li milletvekilleri araçlarında teröristlerin silahlarını taşıdı.

İl binaları teröristlerin şubesi gibi işlev gördü. Diyarbakır Anneleri neden HDP Diyarbakır İl Binası önünde beklemekte? Kandırılan çocuklar bu binaların ön kapısından girdi, arka kapısından dağa kaçırıldı da ondan.

HDP’ye de, Demirtaş’a da kinimiz çok büyük. Merhum Haluk Dursun Hoca ne demişti?

“Fırat’ın Dicle’nin kuzularını çakallara yedirmeyin.”

Yedirmeyeceğiz.

HDP SINIRLARI ZORLUYOR

Selahattin Demirtaş bir tarafa HDP’ye halkımız tarafından verilen büyük tolerans tükenmek üzere.

HDP’nin geldiği nokta PKK’nın siyasi sözcüsü niteliğinde. Resim bize şunu söylüyor; PKK kendine parti kurmuş. Milletimiz buna katlanmaktan sıkıldı artık. Parti kapatma konusu tartışmaya açıldı ve hararetli bir şekilde herkes görüşünü söylüyor. Bu konu biraz daha olgunlaşadursun artık toplumun çoğunluğunun mutabık olduğu bir husus var ki; o da siyasi parti görünümündeki bu sırtlanlara, hazine yardımı yapılmasının rahatsızlık verdiğidir. Hazineden bu gruba aktarılan bütçe tam 57 milyon tl. Neden milli servetimiz bu bölücülere gitsin ki?

AİHM’in aldığı karara bu hamleyle cevap vermek isabetli olacaktır düşüncesindeyim.

AİHM’İN ÇELİŞKİLİ KARARLARI

Gelelim AİHM’in son çıkışına.

AİHM “Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılmalıdır” kararı verdi.

En son verdiği kararı hatırlıyorum. 28 Şubat mağduru olarak tıp fakültesinde okuyan Leyla Şahin, başörtüsünden dolayı okula gidemeyip, eğitim hakkı elinden alındığında AİHM’e başvurmuştu. AİHM’in bu konu kapsamında aldığı karar ise skandal niteliğinde olmuştu.

AİHM, “üniversitelerdeki başörtüsü yasağı konusundaki müdahale için Türk yasalarının meşru temelleri olduğunu” bildirdi, yani yasağı savundu.

O gün başörtülü kızların yanında olmayan AİHM, bugün terörist sözcüsü Demirtaş’ın savunmasını yapıyor.

Şahsen ben şaşırmıyorum.

Çifte standartları yeni değil.

Avrupa’da bölücü ve silahlı bir terör örgütünün yıkıcı faaliyetlerine ortak olan bir siyasi partinin yaşam hakkı olabilir mi?

2003’de İspanya’da Batasuna, daha iki ay önce Yunan mahkemesi ise aşırı sağcı Altın Şafak Partisi’nin suç örgütü olduğuna karar verdi. Peki Yunanistan’da yargılanan parti yetkilileri AİHM’in neden kapsama alanına girmiyor acaba?

Mesela Fransa’da “ayrılıkçı” yaftalamasıyla sivil Müslümanların dernekleri kapatılıyor. AİHM bunlar hakkında konuşuyor mu? Tabi ki hayır.

Terör ve terörist kavramları ülkeden ülkeye değişiyor. Ve en çok da Batı bu terimleri istismar ediyor.

AİHM ne derse desin, Türk hukuk sistemi bağımsızdır.

Demirtaş suçludur.