Hayal kıymetli bir şeydir. Hem de bence çok fazla kıymetlidir. Zira ben dünyayı hayal kurabilen ve hayaline inanabilen insanların değiştirdiğine ya da en azından onların değiştirebileceğine inanırım. Hem her hakikatin bir hayalle başladığını daha evvel de söylemiştim ben sana ve şimdi de aynı yerdeyim. Aynı şeye inanıyorum. Zira bence bizim yaşadığımız şartlar, yaşadığımız yerler ve topyekûn yaşadıklarımızın hepsi de bizden evvelkilerin hayalleridir diye inanıyorum.

Genç kardeşlerimden çok fazla mesaj alıyorum. “Abi ben de bir şeyler yazıyorum ama nasıl bir yol izleyeceğimi bilmiyorum” diyenler var “Bir kitap yazdım ama yayınevleriyle nasıl irtibata geçerim” diye soranlar var “Bir yol göstersen” diyerek benim de el yordamıyla bulduğum yolda benden bir işaret bekleyenler var. Belki de yaş olarak beni kendilerine yakın bulduklarından, samimi gördüklerinden ya da hepsinden öte sadece ulaşabildiklerinden bu türlü mesajlarını bana gönderiyorlar. Ama her ne için ve her ne düşünceyle olursa olsun ben bundan asla rahatsız değilim. Hatta oldukça mutluyum.

Aslında bu yeni de değil. Ama son birkaç senedir gittikçe ve çok fazla arttı bu mesajlar.

Yirmi iki yaşında bir üniversite öğrencisiyken ben de aslında aynı dertle ve aynı heyecanla bir hayal kurmuştum. Herkes içinde olanı anlatmak için derdini söylemek için bir yol arar ya ben de yazarak anlatabileceğime inanmıştım. Öyle de yaptım neye dertleniyorsam neyi dert ediyorsam ve ne varsa gönlümde yazarak anlatabileceğimi düşündüm ve yazdım. Önce kendim için, gizli saklı, göstermeden hatta gizleyerek ve gizlenerek yazdım. Sonra bir hayal kurdum, bir kitabın üzerinde adım yazsa ve kendi kendime gecelerce yazdıklarımı, gizlediklerimi okusa birileri… Belki severler, beğenirler, okurlar dedim. Ama ben de ne yapacağımı bilmiyordum ki. İsmini bildiğim ya da bulduğum bütün yayınevlerini araştırdım internette. Hepsinin yayın yönetmenlerinin mail adreslerini tek not ettim. Sonra aynı bana mesaj gönderen kardeşlerim gibi “Bir şeyler yazıyorum ve nasıl olacağını bilmiyorum. Ne yapmam lazım, bir yol gösterseniz” gibi cümleler kurup gönderdim her birine. Günlerce cevap bekledim. Biri hariç hiçbirinden bir cevap gelmedi. Tam olarak metni hatırlamıyorum ama gayet samimi bir üslupla “Önce dergilerde yazmanızı öneririm. Hatta birkaç dergi ismi de verebilirim iletişim kuracağınız. Onlarla da iletişime geçebilirsiniz. Ama beni de haberdar edin” şeklinde bir cevap yazan kişi Nesil Yayınları’nın o zamanki yayın yönetmeni Veli Sırım’dı. Tabii ki çok heyecanlandım. Ve dediğini de yaptım. Pek çok dergiye yazı gönderdim, kim yayınlandı, kimi yayınlanmadı, kimi cevap bile vermedi. Birkaç zaman sonra bir dosya hazırladım, bir kitap, bir roman; Doğu’da Aşk Böyle Yazılır… Bana cevap veren tek kişiye Veli Sırım’a gönderdim. Değerlendirileceğini söyledi. Uzun sürdü değerlendirmeleri. Ama üzerinde adımın yazıldığı bir kitap çıktı bir gün.

Şimdi bana da aynı şekilde mesajlar yazan kardeşlerime cevap olsun diye yazdım bütün bunları ama şunu da söyleyeyim; hayal kurmak kolay, zor olan o hayalden vazgeçmemek. Hem hayali yoksa neyi vardır ki insanın?

Bir de şu var; elli yıldan fazladır memleketin ilim, irfan ve kültürüne hizmet eden; nesiller yetiştiren hatta ismini bildiğimiz pek çok yazarı/yayınevini kendi gövdesinden çıkaran bir yayınevi Nesil Yayınları. Şimdilerde yeni bir nefes alıp bir besmeleyle yenilenerek yoluna devam ediyor. Derdi, davası ve hayali olanlara yol açıyor, yol gösteriyor. Hayr olsun, hayırlı olsun… Niyet hayr, akıbet hayr…